Aziz Nesin’in Zübük adlı eseri, sadece “resmettiği” politikacı tiplemesini değil, aynı zamanda kasaba politikacılarının genel özelliğini de yansıtması açısından çok tanıdıktı. Hangi kentte, hangi ilçede, hangi kasabada yaşarsak yaşayalım, hemen hemen hepimiz, özellikle “genel başkanlarla resim” merakına tanıklık etmişsinizdir. Ancak, bizim zamanımızda bu merak, “sulu fotoğraf çeken” fotoğrafçıların montajıyla mümkündü…
Biliyorsunuz, Zübük, Kemal Sunal’ın ustalığıyla da beyazperde de fenomen olmuştu. Kartal Tibet’in yönetmenliğinde, Atıf Yılmaz’ın senaristliğinde ortaya trajikomik bir film çıkmıştı. Çarpık karakterli bir siyasetçiyi anlatan Zübük, bugünlerde yeniden gündeme girdi. En azından yazıma konu olan resme bakar bakmaz, Zübük filmi gözümün önünden geçtiği gibi, çaycılık yaptığım çocukluğumda, müşterim olan Foto Kemal’in “yerel politikacı-lider” montajına da çokça tanıklık etmiştim.
-Beni öyle bir yerleştir ki, elini omuzuma koymuş gibi olsun…
-Çok samimi bir görüntü çıkar değil mi?
-Sonradan yerleştiği belli olmasın ha!
-Başbakanımızın bana doğru bakan bir fotoğrafı yok mu?
-Beni küçük çıkarmayasın, eşit olduğumuz anlaşılsın.
Ve daha neler neler?
Foto Kemal de bütün ustalığını konuştururdu; partinin duvarına asılacak resim için emek harcardı, zaman öldürürdü ve göz nuruyla ortaya “çok samimi bir poz” çıkardı…
Bu resimle “saf köylüleri” kandırmak kolaydı ama kurnaz köylüleri veya şehirlileri kandırmak o kadar kolay değildi.
Yine de bu resim, seçimi kazanmaya veya aday edilmeye yeterdi de artardı bile…
Bir kısım partili çekinirdi; ya gerçekten başbakanla arası iyiyse, bir telefon gelirse Ankara’dan…
Ve bizim Zübük, hiçbir özelliği olmadan partinin belediye başkan veya milletvekili adayı olmakla kalmaz, kazanırdı da…
Çünkü başbakana yakınlığı demek, hizmetin gelmesi demekti…
Anadolu’nun hizmete susamamış bir tek beldesi mi vardı ki…
Şimdi öyle değil elbet…
O zamanki teknolojiden çok üstün olan “montajlama” programlarına karşın, “montajı anında bulan” programlar da var…
Hal böyle olunca başbakanı veya partisinin genel başkanını bulduğunda boynunu, elini, ayağını, başını, kıçını uzatıp resim karesine girme sevdalıları türedi…
CHP’nin seçim afişi ise montaj falan değil, tastamam gerçekti…
CHP’nin MHP’ye de kabul ettirdiği çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, zamanında İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olduğundan bazı liderlerle görüşme şansı da yakaladı. Hatta kendisinin genel sekreter olmasında büyük katkısı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte de resmi var.
(Bu sözün altını çizmenizi istiyorum) Ama bu unvanı olmasaydı, hiçbir liderle görüşme şansı olmazdı…
***
CHP, ABD’nin 42. Devlet Başkanı Bill Clinton’un eşi olan ve halen ABD’nin Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Hillary Rodham Clinton’la aynı karede yer alan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun resmini afiş yapmış…
Üstüne de “Batıda ve doğuda Türkiye’nin aydın yüzü” olduğunu söylemiş…
Bu “aydın” CHP için önemli çünkü…
Özellikle vurgulaması gerekir. Hatta bir afişte “laik”, bir diğer afişte “Kemalist” ve bir başkasında da “Özünde solcu” ibarelerini koyması gerekir. Çünkü mevcut sıfat, CHP’lileri memnun etmedi, aşırma sıfat lazım.
Bu resim Zübükzadeliğin daniskası olsa da, “batı” olmalı, “aydın” olduğu belirtilmeli. Bütün bunları nasıl yapacak, Hillary ablası ne güne duruyor?
Ancak, Ekmeleddin İhsanoğlu çocuk olsaydı, annesi yanağını sıkıp, omuzunu iterek ve belki de kıçına bir şaplak atarak, “Amanin de amanin, bizim Ekmel Hillary ablasıyla resim de çektirirmiş…” diye hem övünüp, hem sevinebilirdi…
Ama şimdi bu pek geçerli değil…
Çünkü karşısındaki muhtemel rakip, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…
Bir dünya lideri…
Ortadoğu’da ve balkanlarda adına miting yapılan, sevinç çığlıklarıyla karşılaşan ve yeni doğan çocuklara ad olan birisi…
Biraz önce “buranın altını çizin” dediğim yere bir daha bakarak, bu cümleyi okuyun; “Başbakan olduğu için değil, AK Parti Genel Başkanıyken bütün dünya liderlerine çalım atan kişi…”
Bütün dünyanın gözü önünde, İsrail Cumhurbaşkanına “öldürmeyi seven katil” olduğunu haykıran adam…
CHP’nin ayar vermeye çalıştığı Ekmel gibi Sisi’ye övgü dizen değil, bütün darbecilere meydan okuyan bir lider…
ABD başkanının eşiyle değil, bizzat başkanıyla, ne süklüm olmaya, ne püklüm davranmaya gerek duymadan, rahat ve özgür poz veren birisi…
İyi bir hatip, iyi bir lider, laf ustası, siyaset dehası…
Bütün bunları AK Partili olan da, olmayan da biliyor…
Bunları bilmek, AK Partili olmayı gerektirmeyeceği gibi, bildiği halde inkar etmek de bir anlam ifade etmez.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama kitleler üzerindeki etkisini inkâr edemezsiniz.
Zübüklüğü tek çıkar yol olarak gören CHP’nin seçim anlayışı, bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu’na uymamış…
Siz bir kasaba politikacısı mı hazırlıyorsunuz?
Sizin karşınızda saf köylü çocukları mı var?
Hillary ablasıyla resim çektirmesi, onun Cumhurbaşkanı olmasını mı gerektirir?
Bu resimle ABD’ye mi mesaj veriyorsunuz, CHP’nin Amerikancı kesimine mi?
Yoksa bu resim, Ekmel’in “aydın” ve “batıcı” olduğunu söylemek için bir bahane mi?
Daha sonra ne gelecek?
Mesela CHP’de kazan kaldıranları ikna edecek neler var…
Aslında Ekmel iyi bir ulusalcı diyebilirsiniz…
MHP tabanı mutmain olsun diye “Milliyetçi” olduğunu da söyleyebilirsiniz…
CHP’nin Kemalist kesimi rahatlasın diye Kemalist olduğunu söylersiniz…
Laik kesim ikna olsun diye laik olduğunu…
Darbeci kesim ikna olsun diye de Sisi’ye olan yakınlığından bahsedersiniz…
İslamcı olduğundan şikâyetçi olanlara ise Filistin’e bakışında, Müslüman Kardeşlere tavrından söz edersiniz…
Her şey söyleyebilirsiniz ama Recep Tayyip Erdoğan’ın özelliklerini ona “zorla montaj” ederek, ortaya bir aday çıkaramazsınız. Boşa çaba…
Tweetimden seçmeler
Kan ağlayan İslam dünyasında, kan akıtanlarında "Müslüman" kılığına girmiş caniler olması ne acı...