Hepatit B ve D'ye 'aşı' kalkan oluyor
Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Dilek Oğuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hepatitin karaciğer iltihabı anlamına geldiğini belirterek buna birçok durumun yol açabileceğini söyledi.
Hastalık yapıcı etkenlerin başında ilk sırada virüslerin geldiğini ifade eden Oğuz, bağışıklık sisteminde genetik bozukluk, ilaçların zararlı etkileri veya alkol kullanımının da önemli faktörler arasında yer aldığını vurguladı.
Oğuz, hepatit A, hepatit B, hepatit C, hepatit D, hepatit E'nin en bilinen mikroplar olduğunu anlatarak hepatitle ilişkisi tartışılan başka virüslerin de bulunduğunu belirtti.
Etken virüsler içinde A ve E'nin şiddetli hepatite neden olduğu, B, C ve D'nin uzun dönemde hepatite yol açtığını aktaran Oğuz, bunların tedavi edilmediğinde karaciğer sirozu ve karaciğer kanserine neden olabildiğini bildirdi.
Hepatit B hala ülkemizde halk sağlığı sorunu
Hastalık yapıcı virüsler içinde Türkiye'de görülme sıklığı açısından hepatit B'nin önem taşıdığını aktaran Oğuz, "Çünkü hepatit B virüsü hala ülkemizde halk sağlığı sorunudur. Türkiye hepatit B ile karşılaşma konusunda dünya ülkeleri arasında orta sırada." dedi.
"Hepatit B oranlarında düşüş kaydedildi"
Prof. Dr. Oğuz, Türkiye'de 1998'den bu yana aşılama yapıldığını anımsatarak aşıyla ömür boyu korunmanın mümkün olduğunu vurguladı.
Aşılama yapıldıkça hepatit B'ye bağlı siroz ve karaciğer kanseri görülme sıklığının giderek azalacağına işaret eden Oğuz, bu yapılmadığında sonuçların ölümcül olabildiğini bildirdi.
Hepatit B bir kez bulaştığında kişinin ölene kadar karaciğerde kaldığını anlatan Oğuz, hastalık olduktan sonra karaciğerdeki bulguların kötüye gitmesini engelleyen ilaçlar bulunduğunu söyledi.
"Ancak şu anda elimizde bulunan ilaçlar mikrobu karaciğerden tamamen atamıyor ve ya da uzun yıllar sonra atabiliyor. En doğru olanı mikrobu vücuda almamak. Bunun için aşılanmak önem taşıyor." bilgisini paylaşan Oğuz, Türkiye'de tüm yeni doğanların, ilkokul çağına kadar tüm çocukların, 18 yaşına kadar tüm gençlerin Sağlık Bakanlığınca uygulanan program dahilinde aşılandığını aktardı.
Prof. Dr. Oğuz, aşılama programıyla Türkiye'de de hepatit B oranlarında düşüş kaydedildiğine dikkati çekerek "Önceki yıllarda yüzde 5 olan hepatit B taşıyıcılığı yüzde 4'ler civarına doğru hafif düştü ama bu mikrobu kendiliğinden alıp sessiz taşıyanlar ve hastalara bakıldığında Türkiye'de hepatit B ile karşılaşma oranı yüzde 35'lerin üzerinde. Bu ise toplumda nerdeyse her 3 kişiden birinin hepatit B virüsü ile karşılaştığını gösteriyor. Bu nedenle korunma ve aşılanma her şeyden önemli." diye konuştu.
"Hepatit C'nin aşısı yok"
Karaciğer sirozuna yol açan hepatit C virüsünün de görülme sıklığının tüm dünyada yaklaşık 180 milyon olduğunu ancak Orta Asya ülkelerine ilişkin kesin veri bulunmadığından sayının daha yüksek olduğunun öngörüldüğünü söyleyen Oğuz, hastalığın bulaşma yollarının hepatit B ile aynı olduğunu ancak hastalıktan korunmak için bir aşı bulunmadığını bildirdi.
Türkiye'de hepatit C sıklığının yüzde 0,5-2 arasında olduğunu anlatan Oğuz, en fazla diyaliz hastalarında görüldüğünü dile getirdi.
Oğuz, korunmanın çok önemli olduğuna işaret ederek "Günümüzde son 2 yılda yeni ilaçlar bulunduğundan artık hepatit C tamamen tedavi edilebiliyor." bilgisini paylaştı.
Hepatit D virüsünün hepatit B olmadan yaşayamadığı için B mikrobu bulaşmış kişilerde görüldüğünü belirten Oğuz, şunları kaydetti:
"Tedavisi çok başarılı değil ve B mikrobu ile birlikte alınabilir veya B olan bir kişiye sonradan bulaşabilir. Birlikte alınanlarda bağışıklık sistemi hepatit B'yi yenerken D'yi de yenebilir. Sonradan alındığında ise ağır karaciğer hastalığına neden olur ve hızla siroza çevirir. Hepatit B önlenirse D de ortadan kalkar. Korunmak için hepatit B'ye karşı aşı yaptırılmalı."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.