Türkiye yazarlar birliğinin geçtiğimiz yıl Şanlıurfa’da düzenlediği Korsan yayınla mücadele çalıştay’ın da yapılan konuşmaların metinleri çözülerek TYB’nin internet sitesinde yayınlandı.
GAP gazeteciler birliği genel başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’ın birkaç konu başlığıyla yaptığı sunumda kentlerde hoparlör sistemiyle belediyelerin yaptığı anonsların gürültü kirliliğine neden olduğunun altını çizerek anons ve duyuruların yerel Radyo-TV’lerde yapılmasını istemişti.
SAHTE ZEYTİNYAĞI DA ÜRETİLİYOR SAHTE KİTAP YAYINCILIĞIDA YAPILIYOR
İşte Zeynel Abidin Kıymaz’ın kamuoyu dikkatine sunduğu konu başlıkları şunlardı: GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz’.. Her şeyin korsan üretimi olduğu gibi zeytinyağının da sahtesini yapıyorlar. Kitap, gazetenin de öyle naylonunu yani sahtesini de yapıyorlar.
Bu durum biraz toplumsal manada ahlakımızda meydana gelen erozyonun kaçınılmaz sonucudur. Çakma ve çalıntı bir şeyi satın almada bizim insanımız 40 yıl önce çalıntı şüphesi olan bir şeyi hiç kimse yarı fiyatına da olsa satılsa almazdı.
Bu gün 500tl lik bir eşya, araç-gereç 50 tl ye satılıyorsa düşünmeden ucuz diye satın alıyoruz. Bu durum ahlaki yapımızda aşınma meydana geldiğini gösteriyor. İnsanlar bir şey alırken helal mi? haram mı aramıyorlar, ucuzunu arıyorlar, bu anlayışı bu gün değiştirmeye kalksanız 20-30 yılda sonuç almaya başlarız. Uzun vadeli şeyler ihmal edilmemeli geleceğe yönelik anlayışımı zenginleştirecek adımlar da uzun vadeli diye göz ardı edilmemeli.
MAALESEF OKUMUYORUZ
Maalesef Okumuyoruz Diğer bir husus istatiksel bilgiler verildi az önceki konuşmacılar tarafından, okuma oranındaki rakamlara baktığımızda 2012 yılında ki gazetelerin günlük tirajı ile günümüzde ki tiraj arasında bir düşüş var. Okumaya ilgi az eskiden beri en büyük hastalıklarımızdan birisi. Fakat biz 68 ve 78 kuşakları iyi okuyanlardık. Ben o dönem laf aramızda kendimizi övmüş gibi olmayalım, okumadığım kitap yoktu devamlı yayınevine gidiyordum yeni kitap çıktı mı? Diye sorardım çünkü senede 3-5 kitap çevriliyordu ya da basılıyordu. Bugün ki gibi değildi, yaygın değildi. Yani elimize geçen her şeyi okumaya çalışıyorduk meraklı bir arkadaşım yerde ki bütün döküntü şeyleri alıp okumaya çalışıyordu yırtılmış da olsa.
OKUMAYAN TOPLUM OLDUK
Okuma alışkanlığımız gitti okumayan bir toplum olduk. Ahlaki Bir Çöküş Var Bu rakamların sosyal nedenlerinin yanı sıra ekonomi ile de doğrudan ilgisi var. Milli geliri dünyada en yüksek olan ülkelerin okuma oranları da en yüksek, demek ki zenginleşme ile okuma arasında bir ilgi var, acaba bilim mi zenginleşmeyi sağlıyor? yoksa zenginlik mi bilime katkı sunuyor. Bu durum birbiri ile ilintili tartışılması, konuşulması gereken bir konu.
80 milyon okumuyoruz. Utanç verici bir rakam var önümüzde. Yanlış hatırlamıyorsam Japon toplumu günde 60 milyona yakın gazete tiraj ediyor. Kitapta kişi başı yılda ortalaması 60 ile 150 arasında bir rakam. Türkiye ye baktığımız zaman 80 milyonuz günlük gazete tirajımızın 2 milyon civarında olması çok komik ve Türkiye nin en büyük sorunlarından birisi okumamak.
MANTALİTEMİZDE BİR ÇARPIKLIK VAR
Mantalitemizde bir çarpıklık var, anlayışımızda bir çarpıklık var. Okuyan âlim, bilim adamının toplam değeri çok gerilerde. Kız istemeye gidiyorsun kız tarafıda, erkek tarafıda biri birlerini sordurup incelendiğinde de, her iki taraf içinde aranan ilk on kriter içerisinde evlilik adayının kaç kitap okuduğu ve hangi okulu bitirdiği asla yoktur. Aranıp sorulan krıterler içinde kişinin dinini ve mezhebini bile onuncu sırada bulabilirsin. İlk sordukları şey evi var mı? İkincisi arabası var mı? Üçüncüsü parası var mı? Dördüncüsü yazlığı var mı? Beşincisi bilmem gardırobun da şu kadar şeyi var mı? Bu adam okumuş mu? cahil mi? okumamış mı? kaç üniversite bitirmiş? Bunun cevaplarının toplumda maalesef değeri ve karşılığı yok yok, bu durum bizim insanlara ve hayata bakış açımızın fazlasıyla değiştiğinin göstergesidir.
