Şanver, darbeci general Semih Terzi’ye uçak verdirtmemiş
Akıncı Üssü davasında müşteki olarak beyanda bulunan emekli Korgeneral Mehmet Şahver, darbeci general Semih Terzi'nin, emrindeki 100 askerle birlikte Diyarbakır'a geldiği ve helikopter istediğinin kendisine haber verildiğini belirterek, "Bu kararı verirken inanın zorlandım. Şimdi ben darbeye karşı yapılan bir faaliyetimi engelliyorum, yoksa darbeye iştiraka yönelik faaliyetimi engelliyorum diye. Ayırt etmesi çok zor. Emrettim, uçak verilmedi" dedi.
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin komuta merkezi olan Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 469 sanık hakkında açılan davanın görülmesine devam edildi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve müştekiler katıldı. Mahkeme, davanın başlangıcında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in gönderdiği dilekçeleri okudu. Mahkeme, Akar ile Güler'in Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Genelkurmay çatı davasında verdikleri ifadelerin aynen kabul edilmesini ve davada ayrıca beyanlarının alınmamasını istediklerini belirtti. Daha sonra eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Abidin Ünal ile bazı generallerin, darbeci askerlerce gözaltına alındığı Moda Deniz Kulubü'ndeki düğünün sahibi emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in beyanları alındı. Kızının düğünü nedeniyle Ünal ile birçok generale davetiye gönderdiğini ifade eden Şanver, Ünal ile bazı generallerin düğüne katıldığını söyledi. Düğün sırasında bir hareketlenme yaşandığını gördüklerini belirten Şanver, düğünde bulunan Ünal ve generallerle birlikte durumu anlamak için temaslarda bulunmaya başladıklarını kaydetti.
"UÇUŞLAR OLUYOR, ORADA SENİN EMRİNLE DARBE Mİ YAPILIYOR?"
Bir müddet sonra bazı generallerin yerinden komuta etmeleri için görev yerlerine gönderildiğini anlatan Şanver, "Arkadaşlar, düğün salonunun olduğu yerde bize oda hazırladılar. Bir masa vardı oraya geçtik ve harekat merkezi gibi çalışmaya başladık. Bir müddet sonra Orgeneral Abidin Ünal, "Akın Öztürk'e ulaşamıyorum, ulaşabilen var mı?" diye sordu. Ben 1 buçuk saat önce görüştüğümü söyledim. Benden Akın Öztürk'ü aramamı istedi ve aradım. Akın Öztürk ile Abidin Ünal benim telefonumdan konuştu. Komutanımız Abidin Ünal, "uçuşlar oluyor, orada senin emrinle darbe mi yapılıyor? Akıncıya git orada kontrolü al, senin sözünü dinleyecek çocuklar var" dedi. Daha sonra telefonu kapattılar" diye konuştu.
5 MADDELİK EMİR
Toplantı sırasında verdikleri emirleri yazılı hale getirmeye karar verdiklerini belirten Şanver, "Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi, yasal olmayan emirler vermekte. Harekat Merkezi'nin emirlerine riayet edilmeyecek. Abidin Ünal ismiyle Birinci Birleştirilmiş Harekat Merkezi'nden yayınlanacak. Asla bizim müsaademiz olmadan kalkış yapılmayacak. Aksi hareket edenler hakkında yasal işlem yapılacaktır" şeklinde 5 maddelik emirler yazdıklarını ve bunu yayınladıklarını bildirdi.
"SEMİH TERZİ'YE UÇAK VERİLMEMESİNİ EMRETTİM"
Şanver, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu işlemler yapılırken başka önemli bir olay olmuştu. Semih Terzi olayı. Telefonla bana ulaştılar. Bana, Diyarbakır'a gelen Özel Kuvvetler Komutanlığındaki Tuğgeneral Semih Terzi'nin emrindeki 100 askerle birlikte geldiği ve helikopter istediği söylendi. Ben onlara helikopter vermemelerini söyledim. Bu kararı verirken inanın zorlandım. Şimdi ben darbeye karşı yapılan bir faaliyetimi engelliyorum, yoksa darbeye iştiraka yönelik faaliyetimi engelliyorum diye. Ayırt etmesi çok zor. Emrettim, uçak verilmedi. Semih Terzi olayını ve rahmetli şehidimiz Ömer Halisdemir'in cansiparane görevini sonradan öğrendim. Bizim de bu olayda bu şekilde katkımız oldu."
