Yüeçiler bir çoğumuzun adını bilmediğimiz fakat tarihimizde değişik isimler altında büyük rol oynamış, yeni yeni milletlerin ortaya çıkmasına sebep olmuş büyük bir Kıpçak boyudur.
Hun Türklerinin hüküm sürdüğü yıllarda, Hunları meydana getiren juan-juan ismi ile kayıtlarda görünen bu gün Avar, çeçen ve benzeri bir çok Kafkas kuman Kıpçak boyunun teşkilinde temel olan boylar ile aralarında geçimsizlik olan yüeçiler harp etmişler ve bu harp neticesinde, yurtlarını terk eden yüeçiler tarihin kaydettiği en büyük Türk devletlerinden birisi olup kendi isimleri olan kuş ismine izafeten kuşanlar (kuşhanlar), kuşlar ismi ile Hindistan’da hala bugün kuşhan geçidinde ismi yaşayan devletlerini kurmuşlar ve yüzlerce yıl horasana kadar ve kuzey Hindistan dahil egemen olup hüküm sürmüş ve iz bırakmışlardır. Bu gün hala kuzey kafkasyada yaşayan ve kendilerine osset, asetin, alan, as, kuşha diye isimlendirdiğimiz bu insanlar, kuzey Hindistan’a kadar hükmettikleri Türkistan merkezli devletleri yaşarken kültür alışverişi yaptıkları hint ve özellikle fars ve proto farsça dillerden etkilenerek Kafkas’yada yaşayan fakat Kafkas dil grubuna girmeyen , Farsçanın büyük etkisinde olan bir dili konuşmaktadırlar. Türkiye’deki, alanların bir kısmı başka Kafkas dillerini konuşur iken bazı köylerde kendi dillerini yaşattıklarını biliyoruz. Bu ubıh’ların kendi istekleri ile dillerin terk edip abzeh ce konuşmalarına benzemez. Burada dil terki yok, uzun yıllarca etkileşim var.Tıpkı Farsçadan etkilenerek yeni lehçeler geliştiren (Kürtçe ve zazaca gibi) Türkmenler gibi.
Eskinin yüeçileri, yeni isimleri ile kuşhanlılar, Avarların tekrar baskısı ve Akhunlar (eftalitler) tarafından devletleri yıkılınca, Türkistan merkezli yurtlarını terk ile kuzey Kafkasya ya göçüp yerleşmişlerdir. Peşlerinden gelen hunlar ise Dağıstan merkezli batı hun devletini kurmuş ve bu iki Kıpçak boy Kafkasya da da mücadelelerine devam etmişlerdir. Hunların burada da baskı yapmaları üzerine kuşhanlıların bir kısmı Avrupa ya doğru yola çıkarak Avrupa da bir çok devletin kuruluşunda diğer Kıpçak soylu Türkler ile birleşmiş yeni yeni devletler kurmuşlar, bir kısmı ise dillerini ve örflerini karıştıkları yeni milletlere vermiş, onlardan almış ve ortaya yepyeni milletlerin çıkmasına vesile olmuşlardır.
Bu gün kafkasyada osset veya asetin olarak bildiğimiz bu insanlar Türkiyemiz de kendilerini kuşha ve alan olarak tanımlıyorlar. Türkiye de onlarca alanlar derneği faaldır. Kafkasya ya en son yerleşen ve kafkasyanın bağımsızlığı için büyük mücadeleler veren bu kıpçak boyun maraşımız da en meşhur siması ise K.maraş müdafa-i Hukuk başkanı merhum Arslan Toğuzatadır. Maraşlılar, Kafkas göçmenlerinin tamamını çerkes ismi ile tanır ve anlar. Fakat maraşımızda bulunan Kafkas kökenli bu insanlar on dan fazla Kafkas boyunun bir karışımı olup, kabartaycanın galip geldiği yerlerde aynı dili konuşmaları hasebi ile kendilerini yanlışlıkla adigeler ile aynı zan edip, sorulduğunda adıge olduklarını ve aile isimlerinin ise kuşha olduğunu söylemektedirler. Oysa kuşha aile ismini taşıyan bu insanlar bizim kuşhanlı devletini kuran ve dilinde o günlerden farsça ağırlıklı kelimeler ile konuşan yüçilerden başkası değildir. Bu günün kuşhaları tıpkı dilini kaybedip Farsçanın etkisi ile Kürtçe isimli yeni bir dili geliştirip konuşan Türkmenlere benzemektedirler. Türkmenlerde dillerin kaybettikten bir süre sonra yeni dilin etkisi ile kendilerini Türk’ten gayrı bir millet zan etmeye başlamışlardır.
