Dr. Mustafa Coşkun Kale
Babanın Koçu, Koçero Mustafa
Bu sayfa da genel olarak, rahmet alemine göçen degerlerimize yer verilirken, geleneği bozan ilk kişi Mustafa Abi (Teke) oldu.
Hemen her Göksun'a gittiğim de, çoğu kez karşılaştığım bu güzel adam için içimden bir ses O'nun için "yaz işte ! tam yazılacak bir adam !" diyordu. O'nu yazabilmenin zorluğu bir yana, biz kuşakların tanıdığı bu değeri, hiç değilse gençlere de tanıma fırsatı, onlara bir onurlu hayat hikayesini, belki de bizzat tanımalarına vesile olur, gider tanışırlar düşüncesiyle yazmaya karar verdim.
Göksunumuz da, Tekiyusuflar olarak bilenen kabileye mensup Kurtuluş Mahallemizin bu güzel insanının kökeni tâ Antalya yörüklerine dayanır.
Güccük Ali yada Ali Çavuş olarak da bilinen Mustafa Abi'nin babası, çok güçlü ve lâkâbının aksine iri cüsselidir. Nakliyacılığın atası sayılan kağnıcılıkla uğraşan Ali Teke'ye, Güccük Ali denmesinin sebebi, küçük yapılı olması değil, diğer kağnıcı Ali'ler içinde yaşça küçüklüğü nedeniyledir.
Mustafa Abi'nin babasına verilen diğer Ali Çavuş adı da, Çukurâya (Çukurova ) giden tarım işçilerinin başın da amele çavuşluğu yapmasından dolayıdır.
Öyle ki; çevresin de sevilen takdir gören Güccük Ali, hem yayalar hem de koşum mallarının ayağına ve kağnıların tekerine zarar vermesin diye, yolda belde gördüğü taşı, çakılı ve diğer engelleri tek tek toplayacak kadar için de yaşadığı topluma karşı duyarlı birisidir O.
Mustafa Abi'in anası Elif Hatun, Kömo'ler olarak bilinen sülalenin yani rahmetli Belediye Zabıta Amiri meşhur Abider Çavuş (Güngör) ile eski adliye mübaşirlerimizden Bayram Güngör'ün (Kömo Bayram) kız kardeşidir.
Rahmetli Güccük Ali ve eşi Elif Hatun'dan Hatice (Eşği Hatça), Veli ve en küçük olarak da Mustafa Abi dünyaya gelir.
Çiftlikli Mehmet Çiftçi ile evlenen Mustafa Abi'nin ablası Eşği Hatça Hatun, ağır başlı, sözü sohbeti dinlenen, uyarıları ve tavsiyelerine önem verilen hâtırnaz biridir.
Mustafa Abi'nin büyüğü Veli ise, Göksunun birinci kuşak şoförlarındandır. Babasının kağnıcılıkla, abisi Veli'nin de şoförluğu Mustafa Abi'nin şoförluk ve nakliyecilige olan ilgisini tâ çocuk yaşlar da cezbedecektir. Öyle yâ yerinde duramama, gezme, konma, konaklama, yeni yerler keşfetme bir yörüklük özelliği değilmidir ?.
1939 doğumlu Mustafa Abi, ilk okulu bitirdikten sonra gün hükmüne göre cazip ve sayğın olan şoförluk tutkusuna meyleder. Otobüs ve kamyonlar da muavinlik yapmaya başlar. Bu arada yani daha çocuk yaşlarındayken 15 yaşında malesef annesi Elif Hatunu kaybeder.
Göksun'un ilk şoförlarından komşusu olan, rahmetli Jet Mustafa'nın (Yelaldı) jip'in de (jeep) askere gidinceye kadar mesleğini öğrenir. Bu arada şoför camiasın da titizliği, edebi, terbiyesi güzel karekteri sayesin de Mustafa Abi sevilen ayrı bir yeri olan biri haline gelir.
