Prof. Dr. Ahmet Kıymaz
Liyakat
SİYASET:
Daha huzurlu toplumlar inşa edebilmek için "SİYASET" bir araç...
Karınların tok arzulandığı; gelecekten endişe, ekonomiden sıkıntı duymak istemeyen, huzur arayan toplumlar için "Siyaset" şart...
Başkalarının yanlışlarından korunmuş, güvenlik içinde yaşamak isteyen toplumlar için "Siyaset" elzem...
Ayrıca, SİYASET; liyakatsiz siyasîlerin, etkisiz bürokratların, şarlatan sanatçıların, rantiyeci tüccarların, bukalemun kanaat önderlerinin çok olduğu toplumlarda bataklıktır, fitnedir, yozlaşmadır, ihanettir yalakalıktır, mankurtlaşmanın doruk aldığı noktadır.
"Siyaset"; cehaletin karanlığına gömülmüş, ufuksuz, bilgisiz ve ferasetsiz insanların azımsanmayacak boyutta olduğu toplumlarda, en büyük toplumsal tehlikedir.
"Siyaset"; burnunun ucunu görmekten âciz insanların, satranç ustası maharetinden uzak beyinlerin teveccüh gördüğü toplumlarda dibi görünmeyen ve dışarıya açılan kapısı bulunmayan yarasalar diyarı mağaralarda yaşamak gibidir.
"Siyaset"; mukaddes değerlerin yüceliğini sadece söylemde bırakan; milliyetçiliği, dindarlığı, adaleti, vatan ve bayrak aşkını sadece toplumun gazını almada bir araç kullanan yöneticilerin elinde bir paravan, gizlenmesi ve kullanılması gereken bir örtüdür.
"Siyaset"; bilgisayar ve internet gibi niyetlere ve amaçlara göre değişim gösteren; hem çok yararlı, hem de çok zararlı yansımaları olan önemli bir erk'tir. Öyle bir erk ki, vezirleri rezil, rezilleri vezir yapacak konumdadır.
Peki, hangi SİYASET ve nasıl SİYASET?
***
SİYASET GELENEĞİMİZ:
İnsanlık tarihi boyunca, her zamanda, her coğrafyada, her medeniyette hep böyle olagelmiştir. Bize, bizim medeniyetlerimize, zengin siyaset hayatımıza bakacak olursak, SİYASET:
Bilinen en eski sanatçımız, taş yontucumuz Yolug Tigin'in elinde "ebedî taş"tır.
Kengeş meclislerinin sembol aksakallısı Tonyukuk'un öğütlerinde, "ebedî yurt"tur.
Türklüğün şanlı bayrağı Bilge Kağan'ın ikazlarında "Devlet"tir.
Türkistan piri Ahmet Yesevî'nin Hikmetleri'nde, "ebedî saadet"tir, "kader"dir.
Alpaslan'ın, beyaz kefenli savaş elbisesinde "sonsuzluk"tur, "ebedî vatan"dır.
Osman Gâzi'nin ulu çınarı gördüğü rüyasında "Devlet-i Ebed Müddet"tir.
Dursun Fakih'in duasında "huzur"dur, "bütünlük"tür, "gelecek"tir.
Fatih'in fethinde, "ihlas"tır, "inanç"tır, "azim"dir.
Yavuz'un celalinde "heyecan"dır, "ideal"dir, "hürmet"tir.
Itri'nin nağmelerinde "Tevhit"tir, "derunî yolculuk"tur.
Fuzuli'nin kasidelerinde, Nabi'nin naatlarında "aşk"tır.
Âkif'in dizelerinde "insan"dır, "teslimiyet"tir, "tevazu"dur, "tefekkür"dür.
Yahya Kemal'in haykırışlarında "tarih"tir, "ufuk"tur.
Ve ATATÜRK'ün kişiliğinde "Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyetinin, gelecekte yeni bir güneş gibi doğması"dır.