Hâlbuki biz 40 yıl önce 30 yıl önce okumuş, âlim saydığımız medresede biraz eğitim alan insanın çok itibar gördüğü ve itibarlı olduğu bir toplumduk. Bizim bu günkü sefilliğimiz hayata bakış tarzımız ve yapımızda ki aşınmanın ürünüdür
HOLDİNGLER KÜLTURU SANATI, YEREL BASINI DESTEKLEMELİ.
Biz okumayı önemli hale getirmezsek, ilimi önemli hale getirmezsek, gazeteyi-kitabı satamayız. Gazeteyi-kitabı satamazsan telif ödeyemezsin. Holdingler Kültürü Desteklemeli Şimdi birkaç böyle konu başlığı ile geçiyorum. Çok sayıda belediyemiz var. Büyükşehir belediyelerinin kültürel, sosyal, sportif etkinliklere ayıracağı bütçeler söz konusu oluyor ama diğer belediyelerde olmuyor. Birincisi, hükümet bir düzenleme ile belediyelerin bütçelerinde sosyal, kültürel, sportif faaliyetler için pay ayırılmasını sağlamalı, bütçede belli bir yüzdeye bu işi koymalı kültürel ve sosyal faaliyete para ayırma zorunlu olmalı. Bu iş İdarecinin gönlüne bırakılmamalıdır.
ÖZEL SEKTÖR KULTUREL YATIRIMA DESTEĞE TEŞVİK EDİLMELİ
İkincisi ise belli ciroda iş yapan holdingler yıllık diyelim ki 200 trilyonluk ticaret hacmi var, bu holdinglere mutlak surette sosyal, sportif harcama zorunluluğu getirilmeli ve yaptığı harcama kendisinin vergisinden düşülecek bir teşvikle yapılmalı. Yani bir yandan devlet desteği olmalı diğer yandan da özel sektör insanları okumaya özendirmeli.
OTELLERDE OKUMA SALONU KÜÇUKTE OLSA KUTUPHANE OLMALI
Otellerde Kütüphane Olmalı diğer bir husus, belli kapasite ve yıldız seviyesi yakalamış otellerde çok küçük sayılacak çapta kütüphane oluşturma zorunluluğu getirilmeli. Birisi üç günlüğüne beş günlüğüne Urfa ya gezmeye gelmişse iki saat dinlenme vakti varsa buranın kütüphanesine gideyim yerel bir şey çevirisi yapılmış bir şey varsa okuyayım denildiğinde otelde okuma odasında bunlara ulaşabilsin.
Otel sadece eğlenmek, hoplamak, zıplamak için değil okumak içinde imkânları olan yer haline dönüştürülsün. Bu standardı belli oteller için zorunlu hale getirilmeli, bu projeyi geleceğe yönelik mutlak surette yapmamız lazım.
Yerel Önemsenmeli Diğer bir husus yerel için önemli görüyorum çünkü yerel futbolda alt yapı gibidir. Yerelin altyapısı kaliteli başlarsa çıraklık orada başlar. Yukarı doğru iyi yetişmiş öğrenciler sizi uluslararası alana alır götürür.
Yerel deyip küçük görmeyelim bu bizim altyapımızdır. Önemseyelim bunu. Ben kendim de İslamabad ı geziyordum, rehber bana dedi ki, asfaltın bu tarafı Revalpindi bu tarafı da yeni Pakistan İslamabad, hangisini gezmek istersin? Diye sordular, ben hemen yereli eskiyi yani revalpindiyi seçtim. Urfa ya gelen adam burada bina gökdelen görmek istemez. Buranın tarihini, kokusunu, geçmişini, müziğini, folklorunu görmek ister. Bu açıdan yerel deyip geçmeyin önemseyin sahiplenin.
BELEDİYELER HOPARLÖRDEN DEĞİL, RADYODAN HALKA SESLENSİN
Gürültü Kirliliği Önlenmeli, çok büyük olmayan şehirlerin çoğun da halen belediyelerin hoparlörle anons sistemi var. Her sokakta her caddede bir hoparlör var. 40-50 yıl önce eskiden tellallar vardı sokaklarda gezer duyuruları halka bağırarak çığırarak yaparlardı.
Ben Adıyaman da yaşıyorum her gün on tane ölüm anonsu dinliyorum, önemli telefon görüşmesi yapanın görüşmesi bu anonslarda kesiliyor, bu kadar gürültüye gerek yok radyolarımız var, topluö ulaşım araçlarında otolarda evlerde mutfakta radyolar dinleniyor, belediyeden hoparlörle anonsa bu gün için gerek yok. Artık dünya dijital oldu, yerelde de 6-7 tane radyo yayın yapıyor, 1-2 tane televizyon yayınları da var.
Belediyeler hoparlör sistemine, duyuru sistemine harcadıkları parayı toplayıp çıkarsınlar, bu bütçeyi yerelde yayın yapan özel radyo ve televizyonlara ödeyerek bu görevi yerel yayıncılara devretmelilerdir. Bu durum hem belediyeyi iş yükünden kurtarır hem gürültü kirliliği ortadan kalkar hem de yerel yayıncılarda böylelikle desteklenmiş olur.
Yani yerel yayıncıların bir nevi emeğinin karşılığı bir telif olarak dönmüş olur, desteklenmiş olur. Yazarlar birliğinin böylesi önemli bir toplantıyı bölgemizde yapmasından büyük bir mutluluk duydum emeği geçenlere teşekkür ediyorum’ dedi.