Askerlik görevi esnasın da, babası Ali Çavuş'un vefat haberi bu az konuşan sessiz adamı iyice üzüntüye boğarken, malesef abisi Veli'nin Malatya Karahan Gediği'nde kamyonla rampa inerken patlayan freni nedeniyle vefatı, Mustafa Abi'yi derin acılarla kıvrandırır.
Abisi Veli, freni patladığını anladığı anda bir vefa ve kadirşinaslık örneği olarak, şoför muavinliğin de oturan kirvesi Rıza'yı ilkin kurtarma adına O'nu kapıdan itekliyerek kurtarır, kendinden önce sıra emanetine aldığı kamyonu yâra vurarak az hasarla kurtarsa da, Abisi Veli malesef ağır yaralı, niihayetin de ecele teslim olacaktır.
Ablası Eşği Hatça'dan gayri kimi kimsesi kalmayan bu garib adam, asker dönüşü baba ocağına gelse de, hayat mücadelesine acıyla devam edecektir.
Ablası Eşği Hatça ve dayıları Kömo'ların gayretiyle Mustafa Abi, Karadurdu'lar kabilesinden teyzesinin kızı Sultan Hatun'la evlenir. Bu evlilikten Allah ömürlerini artırsın, Ayten, Veli, Gönül, Soner, Nuray, Nurten ve Vildan adın da altı kız bir oğlan evladı dünyaya gelir.
Mustafa Abi 1968 yılın da şoför olarak Kadirli'de bir kaç yıl kalsa da, O'nun esas niyeti memleketin de bir düzen kurabilmekti. Kalender, paraya çok fazla damâh etmeyen, nafakasını helalinden kazanmak dışın da bir niyeti olmayan bu babacan adam Göksun'a döndüğün de Ali Alkış'la (Çin Ali) ortak olarak hepinizin malumu o meşhur kamyonunu Pınarbaşı ilçesinden 1969 yılın da, İlçenin 8-10 kamyonundan biri olarak alırlar.
Plakasını söylemeye gerek var mı, 1959 model disel mavi renkli o Steyir'in ? "kim unutur 38 AN 145'i " diyeceğinizden eminim. Kapıların da "Babanın Koçu" yazılı bu mavi boncuk, köyün, kasabanın, ulaşılmaz dağların incisi değil miydi ? Onun için Mustafa Teke'ye Babanın Koçu denmedi mi ? Mustafa Teke desen, kaç kişi tanır goca Gösün'de Babanın Koçu demezsen O'na ki ?
Her ulaştığı yerde çocukların arkasından sevinçle kovaladığı, yada köye geldiğini gördüklerin de, "âhâh Babanın Koçu" geliyor diye, içinde ki sevimli, gözlerinin içi gülen, babacan adamı selamlamak için yollara dökülen çocuklar veya elin de çıkın yada torbasıyla şehre gelmek için çabalayanlara bulup buluşturup yer bulan onları şehre taşıyan kim di ?
Kimdi sahi? 38 AN 145 mi yoksa, garipliği, kimsesizliğin derin acıları zerrelerine sinmiş, gariban dostu, mert, gözü pek, sakin görünüm altın da için de fırtınalar kopan, yakışıklı, pala bıyıklı, güven ve huzur veren simasıyla Babanın Koçu mu yoksa ?
Sizin de bildiğiniz gibi bence de her ikisi. Öyle bir sinmişler ki, öyle özde bir olmuş ki Steyir'le içinde ki Babanın Koçu; Steyir'in gören Babanın Koçu'nu, Babanın Koçu'nu gören de hep Steyir'i hatırladı.
Düşünün bir, bundan 50 sene evvel mahalle çoçuklarının gözü kalmasın diye onları gezdiren adamı, vasıta kıtken, mahalle insanının getir-götürünü yapan, onlara yakacak temin eden, yoksulların ev yapımı için kerpiç, taş çeken, yün yûmaya, pikniğe, Ilıca'lara tedaviye götüren bu gönlü yüceliği.