Bütün bunlar, siyasetin millet menfaatine yapılışının örnekleridir. Her biri, abidevî tablo olarak her vatan evladının gözünde, gönlünde ve beyninde yer etmesi gereken ışıktır, paroladır, idealdir. Yeni nesillere devredilmesi gereken mukaddes bir emanettir.
***
"SİYASET VE SİYASETÇİ", MİLLET NAZARINDA DEĞER KAYBETMEKTEDİR.
Millete rağmen, millete hizmet ediyormuş gibi görünerek geleceğe yürünemeyeceğini bilmeyenlerin ERK olduğu son yüzyılda, özellikle son yarım yüzyılda SİYASET; yanlış siyasetçilerin erk'inde bulunmaktadır. Siyasetin ve siyasetçilerin kötü niteliklerine "Dur!" diyenler, siyasetin millet zararına yapıldığına inananlar; sudan sebeplerle hapislerde çürütülmekte, engellerle karşılaşmakta, faili meçhul cinayetlere maruz kalmakta, en azından dikkate alınmayan lüzumsuz bireyler olarak köşeye atılmaktadır. Gün SAZAK, Uğur MUMCU, Adnan KAHVECİ, Eşref BİTLİS, Recep YAZICIOĞLU, Necip HABLEMİTOĞLU, Ahmet Taner KIŞLALI, Muhsin YAZICIOĞLU gibi şahsiyetler unutulabilir mi?
Liyakatsiz siyasetçilerin, partilerin belde ve ilçe teşkilâtlarına kadar etkin ve yetkin olduğu günümüz ortamında, gelişmeden, büyümeden, aydınlanmadan, huzurlu olmadan bahsedilebilir mi?
İç ve dış politika becerilerini ülke ve millet yararına ortaya koymaktan âciz siyasîlerin teveccüh gördüğü, desteklendiği gerçeklerin üstü, örtülebilir mi?
Gelir adaletinin daha çok bozulduğu, ülkemizin ekonomi standartlarının çok üstünde ortalama beş milyon insana mukabil; yetmiş beş milyon insanın inim inim inlediği, bir gün görülmeyecek, en azından tarih sorgulamayacak mı?
Tüketimin her geçen zaman daha arttığı, üretime ise sanki kasıt varcasına daha az imkân verildiği bir ekonomi sisteminin çökmesi, kime yarar sağlayacak; aziz Türk milletine zarar vermekten başka...
Beş milyon Suriyeli, beş milyon kadar da Iraklı, Afgan, İranlı, Somalili, hatta Ermeni; toplamda ortalama 10 milyon göçmenin ülkemizi her alanda büyük zarara uğrattığı, niçin hâlâ görülmez? Ülkemizin geleceğinde eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel sorunların katmerleşerek artacağı gerçeği niçin, sanki saklanmak istenir gibi gündeme alınmaz ve gündemde tutulmaz?
Amerika ve İsrail'in başını çektiği, MUSEVİ-HIRİSTİYAN İTTİFAKI Batılı devletlerin Suriye coğrafyasını plânlı boşaltma gayreti içinde olduğu; ARZ-I MEVUD'u gerçekleştirmede Suriyelilerin basamak olarak kullanıldığı görülmez ve bilinmez mi? Türkiye'nin demografik yapısının milletimiz zararına yakın gelecekte değiştirilme gerçeği karşısında ülkemizin siyasîleri niçin etkin önlemler almaz, alamaz? Niçin?
***
SORULARIN CEVABINI TÜRK MİLLETİ VERECEKTİR!
Bu soruların cevabını, günümüz siyasîlerinden, üst düzey bürokratlarından beklemenin çok akılcıl olmadığı kanaatindeyim. Soruların cevaplarını en doğru, yine aziz Türk milleti verecektir. 31 Mart'ta ve 23 Haziran'da verdiği gibi...
