Yerel seçimler, adayların belirlenmeye başlamasıyla yurdun dört bir yanında hareketlenmeye başladı. Adaylarla birlikte klasik hale gelen tepkiler de bazı yerlerde kendini gösterdi.
Hangi partiden olursa olsun, her aday adayı, kendisini potansiyel aday görünce, tepkiler kaçınılmaz olur ve hele bu tepkiler, belli bir kesimden sistematik bir şekilde sürerse katmerlenmeye devam eder.
Yoksa demokrasilerde sandık varsa tepki de var demektir.
Ama bu tepki, birileri istiyor veya birileri aday gösterilmiyor diye değil, halkın hür iradesiyle sandıkta kendini gösterebilmelidir.
30 Mart, bu açıdan bir dönüm noktası olacak.
Siyasi partiler ve özellikle AK Parti belirledikleri adaylar üzerinde çok titiz davranıyor.
Tepkiler, bu titizliğin bir göstergesidir.
Bu sözümün altını çizmenizi istiyorum; Tepkiler, bu titizliğin bir göstergesidir.
Çünkü birçok yerde makamını çıkarına alet eden, yolsuzluklarla adı anılan ve hizmet etmemekle ünlenen, AK Parti’nin merkezi başarısını yerele yansıtamayan, şaibelerle anılan belediyeler, saltanatlarının ayaklarının altından kayıp gitmesini istemiyor.
Bunun içinde “yalan” ne varsa ortaya dökülüyor ve halk, başarılı olabilecek adaylara cılız tepkiler gösteriyor.
Ellerindeki medya imkanlarını kullanan bazı belediye başkanları, bunun bir halk hareketiymiş gibi yansıtmaktan da haya etmiyor.
Şanlıurfa’da 2009 yılında yapılan aslında tam da böyle bir şeydi.
Eşref Fakıbaba’nın “her şeyi eline alan” bir gücü, koltuğu kaybetmeme adına sarf edildi ve bizler de bunu bir demokratik tepki gibi yedik.
Ama artık yenmiyor…
Koltuğu bırakmama adına gösterilen her direnç, menfaat şebekelerinin her yere sızdığını göstermekten başka bir işe yaramaz.
Çünkü burada hizmet söz konusu değil, gücün elinden gitmemesi söz konusudur.
Bu açıdan yeni adayları önemsiyorum.
Ama iş önemsemek bitmiyor, asıl ondan sonra başlıyor.
Yutmak güzel bir duygudur, her yarışan için…
Ama nasıl olmasını göstermek, işin en güzel yanı olmalıdır.
Her aday, seçildiği takdirde daha iyisini yapmak için odaklanmalıdır.
Ve aslında beklenen, her belediye başkanının şeffaf bir yönetim sergilemesi, dürüst idarenin halka kazanımlarını uygulamalı göstermesidir.
Belediyeyle işi olan toplumun her kesiminden insanların araya torpil koyma, rüşvet verme, bir yerlere bağışta bulunma zorunluluğu ve zulmü olmadan işinin görülmesi, halkın baştan kazanması demektir.
Başkanlar hangi partili olursa olsun, partisinin başarısını yerele uygulayan ve başarısıyla da partiye güç katanlar olmalıdır.
Belediye başkanlarının esas görevi, şehri yaşanabilir bir kent şekline büründürme olmalıdır.
Beton binalar, kızgın asfaltlar, sert taşlardan öte yeşillikler, sosyal alanlar, kültürel etkinlikler ve insana verilen değerleriyle ölçülmelidir.
Şehri, mimarisiyle, ağacıyla, çiçeğiyle, parkıyla, bahçesiyle, sosyal donatılarıyla o kentin geçmişine, kültürüne, sosyal dokusuna uygun hale getirme çabası, kenti marka yapmanın en önemli göstergelerinden birisidir.
Her yerde olan park, her yerde olan ağaç, her yerde olan çiçek, şehri güzel göstermeye sebep olabilir ama şehri farklı kılmaya sebep olamaz.
Bir marka oluşturmak, yerel zenginlikleri kullanmak, kentin dokusuna uygun tasarımlar, bir belediye başkanının olmazsa olmaz görevi olmalıdır.
Bir kentte çekilen birkaç kare fotoğraf, neresi olduğunu çağrıştıracak özellikleri de barındırmalıdır.
İyi şeyler elbet kopya edilir ama iyi şeyler yörenin kültürünü yansıtacak hale de büründürülebilir.
Kes-kopyala-yapıştır mantığıyla yapılan bazı belediye hizmetlerin bir türlü kabul görmemesi belki de bundandır.
Şehre makyaj yapmak, cilalamak, seçime yakın çalışmak, günü birlik iş yapıp, bir süre sonra bozmak, sadece halktan alınan vergilerin hovardaca kullanılmasına yarar, hizmet olarak dönmesine asla yaramaz.
Dünya değişiyor, uzaklar yakın hale geliyor ve her yerleşim yerinde yaşayanlar, dünyada nelerin olduğunu da, belediye hizmetlerin neler olduğunu da, daha nelerin olması gerektiğini de biliyor.
Bu açıdan küçülen dünya, belediye başkanlarının işini güçleştiriyor.
Aslında bu, vatandaş için hizmete ulaşma adına güzel bir küçülmedir.
İnsanlar gördüklerini istiyor, hayal ettiklerinin gerçekleştirilmesini arzuluyor ve dünyanın neresinde olursa olsun, insana hizmet edenin, kendine de uyarlanmasını istiyor.
Seçim çalışmaları, kavgalar, gürültüler, yalanlar, iftiralar bir yana, halk belediyeden hizmet istiyor, göz boyama değil.
O nedenle aday olanlar, yutmanın keyfiyle seçime hazırlanırken, asıl yutmanın daha iyisini yapmak ve insanı daha fazla önemsemek ve dürüst bir yönetim sergilemek olduğunu hatırlatayım dedim.
Tweetimden seçmeler
Engelleri kaldırmaya gücünüz yoksa bari engel olmayın, kimseye engel çıkarmayın, o bile yeter!