"EMİR YÜKSEK YERDEN"
Bir müddet sonra bulundukları odaya tam teçhizatlı askerlerin geldiğini dile getiren Şanver, askerlerin, Abidin Ünal'ı işaret ederek, "komutanım sizi korumaya geldik" dediğini ifade etti. Ünal'ın, "Ben sizi çağırmadım, sizi kim yolladı" diye sorduğunu aktaran Şanver, askerlerin "emir yüksek yerden" dediğini söyledi. Şanver, "Komutan, askerlere dönüp "çıkın bizi dışarıdan koruyun" dedi. Ama dinlemediler. General İsmail Güneykaya, bir müddet sonra yerinden kalktı ve çıkmak istedi. Bir astsubay buna mani oldu ve tartışmaya başladılar. Astsubay silahını çıkardı, mermiyi kurşuna sürdü. Önce İsmail Güneykaya'ya yöneltti, sonra yan tarafa ateş açtı. Ardından "bizi zor kullanmaya mecbur bırakmayın" dedi" ifadelerini kullandı.
"BİRİ KASKINDAKİ KAMERAYLA HEPİMİZİ KAYDETTİ"
Şanver, bir ara odadan ayrıldığını, bir müddet sonra geri döndüğünde Abidin Ünal'ın tam teçhizatlı askerlerce helikoptere bindirilerek götürdüğünü öğrendiğini söyledi. Ardından düğünde bulunan rütbeli askerlerin ellerinin tek tek plastik kelepçeyle arkadan bağlandığını aktaran Şanver, şunları anlattı:
"Biri kaskındaki kamerayla hepimizi kaydetti. Herhalde kimleri derdest ettiklerini birilerine bildirecekti bilemiyorum ama bizim görüntümüzü aldı. Başta ben olmak üzere sırayla dışarıya çıkardılar. Önce bir arabaya bindirecek oldular, sığmayacağımızı anlayınca yaya olarak araç park sahasına götürdüler. Orada bekleyen orada helikoptere bizi bindirdiler. Helikopter havalandı ve gece boyunca İstanbul ve civarında tur attık. 7-8 kere iniş kalkış yaptık, son olarak Hava Harp Okulu'na indik. Bizi yatakhaneler katına çıkardılar ve herkesi ayrı ayrı odalara yerleştirdiler. Yaklaşık 1 saat sonra tekrardan gelip gideceğimizi söylediler. Ardından Akıncı Üssü'ne indik. Her birimizi burada da ayrı ayrı odalara yerleştirdiler ellerimiz bağlı bir şekilde. Orada uçak seslerini, top atışlarını duymaya başladım. Bombalar atılmaya başlayınca bizim görevlendirdiğimiz arkadaşlar komutayı devraldı, Akıncı'yı bombalıyorlar diye düşündüm. Çünkü Akıncı'dan hiç uçak kalkmıyordu. Taarruzlar bitti."
Sabah saatlerinde bombardıman işlemlerinin sonlanmasının ardından Akıncı Üssü'nde bir sessizlik hakim olduğunu kaydeden Şanver, "Sonra birden kapı açıldı ve siyah takım elbiseli biri geldi. Bana, "komutanım geçmiş olsun, kurtuldunuz" dedi. Kurtulduk ama kimden? Bir zamanlar törenle karşılandığım üsde, gözbebeğimiz dediğimiz pilotlardan mı kurtulduk? Bizzat silahını, teçhizatını onayladığım, daha modern ekipmanla görev yapmasını istediğim kişilerden mi kurtulduk. Bu nasıl düşmanlık? Nasıl görev aşkı? Bu durumda insanın kurtuluşuna da sevinesi gelmiyor. Birden kapıda Abidin Ünal'ı gördüm. "Aaa Şanver de buradaymış" dedi. Onunla oturduk, konuşmaya başladık. 5 dakika sonra Akın Öztürk geldi, "geçmiş olsun Şanver" dedi ve kelepçemi kesti. Sonrasında dışarıda Akın Öztürk ile Yaşar Güler'i gördüm, konuşuyorlardı. Bir müddet sonra araba geldi, birine Akın Öztürk ve Yaşar Güler geçti, ikincisine de ben ve Abidin Ünal. Polisler bizi durdurdu, sorular sordu. Ben anlam veremedim 4 yıldızlı makam araçlarını neden durduruyorlar diye. Sonra dışarıya çıktıkça, yıkılan evleri gördükçe, manzaraya baktıkça ülkenin ne halde olduğunu anladım. Hep beraber Hava Kuvvetleri Komutanlığına gittik" diye konuştu.
Şanver, sanıklardan şikayetçi olduğunu, davaya da müdahil olmak istediğini söyledi. Davaya, verilen öğle arasının ardından Şanver'in beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.