Birbiri ardına gelen zamları takip eden, hele hele yağmur gibi yağan zamları dert eden birisi değilim. Yanlış anlaşılmasın, zengin olduğumdan değil, zamların belimi bükmediğimden değil, alıştığımdan…
Bugünlerde her şeye zam geliyor. Öyle ki, otomatiğe bağlanan zamları takipte bile zorlanıyoruz. Sağ olsun, işyerinden bir arkadaşım var, her defasında o hatırlatır, hem de anlık olarak.
-Müdürüm yağ kaç lira olmuş biliyor musun, bilmiyorum…
-Benzin de zamlandı, duydun mu, yo duymadım…
-Ekmeğe bu kaçıncı zam kardeşim, yılda kaç kez zam yapacak bu vicdansızlar, bilmiyorum…
-Deterjan zamlanmış, makarna zamlanmış, şekerin tadı kaçmış, un bozulmuş, tuzu bile kokutmuşlar, haberin var mı, yooo…
Zammı sadece bugüne has sananlar, hayretle, dehşetle ve hatta şoke olarak anbean takip edebiliyor. Ama bizim kuşak öyle mi, hiç şaşırmıyoruz hem de zammın oranı ne olursa olsun bizim için fark etmiyor.
-Dolara yine zam gelmiş müdürüm, haberin var mı, yok….
-Altın aldı başını gidiyor, bu gidişe kim dur diyecek, bilmem…
-Euro, Avro’luktan çıktı çok başka bir şey oldu, biliyor musun, yok, bilmiyorum…
Benle muhabbetin tadına da doyulmaz; Ne muhalefet oluyorum ne iktidardan yana duruyorum. Ne yapılan zamma birkaç puan da ben ekleyip abartıyorum ne de olan zammı olmamış gibi göstermeye çalışarak, hafifletmeye çalışıyorum.
Bu yaşıma kadar ne dolar yerinde durdu ne altın ne de şimdiki Euro ya da avro ya da eski adıyla mark…
Şimdiye dek gördüğüm şeker zammının haddi hesabı yok.
Delikli bir paraya aldığımız ekmeğin bugün 2.5 lira olmasına bakmayın. Aslında bir parça ekmek 2 milyon 500 bin lira. Siz altı sıfırı atınca, ekmeği ucuza yediniz mi sanıyorsunuz?
Şimdi de siz “yok” deyin de ben sinir olayım!
Her gelen zammın, “fiyat artışı” veya “maliyetlerden” kaynaklanmadığını bilecek kadar yaşadım. Her zammın bir amacı vardır ve çoğu da iktidarı hedef alan, yeni bir oyun sahneye koymak isteyenlerin elbirliğiyle verdiği mücadelenin ‘Zam Şekli’dir.
Şekerin tadını kaçıran çok iktidar gördüm, şekerin tadının kaçtığını söyleyen ama kendi iktidarlarında şekeri hepimize zehir zıkkım eden çok muhalefeti gördüm. Yağın fiyatı hiç yerinde durmadı, deterjan hep maaşı sildi süpürdü. Elektrik parası, su parası, yakıt parası, doğal ve doğal olmayan gaz parası derken maaşın tamamını bir şekilde alıp, bir şekilde geri vermenin adına çalışmak, çalıştığının karşılığını almak ve fatura olarak ödemek diye hepimizi kandırmaya devam ediyorlar. Bir de üstüne vergi alıyorlar, ballı kaymak tadında…
Aslında hepimiz öyle veya böyle ‘emek’ veriyoruz, ter döküyoruz ve bir ay boyunca en kaba tabirle eşek gibi çalışıyoruz ama bey gibi yaşayamıyoruz. Sorunun kaynağı çalışmada değil, aldığın maaşta değil, dişinle tırnağınla kazandığının seni bey gibi yaşatmamasında/yaşatamamasındadır.
Her şey sanal belki de; aybaşında maaş hesabına yatıyor. Eline para değmeden bütün faturaları ve kredi ya da kredi kartı borçlarını ‘sanal’ olarak ödüyorsun. Bir ay boyunca eline para değmeden, gerçek çalışıp, sanal kazanıyor, kazandığını da sanal harcıyorsun.
Bir oyun bu! Kapitalist sistemin insanları posasını çıkarana kadar çalıştırıp, bir köşeye attığı ama atarken de “emek kutsaldır” yalanına sarıldığı bir sistemdir.
Bunun iktidarlarla bir alakası yok, muhalefetle hiç alakası yok.
Bu çark, insanları öğütüp, bir köşeye atan çarktır. Hepimiz o çarkın dişlileri arasında ezilip duruyoruz. İktidarda kimin veya kimlerin olmasıyla ilgili değil bu. Bu sistem, ezmeye ve ezilenlerden elde edilenlerle büyümeye dönük bir sistemdir.
Elbette her dönem o çarkı çeviren ‘şanslı’ insanlar var.
Bir de iktidarların zengin ettikleri var. Muhalefetin de zengin etmek için hazırladıkları. Sakın unutmayın, isimler değişir, paranın miktarı değişir ama bu iğrenç sistem hiç değişmez. Değişeceğini sanan, sadece kendi saflığına yanandır!
Zammı dert etmeyin! Yarım asrı aşkın ömrümde zam, hiç ama hiç gündemimden çıkmadı. İnanmazsınız ama arada bir maaşlar bile zamlandı, ama her seferinde yeni “ayarlama” o zammı da alıp götürdü. Götürmediğinde bu defa ‘vergi’ ile kalanı da alarak hepimizi ÖTV’lediler!
Bir de içimizdeki hainler eksilmedi; “Her şeye daha çok zam gelsin. Döviz daha çok artsın. Ülke çok çabuk çöksün. İnsanlar inim inim inlesin ve iktidar bize geçsin. Sömürüye biz devam edelim” diye düşünen veya tümden ihanet ederek, başka ülke veya terör örgütlerine peşkeş çekmeye hazırlanan ‘alçaklar’ var ve var olmaya ne yazık ki devam edecektir.
Bu sistem hiç değişmedi. Değişmez, değişeceğine dair hiçbir ibare yok ve en kötüsü benim hiç ümidim kalmadı. Aslında bu kadar zamla yaşadıktan sonra benim de zamma karşı bir sempatim olmadı değil. Doğrusu asıl zam gelmesini istediğim şeyler bile var; Hem de bütün yüreğimle, bütün kalbimle, bütün zerremle…
Keşke bu ülkede sevgiye, hoşgörüye, saygıya, liyakate, adalete, hakka, hukuka, vicdana ve merhamete de zam gelse.
Zam gelecekse bunlara gelsin, ne kadar gelirse gelsin!