Avarlara gelince bu gün maraşımız da iki köyde ikamet eden bu insanların bir kısmı tarihte isim yapmış Avarları bilmekle beraber, asıl batı hun devletinin sahibi ve kurucusu boy olduklarını unutmuşlardır. Fakat içlerinde taşıdıkları aile isimleri ve yer isimleri onların Hun’lar ile olan bağının devam ettiğinin göstergesidir. Hunz isimli aile, müridizm ismi ile tanınan yeni yönetime kadar dağıstanı yöneten ailenin ismidir. Hacı Murat bey de hunz ailesine mensuptur. Ailenin son yöneticisi ise Bahu bike isminde bir bikedir. Dağıstanda yaşadıkları kalenin ismi isi Hunzah kalesidir. Dağıstanda ve kafkasyanın her yerindeyer isimlerin tamamına yakını bütün Türk yurtlarında olduğunu gibi Kıpçak ve oğuz Türkçesidir. Caharkala, mahaçkala (mohaç),asyurt,hasyurt,hasavyurt,alpuruz dağları gibi.
İşte Avarlar (hunlar) tarafından baskı ile yerinden tekrar oynayıp kuzey kafkasyanın kuzeyinden göçen bir kısım alanlar ingiltereye kadar ulaşmış ve halen İngilizcede bu dilden özellikle aile isimlerinin tamamı (farsça olanlar) yeni dile geçmiştir. Alan ismi ise yaygın bir insan ve aile ismi olarak yaşamaktadır. Farsça kökenli isimlerin avrupaya ve ingiltereye taşıyıcısı bu alanlar, aslar ve macaristandaki isimleri ile yaslardır. Türkistandaki yes’e şehri bu yas, yes isminin taşımakta ve onların bir hatırasıdır.ingilizce de ve avrupanın tamamında ki dillerde bulunan Türkçe kelimeler bu insanların hatırasıdır.
Avrupa da devlet kuran ve kurucusu Macar boyu olan Hunlar, daha sonraları kendi birliklerini tamamlayıp başlarına bir bey bulamayınca, o zamanlar kırım dan kuzey Kafkasya ya göçüp yerleşen Kabar lardan kendilerine bir bey istemişlerdir. Kabarlar Türkler içerisinde uzun ömürlü devletler kurmuş Asena boyuna mensup olduğundan, Macarları meydana getiren diğer dokuz boy onların hanlığını ve beyliğini kabul etmişlerdir. Böylece Macaristana giden Kabarlar uzun yıllar bu hun devletinin hanlığını yapmışlardır. Macarları meydana getiren boylar içinde en mühimlerinden bir diğeri ise Kürt’ler ile Yas’lardır. Macarların içinde on boydan birisi olan kürt’ler hakkında daha önceki gyula Nemeth’ in hakkındaki yazımda bilgi vermiş olduğumdan burada ondan bahsetmeyeceğim. Fakat hem Macarların ve hem avrupada ki bir çok ulusun dilinde , kültüründe ve kanında hakkı olan Yas’ lardan bahs edeceğim. Bizim Türkistan da as olarak tanıdığımız bu boy Macarların dilindeki farsça ve Hintçe kökenli kelimelerin sahibidir. Bu gün Macarcayı dinleyen birisi farsça konuşuluyor zan eder. İngiltere ve İskoç larda oluşan milletler havuzunda yeni milletler ve diller oluşumunda bu yas boyunun büyük katkısı olmuştur. Etimolojik çalışmalar yapan herkes bu gün İngilizcedeki bu kelimelerin bir çoğunu az bir emek ile bulabilir.