Tarihinden, kurduğu medeniyetlerden, ecdadından veraset yoluyla aldığı yüksek feraseti ve basiretiyle aziz Türk milleti bu konuları derinlemesine daha etkin ne zaman sorgulayacak ve çıkış noktasını ne zaman bulacaktır? Kanaatimce:
Tonyukuk'tan, Atatürk'e, Itri'den, Âkif'e kadar ecdadının ideallerine ihlasla sarılan; çalışkan; liyakatli; millî nitelikli; münafıklıktan uzak duran; dinini, diyanetini siyaset aracı görmeyen; elde tespih, sırtta cüppe, başta takke ihale peşinde koşmayan insanları destekleyerek... Var mıdır bunlardan? Şüphesiz ki vardır; aziz Türk milleti nice vatan evladına sahiptir. Sevabı-günahıyla, artısı-eksisiyle, meziyeti-zafiyetiyle elbette vardır. Örnek mi?
İşte, Mansur YAVAŞ...
İşte, Ekrem İMAMOĞLU...
İşte, Bülent KUŞOĞLU...
İşte, Yavuz AĞIRALİOĞLU...
Milletin bu oğulları, ecdadına lâyık niteliklerle yürüme gayreti içindedirler. Onlar ve onlar gibi milletimizin aziz evlatlarına destek olmak da tarihî görevdir. Bu uğurda; nefis, kıskançlık ve dünyevî menfaatler yok edilmelidir, inancındayım. Tarih, her şeyi kaydetmektedir. Ve birileri bu önemli gerçeği görmediğinde, büyük vebal altında kalacağını düşünmelidir. SÖZLERİM PARTİLER ÜSTÜDÜR, ALIŞILMIŞ SİYASET DIŞIDIR.
***
MİLLETE IŞIK VERENLERİN YOLU AÇILMALI!
Rantiyeci, menfaatperest, liyakatsiz parti trollerinin kasıtlı oluşturduğu bilgi kirliliğine inanmadan, liyakatli siyasîlerin samimiyetle desteklenmesi, aziz Türk milletinin ecdadına, tarihine, medeniyetlerine karşı bir borcudur.
Gerek Ankara, gerekse İstanbul'da Büyükşehirler meclis üye çoğunluğu iktidar partisinin elinde. Bu çoğunluk gücünün şehirler ve şehirlerde yaşayan insanların yararına kullanılmadığını gözlemleyen hangi akıl sahibi üzülmez? Demokles'in kılıcı gibi, hem Ankara hem de İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını seçimle kazanmış, milletin gönlünde taht kurmuş siyasetçilerin yapacağı hizmetler, nereye kadar engellenebilir?
Sayın Cumhurbaşkanımız, "Millet lehine kararlarda destek, millet zararına kararlarda ise engel olacağız." demekte. El-hak doğrudur, böyle de olmalıdır. Lâkin kişisel gözlemlerim ve meclis oturumlarının canlı video kayıtları, bu düşüncenin hiç de doğru işlemediği kanaatini, millet nazarında güçlendirmektedir. Bu yöntemle, iktidar partisinin ilk genel seçimlerde gücünün daha da zayıflayacağı düşünülmez mi? Şimdiden, iktidar parti kanadından kimilerin yavaştan CHP ve İYİ PARTİ'ye göz kırptıkları görülmez mi? BU DURUM, BU GİDİŞ, İKTİDAR PARTİSİ İÇİN ÖNEMLİ BİR TÜKENİŞTİR, TEHLİKEDİR.
Neymiş efendim? Yavuz AĞIRALİOĞLU, Meclis'teki Grup Başkan Vekilliği'nden alınmış... Peki, ne olmuş? Parti Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü olmuş... Peki, bu nedir? Bilmeyenler veya bilmezlikten gelip de fitne çıkaranlar için söylüyorum: Rütbesi, "terfi" etmiştir. Yani, rütbesi-makamı artmış, etkinliği büyümüştür. İnşallah daha büyür de, millet de büyümüş olur.
Selâm ve saygılarımla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.