Ne kadar güzel ünvanlar versen az değil mi bu adama ? Nitekim yetmemiş ki, zenginden alıp fakire veren "Koçero" da demiş Göksun'lu O'na. Malum Kürtçe'de Koçero konar göçer demek, az mı kondu göçtü bizim yörük yiğidimiz Mustafa Teke ki ?
Bir Koçero Mustafa, bir ekmek teknesi eşya veya araç deyin siz buna; bu kadar mı özdeşleşmiş, bu kadar mı bir birinin dilinden anlar olmuş ? O, Steyir'in şoförü olduğu gibi, dilinden anlayan tek ustasıydı da, şu dağ senin şu dağ benim, şu taş ocağı, şu tomruk, şu kavaklık derken Steyir artık yorgun düşmüştü 2007 yılında emekli etti onu.
Koçero Mustafa 2007-2012 yılları arasın da Ford kamyonla mesleğine devam etse de, Steyir'in verdiği hazzı üstelik Ford daha genç olmasına rağmen, ne kendi ne de O'nu tanıyanlarca pek sindirilemedi. Koçero Mustafa'yı Koçero ve Babanın Koçu yapan Steyir'di. Nitekim Koçero da artık yaşlanmış, Fordu bırakarak 2012 de kendini emekli etmişti.
2008 yılının Şubat ayı, hem Koçero Mustafa'nın ailesi hem mahalleli hemde 38 AN 145 'in Tır üzerine yüklenildiğini gören Göksun'lu açısından göz yaşlı bir drama işaret ediyordu.
Zira mavi Steyir Makine Kimya'ya teslim edilmek üzere tırdaydı artık. Dile kolay 40 yıldır gördükleri o mavi boncuk için ağlaşanlar, vah çekenler, hatta tırın önünü kesip "O bir Göksun Tarihi, tarihi nereye götürüyorsunuz ?" diyen Göksun'lular epey vardı...
Evet mavi kuş gönderilmemeliydi, sanayinin bir köşesin de yaz kış korunacak, üstü kapalı dört yanı camdan görünebilir şık bir yapıyla gelecek nesillere, Koçero Mustafa'nın resmi ve üzeri okunaklı, mazisi ve vasıfları belirtilen "Bu Koçero Mustafa'nın ve tüm Göksun'lunun Babanın Koçu" diye yaldızlı iri plakayla onurlandırabilirdi.
Ama her şeyden önce Mustafa Abi, Steyir'in görmeye tahammül edemiyordu, sorun buydu.
rahatsız üstelik hassas bir yüreğe sahipti O...Şimdi kadirşinas Göksun'luya düşen, önce iki adın Kurtuluş Mahallesin de iki cadde ve sokağa; Jet Mustafa ve Babanın Koçu olarak verilmesi, sonra da bağlı bulunduğu sivil toplum kuruluşunca meslek mensuplarının, Kaymakam ve Belediye Başkanınca en azından bir plaketle hatırlanmasıdır.
Sayfalar artık yazmama müsade etmiyor Mustafa Abi, gururla, onurla ve helalinden kazanma çabanı, üstelik bunları paylaşmasını bilmeni, tüm Göksun biliyor be Koçero.
Goca Maraş İlin de insanlara öyle güven vermişsin ki sıfır kamyonu "al götür senden para isteyen mi var, ne zaman ödersen öde" diyenlere mi, "Koçero Mustafa kefil olursa kamyonu veririm" diyenler mi ve daha nice güven dolu sözleri senin gıyabın da duyarak şahit olduk be Babanın Koçu...
"kimsenin âsına garasına garışmayan", "başlamadan önce aşın mutfağına, işin temeline ve muhâtabın geçmişine bakmak gerekir" diyen Eyy goca yürekli, gözlerinin içi gülen adam;
Söylemeye gerek var mı bilmem, seni de mavi boncuğunu da, horantanı da bu memleket çok sevdi be Mustafa Abi, ne mutlu sana...
Sana ve horântana hayırlı ömürler dilerken, burada andıklarımızdan göçenleri rahmet, kalanlarımıza sağlık ve afiyetler diliyoruz.
Minnettarız !
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.