Rus’çada, ukran ve doğu avrupadaki Sırplar başta olmak üzere bütün yeni ulusların oluşumunda başta yas’lar olmak üzere, kuman Kıpçak diye tabir ettiğimiz sarışın Türk boyunun katkısı herkesin düşündüğünün çok üzerindedir. Dillerinde binlerce Türkçe kelime bulunan, bir çoğunda bunlar Türk diyebileceğimiz milletlerin dillerinde ise kök kelimeler olarak bulunan bu Kıpçak soylu milletlerin dillerine bu kelimeler herkesin zan ettiği gibi Osmanlı döneminde değil, daha önceki kavimler göçü zamanında girmiştir. Osmanlı zamanında başta yemek isimleri olmak üzere bir miktar kelime muhakkak dillerine girmiş ise de, bu gün anlamadığımız bir çok Türkçe kökenli kelime, aslında Kıpçak Türkçesine aittir.
Rumen beylerinden tarihçi Dimitri Kantemir bey yazdığı Osmanlı tarihinde Kıpçak ve kuman Türklerinden İskitler diyerek söz eder. İskitler, Mesketler, mesagetler, sakalar, sekeller v.s ismi ile anılan ve yukarıda yazdığım coğrafyalarda devlet kuran Türkler aslında kuman Kıpçak boylu Türklerdir. Bunlar tarihi dönemler içerisinde çeşitli coğrafyalarda değişik isimler ile anılsa da hepsi aynı milletin parçalarıdır. Fakat her yeni göç ile hem isimleri ve hem de dilleri değişmiş, zaman içinde bazıları aslını muhafaza etse de, Bulgarlar gibi bir kısmı Slavcanın ve hristiyanlığın etkisi ile asıl kökten kopmuştur. Romanya elli Kıpçak boydan müteşekkil bir Türk birliği olmasına rağmen, nerede ise bu köklerini inkar edecek hale gelmiştir. Batı ve kuzey taraflarında Macarların iskan olduğu, Karadeniz sahilinde bucak bölgesinde (besarabya, basarbi, basarbey) bölgesinde yaşayanlar eski hatıraları hala canlı yaşatıyorlar iken, Romanya merkezde iç siyaseten bağımsız olan sekel ler ise gök rengi ayyıldızlı bayrakları ile Anadolu Türkünden kendilerini görmesini beklemektedirler. Bu sekellerin kullandığı ayyıldızlı gök bayrak, al bayrağımızın üstünde ki ay ve yıldızın, İslam tarihinden çok önceleri bayraklarımızda olduğunun bir göstergesidir. Hristiyan olan bu kardeşlerimiz tıpkı Gagavuzlar (gökoğuzlar) gibi gözlerini ve ümitlerini bize bağlamışlardır. Romanyanın neresine kime el atarsanız atın, hristiyanlığın altında kalın bir Kıpçak soylu Türk tabakasına rastlarsınız. Bu gün simaları ve halleri bize benzeyen Romenler, bizim kayıp Kıpçak akrabalarımızdır. Onları tıpkı Macarlar gibi kazanmayı ümid ediyorum.
Yazımın günlük okunan gazetede yayınlanması ve yazılarımın çok uzun olduğundan şikayet edilmesi hasebi ile her bir satırın onlarca sahife açıklaması olabilecek bu mevzuu burada sonlandırıyorum. Fakat bilinmesini istediğim bir husus, bu gün konuştukları dil yüzünden kendini bizden saymayan nice akrabamızın olduğu, onların bizden , bizlerin onlardan habersiz yaşadığımız ve talihin kötü cilvesi olarak düşmanlarımız arasında yer alıp yüzlerce yıl vuruştuklarımız var. Tıpkı, Macarlar , Rumenler ve Bulgarlar gibi. Bu gün ise Kürtçe yi müstakil bir dil, Kürtleri de Türklerden ayrı müstakil bir millet yapma çabalarının iki yüz yılı doldurduğu bir zaman dilimi içindeyiz, bu kardeşlerimiz ile de aramıza kan girdirilmiş ve gözler kör edilmiştir. Rabbime şükürler olsun ki gönüllü olarak çalışan, kendi devletinden destek değil köstek gören dernekler ve şahıslar sayesinde, aslı hu,nesli hu demeye başlamış bu kardeşlerimizi tekrar aziz Türk milletin ayrılmaz bir parçayı yapmayı ümid ediyor ve kardeşlerimizi de büyük bir gayret içinde görüyorum. Her şey rabbimin rızası içindir. Vesselam