Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, "Heyelanların, depremlerin en büyük sebebi; uygun olmayan yerde, çürük seminde, çürük binalar kurmak. Bizim, uygun yerde, uygun zeminde, sağlam binaları kurmak temel vazifemiz olmalı" dedi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Ulusal Heyelan Sempozyumu düzenlendi. Türkiye olarak mevcut durum ve kurumsal kapasitenin değerlendirilmesi, afet öncesi ve sonrası alınacak tedbirler ve yaşanan aksaklıkların görüşülmesinin planlandığı sempozyuma Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Afad Başkanı Dr. Fuat Oktay ve çok sayıda akademisyen katıldı.
ZİRVEDE DEPREM VAR
Türkiye'de afet denince akla ilk önce depremin geldiğini kaydeden AFAD Başkanı Oktay, "AFAD tarafından Türkiye Afet Bilgi Bankası Projesi kapsamında oluşturulan Afet Olayları Veri Tabanında resmi kayıtlara yansıyan 40 bin 51 afet olayı arasında heyelan 16 bin 168'lik bir kayıtla 35 afet türü arasında olay sayısı bakımından birinci sırada yer almaktadır. Bugüne kadar 16 bin 168 heyelan olayından etkilenen 5 bin 472 yerleşim biriminde yapı ve kamu tesislerini etkileyen veya etkileyebilecek durumdaki 59 bin 345 konut ve iş yerinin tespiti yapılmış olup, bu tespitlere istinaden 40 bin 877 hak sahibine konutları teslim edilmiş durumdadır. Ayrıca çok sayıda önlem yapısı inşa edilerek yapıların heyelana karşı korunması yoluna gidilmiştir. AFAD ve TÜİK tarafından Türkiye'yi temsil edecek şekilde 2014 ve 2015 yılları arasında yapılan saha araştırmasına göre katılımcıların yaklaşık yüzde 3'ü heyelandan mal veya can kaybı nedeniyle etkilendiklerini belirtmişlerdir. Bu istatistikler, heyelanın yaygınlığı ve etkilerinin beklediğimizden de yüksek olabileceğini göstermiştir" ifadelerini kullandı.
"BUNA DUR DEDİK VE AFET DUYARLI PLANLAMA KAVRAMINI ÜLKE GÜNDEMİNE TAŞIDIK"
Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı ise, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak başta depremler ve heyelanlara karşı pozisyon almak ve insanların daha konforlu ve güvenli yapılarda yaşamasını sağlamak için önemli çalışmalar yaptıklarını belirtti. Bu doğrultuda en önemli çalışmalarının Türkiye'nin mekansal planlamasını yapmak olduğuna dikkat çeken Sarı, şunları söyledi:
"Çok temel bir misyonumuz var. Ülke genelinde sürdürülebilir mekansal gelişmeyi sağlamak ve insanımızın yaşam kalitesini yükseltmek. Bu misyonda, ülkemizde ki yerel şart ve ihtiyaçları gözetiyor, milletimiz ile istişare ediyor, kentsel ve kırsal alanların imarına ilişkin usul ve esasları belirliyoruz. Güvenli ve konforlu imarı sağlayacak olan standartları belirliyor, yerel yönetimlere yol gösteriyoruz. Tüm bu çalışmalardan sonra şehirlerimizin planlarını yapıyor ve uygulamaları titizlikle takip ediyoruz. 17 Ağustos 1999 depreminden önce şehirlerimizi geleneksel planlama yöntemiyle dizayn ediyorduk. Ancak 17 Ağustos depremini hep birlikte yaşadık. Bundan sonra sadece fiziki mekan tasarımı anlayışı yeterli olamazdı. Deprem ile birlikte afet risklerinin azaltılmasının geleneksel planlama yöntemleriyle çözülemeyeceğini gördük. Buna dur dedik ve afet duyarlı planlama kavramını ülke gündemine taşıdık. Afete duyarlı planlama, doğal afet risklerini göz önüne alan ve afetlerin önlenmesi ile zararlarının azaltılmasını amaçlayan bir planlama sürecidir. Bu doğrultuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak mekansal planlama işlemlerimizi Türkiye'nin tüm jeolojik tehlikelerini göz önünde bulundurarak yapıyoruz. Türkiye'de ki afet riski taşıyan tüm unsurları, depremleri, heyelanları, kaya düşmelerini, erozyon ve su basmalarını, alınabilecek tedbirleri plan çalışmalarımıza yansıtıyoruz. Deprem, heyelan ve seller, dünyada meydana gelen sürekli olaylardır. Bu doğal olayları afete dönüştürense, bu tehlikelere maruz kalan mevcut yapıların kırılgan ve zayıf olmasıdır. Afetler, olumsuz etkilerini belirli aralıklarla hatırlatsa bile insanlar bu tür olayları çok çabuk unutmaktadır."
"DEPREMDE ÇOK İYİ NOKTAYA GELDİK"
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise yaptığı konuşmada, heyelanın depremden sonra Türkiye'de en önemli afetlerden biri olduğunu söyledi. Eroğlu, "Yüzde 36 ile depremden sonra 2'nci sırada yer almaktadır. Depremde çok iyi noktaya geldik. Heyelanın da ele alınması gerekiyordu ve bu sempozyum ile hayırlı neticeler çıkacağına da eminim. Ben eskiden depremlere müdahalenin ne kadar geç olduğunu bilirim. 1999 depremini bizzat yaşadım. O günden bu güne nasıl geldik. Van depremi olduğu zaman bütün hükümetimiz Van'daydı. 18 ay içinde Van ayağa kalktı. Bunlar, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren önemli hususlardır. Hasta olmadan önce hasta olmayı engelleyecek bir takım tedbirleri almak önemliyken, burada da bizim önleyici tedbirleri almamız gerekir. Heyelanların, depremlerin en büyük sebebi uygun olmayan yerde, çürük zeminde, çürük binalar kurmak. Bizim, uygun yerde, uygun zeminde, sağlam binaları kurmak temel vazifemiz olmalı. Bunun için de çok iyi bir planlama gerekiyor. Artık çarpık şehirleşme anlayışını tamamen tarihe gömmemiz lazım" dedi.
2005 yılında Karadeniz bölgesinde meydana gelen bir heyelan felaketinin yaşandığı sırada orada olduğunu kaydeden Eroğlu, "1-2 dakika önce orada olsam belki biz de o toprak yığınının altında kalacaktık. Sel baskını için oraya gidiyordum ve 10 dakika sonra bu felaket yaşandı. Bütün araçlar toprağın altında kaldı. Bizzat ben bunu yaşayan bir kimse olarak heyelanın boyutu çok fazla. Afetlerin şuan da yüzde 36'sı heyelan. Yapacağımız şey ise çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Bu konuda kurumların da yapacakları var. Heyelan genellikle taşkınlarla karıştırılıyor. Özellikle iklim değişikliği sebebiyle anlık yağışlar meydana geliyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz, şuan da bin 450 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu ve 12 tane meteoroloji radarı kurmak suretiyle bunları önceden ikaz ediyor. Geçmişe göre çok daha fazla sel baskını, heyelan olurken ölüm sayısı ona göre azaldı. Bunda, erken uyarı sistemlerinin çok büyük rolü var" dedi.
(iha)