Mezopotamya'nın en eski buğday tohumu olarak bilinen sorgül, artan küresel ısınma ve ilerleyen kuraklık sorununa karşı Mardin'de üretilmeye başlandı.
Dünyada yaşanan küresel ısınma ve kıtlığa karşı çözüm olacak Mezopotamya'nın en eski buğday tohumu olarak bilinen sorgül, Mardin'de mülteci kadınlar ile birlikte üretiliyor. Tarihte ilk kez Mezopotamya ovasında yetişen sorgül, su istemeden yetişiyor. Mardinli şef ve sosyal girişimci Ebru Baybara Demir'in başlattığı "Topraktan Tabağa" projesi ile mülteci kadınlar ve Mardinli kadınlar bu yıl ilk kez ektikleri sorgülden 20 bin ton buğday elde etti.
Proje sorumlusu Ebru Baykara Demir, yapılan araştırmalara göre kuraklık ve kıtlığın her geçen sene daha da artması ile yakın zamanda büyük sorunlar yaşanacağını belirtti. Tarihte bu topraklardan yayılan ilk buğdayın yeniden tüm dünyaya yayılması için 102 dönümlük araziye ekim yaptıklarını söyleyen Demir, ilk yıl olmasına karşın 20 bin ton sorgül buğdayı alındığını ifade etti. Demir, yaptıkları proje ile dünyada kıtlığa çözüm olabilecek bir çalışma başlattıklarını dile getirerek, Suriye savaşından kaçarak Türkiye'ye gelen mülteci kadınlarla birlikte çalışmayı sürdürdüklerini kaydetti.
"YEREL TOHUMLARI YİTİRMİŞ DURUMDAYIZ"
İyi bir yemeğin hikayesinin mutfaktan başladığını bildiklerini belirten Demir, "İyi şeyler yemek istiyorsak, iyi şeyler ekip biçmeliyiz diye başladık bu projeye. Tarımın ilk başladığı yer Mezopotamya. Bin yıl önce buğday tohumu ilk kez burada ekiliyor ve dünyaya yayılıyor. Şu an dünya üzerinde bildiğimiz 25 bin çeşit buğday tohumunun ana vatanı Mezopotamya. Artık biz yerel tohumları kullanmıyoruz. Artan nüfusa yetebilmek için tek tip ticari tohumların kullanılması daha çok yaygınlaştığından dolayı yerel tohumlarımızı şu an yitirmiş bulunmaktayız" dedi.
Geleneksel tarım bilgisiyle birlikte Mezopotamya'nın en eski buğdayını bulup temel besin kaynağı olan buğdayı tekrar çoğaltabilmek ve bir kez daha dünyaya yayabilmek için bu projeye başladıklarını aktaran Demir, "6 milyon tarım işçisinin yüzde 50'si kadın ve bunların sadece yüzde 2'si toprak mülkiyetinden dolayı sosyal güvenlik sisteminde kayıtlılar. Kadınlar geleneksel işçisi olarak çalışıp para kazanamıyorlar bu da bir sorun aslında. Sonra en önemli konu mülteci konusu Türkiye'de 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu insanların en iyi bildiği işten başlayarak onları ekonomiye kazandırmak zorundayız. Bu en büyük kazanımımız, Suriyeli mülteci kadınların geleneksel tarım yöntemlerini bizden daha iyi biliyor olması" diye konuştu.
"TOPRAKLARIMIZ YORGUN DÜŞTÜ"
Teknolojiyi kullandıkları için kimyasal ve makineleşmeyle toprakların çok yorgun düştüğünü aktaran Demir, "Şimdi biz Suriyeli mülteci kadınların bize öğretmiş olduğu geleneksel tarım teknikleriyle elimizdeki en kıymetli şey Mezopotamya'nın en eski buğdayı sor gülü tekrar canlandırmaya başladık. Topraklarımızı iyileştiriyoruz. Bu projeye 70 kadına başladık şu anda da ki net istihdam sayımız 224 oldu. En önemli konu şu buradaki kazanımlarımız kadınlar çiftçiliği öğreniyorlar toprakları temizliyoruz kimyasaldan arındırıyoruz. En eski buğdayımıza sahip çıkıyoruz geleceğe bunları miras bırakıyoruz. En önemlisi buradaki mülteci Suriyeli kadınları kendi kimliklerini bulabilecekleri onlara ait olan kültürün bize entegre etmesini sağlıyoruz" ifadelerini kullandı.
"DÜNYAYA YAYMAK İSTİYORUZ"
Suriyeli kadınların tarım konusunu kendilerinden daha iyi bildiklerini de belirten Demir, "Biz onların bildiği tarım teknikleriyle topraklarımızı iyileştiriyoruz. En kıymetlimiz buğdayımızı sorgülü yetiştirip dünyaya yaymak istiyoruz" dedi.
Demir, kuraklıkla gelen tehlikeye dikkat çekerek, "İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık çok fazla her yerde kendini hissettirmeye başladı. Buzulların erimesi demek, yer altı su kaynaklarının tükenmesi ve nehirlerin kuruması demek. Birçok yerde bununla ilgili istatistik bilgilerine rastlıyoruz. Bu sene de iklim değişikliğinden dolayı çiftçi zor duruma düştü. Bizim için en büyük sorun kuraklık. Konya Ovası'nda yer altı sularının tükenmesinden dolayı obruklar açıldı" şeklinde konuştu.
"YEREL TOHUM SORGÜL EN ÖNEMLİ ÇÖZÜM"
Suriye'deki savaştan dolayı Güneydoğu'da hala su bulunduğunu kaydeden Ebru Baybara Demir, "Aslında bunu söylemek pek doğru değil ama Güneydoğu'da su bulabiliyorsak Suriye'deki savaştan. Aynı tarım havzasından besleniyoruz. Onlar 6 yıldır tarım yapmadığı için biz hala yer altı sularımızı bulabiliyoruz. Fakat 1999 yılında 200 metrede bulduğumuz suyu 700 metrede bulmakta zorlanıyoruz. Bu gün geçtikçe daha da derinleşecek suyu bulamayacak hale geleceğiz. O yüzden gıdada su tasarrufu için özellikle yerel tohumlara dönmek ve bu iklim değişikliğine karşı alınacak en önemli önlemdir" dedi.
102 dönüm araziye sorgül buğdayı ektiklerini ve 20 ton verim aldıklarını söyleyen Demir, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Mezopotamya'nın envanterinde 11 çeşit buğdaya rastladık. GAP Tarım Enstitüsünden bunların örneklerini aldık ve bölgede iki aya kadar çalışma yürüttük. Bu çiftçiler Türkiye'nin yüzde 30 tarım havzasını 1.2'lik kısmını sadece marjinal çiftçinin elinde yerel tohumlar olduğunu gördük. Bu tohumları tekrardan çoğaltmak için yeni çiftçilerimize vereceğiz ve daha çok çoğaltacağız. Başka çıkar yolumuz kalmadı. 3,5 sene sonra inşallah tek tip tohumları üretemediği zaman yerel tohuma dönmek zorunda kalacaklar."