1958 yılında Kastamonu'da doğan Prof. Dr. Mustafa SAFRAN, 1979 yılında Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümünde lisansını, 1985 yılında Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisansını tamamlamıştır.
1989 yılında Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde doktora yapmıştır. Gazi Üniversitesi’nde Doçent ve Profesör kadrosunda çalışmış, binlerce öğrenci, öğretmen ve akademisyen yetiştirmiştir.
Ülkemizin en köklü eğitim kurumlarından olan Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı başta olmak üzere eğitim ile ilgili önemli idari görevler üstlenen SAFRAN, uzun yıllara dayanan birikimi ve tecrübesinden istifade edilmesi gereken mühim bir isimdir.
Alanında litaretüre önemli katkılar sunmuş Lisansüstü Tarih eğitimi sürecinin inşasına vesile olmuştur.
Tarih Eğitimi ve Sosyal Bilgiler Eğitimi alanlarında kaynak eser teşkil eden önemli çalışmaları bulunmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Karadeniz Teknik Üniversitesinin organize ettiği VI. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi ve Muğla Üniversitesinde gerçekleştirilen IV. Uluslararası Tarih Eğitimi Sempozyumu’nda tanışma, sohbet etme ve dinleme imkânı bulduğum Safran hocam, akademik cihetinin yanında gerek üslubu gerekse içtenliği ile nedensiz bir yakınlık hissettiren değerli bir şahsiyet.
VI. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi’nde yaptığı konuşması esnasında aldığım notlar halen dosyalarımın arasında saklı duruyor.
Sunumum sonrası Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞEK hocamın selamını ilettiğimde “artık torunlarımla selam gönderiyor demek” diyerek gülümsemesi halen yüzümde tebessüm uyandırıyor.
Bu satırları özellikle yazıya almamın sebebi bakanlıkta öğretmenleriyle arasına aşılmaz duvarlar ören soğuk yüzlü bürokratlardan olmayan bir bakan yardımcımız olduğu hakikatinin altını çizmektir.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde lisansını, aynı üniversitede gelişim psikolojisi alanında yüksek lisansını yapan Prof. Dr. Ziya Selçuk ise 1989'da Hacettepe Üniversitesi’nde psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanında doktorasını tamamlamış, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde doçentlik ve profesörlük unvanlarını almıştır.
Yükseköğretim kurumlarında uzun yıllar öğretim üyeliği ve yöneticilik yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı görevini yürütmüştür.
Eğitim siyaseti alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında başkanlık ve üyelik görevlerini ifa etmiştir.
Rehberlik, davranış gözlemi, iletişim, öğrenme, mizaç konularında kitapları ve makaleleri bulunmaktadır.
Ziya Selçuk hocam ile henüz tanışma fırsatımız olmadı ama takip ettiğimiz kadarı ile eğitimci kimliğini üslubu ve tavırlarıyla hissettiren, doğaya, canlılara duyarlı, naif ve zarif bir mizaca sahip.
Hülasa Ziya SELÇUK ve Mustafa SAFRAN gerek akademik tecrübeleri gerekse eğitimin mutfağından gelmeleri hasebiyle Milli Eğitim Bakanlığı için bir şanstır, umuttur, değerdir.
Öğretmen şikayet hattı olarak bilinen 147’nin kaldırılması, yönetici atamalarında yazılı sınavın getirilmesi, performans sisteminin kaldırılması, mülakatlarda yazılı puanın baz alınması, tasarım atölyeleri, hayvan barınakları, eğitim felsefesi ve vizyonunun inşası ve en önemlisi öğretmeni önceleyen, değerli kılan bir üslubun, yaklaşımın hakim olmaya başlaması olumlu ve değerli adımlardır.
Kadro harici (sözleşmeli-ücretli) atamalar, mülakatlar, liyakatsizlik, özlük hakları, sınav odaklı sistem, okulların eksiklikleri, ek gösterge, öğretmenlik meslek kanunun çıkmaması ve belirsizlikleri halen eksiklik olarak devam ediyor.
Olumlu adımları destekleyip olumsuz hususları eleştirmeye devam edeceğiz.
Bu ülke ne Milli Eğitim Bakanları gördü.
Eğitimle uzaktan yakından alakası olmayan, öğretmenlerinden nefret eder bir tutum takınan, tüm sorunların sebebini öğretmen olarak gören, gömlek değiştirir gibi sistem değiştiren, öğretmenin itibarını yerle bir eden ne bakanlar geldi geçti.
Bu sebeple işin mutfağından gelen, eğitimde bir vizyon/felsefe ortaya koyan bu isimlere bir zaman ve şans tanımak elzem.
Gayemiz bakanlığın üst düzey kadrolarına sirayet eden bu sürecin alt idari kadrolara yansıması ve eğitimde liyakate bağlı niteliğin artmasıdır.
Bilhassa yönetici atamalarında eş, dost, ahbap, sendika, ideoloji değil; ehliyet ve liyakatin öncelenmesidir.
Öğretmenliğin toplum nezdinde itibarını/saygınlığını arttıracak adımların atılmasıdır.
Bakanlığımızdan en önemli ve öncelikli talebimiz budur.
Bu hususa gerekli hassasiyet gösterildiğinde birikmiş sorunların zamanla çözüleceği kanaatindeyiz.
1 Milyon Öğretmen 1 Milyon Fikir Projesi kapsamında Milli Eğitim Bakanlığına sunduğum öneriler için “Eğitim Sistemi İçin Somut Öneriler” başlıklı yazıma göz atılabilir.
Link: https://www.marasgundem.com.tr/makale/egitim-sistemi-uzerine-somut-oneriler-1645