Dr. İmbat Muğlu
PINARBAŞI’NDA BİR GÜN
Değerli bir dostumun daveti üzerine bugün büyüdüğüm şehir İzmir’deyim. Kim bilir kaçıncı gelişim bu güzel şehre... Yaşamak için düşündüğüm bir yer oldu hep İzmir. 9 Eylül 1922’de Şanlı Ordumuzun Yunan işgali altındaki İzmir’i düşmandan kurtarmasının ardından Anadolu'daki bütün şehirler mübadele kapsamında olmasına rağmen, gayrimüslimlerin şehir ekonomisindeki ağırlığı nedeniyle İzmir'de yaşayanlara dokunulmadı.
1922 öncesi ve sonrası öncelikle yoğun bir Giritli göçü alan İzmir zamanla Yunanistan ve Balkanlardan gelen soydaşlarımıza yeni bir yurt olmuştur. Bu göçler ile birlikte Türkiye’nin birçok yerinde özelliklede Doğu ve Güneydoğu illerindeki göçlerin son durağı olan İzmir bugün Türkiye'nin en renkli ve rahat şehirlerinden biri olma unvanına sahip. İzmir’e her gittiğimde ilk durağım Konak meydanında bulunan Saat Kulesi olur hep. İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi 1901 yılında Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıl dönümü anısına inşa edilmiştir. Vali Kamil Paşa’nın oluşturduğu kampanya ile yapım masraflarının bir kısmı İzmir halkının bağışları ile karşılanmıştır. Konak’tan sonra ikinci durağımız Bornova ilçesine bağlı bir zamanların Pınarbaşı köyü, şimdilerde ise 4 mahalleden oluşan koca bir semt olan Pınarbaşı. Pınarbaşı denilince çoğumuzun aklına sanayi tesisleri ya da İstanbul Park'ın ardından ülkenin en uzun yarış pisti olan Ülkü Park Yarış Pisti gelecektir. Oysaki Pınarbaşı onca tahribatlara rağmen halen İzmir’in saklı cennetidir desek yalan olmaz. Betonlaşmanın hız kesmediği bu zamana rağmen yeşil dokusu, tertemiz suları, serin havası ile İzmirlilerin uğrak yerlerinden birisidir. Asırlar öncesinden kalan nadir güzelliklerinden birisi de semte ayrı bir zarafet katan ulu çınarlardır. Tarihi, kültürel ve coğrafi güzellikleri dışında Pınarbaşı’nı farklı kılan bir başka özellik ise Pınarbaşı semtinde yıllardır semt sakinlerinin ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatmaları, her gün bir araya gelmeleridir. Sakinler Osmanlı döneminden kalma yardımlaşma adetlerini yaşatarak herkesi taşın altına elini koymaya yönlendiriyor. Bu gelenek geçmişte olduğu gibi bugün de Pınarbaşı’nda ihtiyaç sahiplerinin yüzünü güldürüyor. Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda Anadolu’da Ahi birlikleri toplumsal yardımlaşma ve dayanışmada önemli rol oynamışlardır.
Ahiler; şehir ve kasabalarda faaliyet gösteren teşkilat olup sosyal yardımlaşmanın dışında, topluma zarar veren kişi ve kuruluşları da ıslah etmiştir. Buna benzer bir yöntemi Pınarbaşı’nın asırlık esnaflarından Serdar Paçacı ve arkadaşları semtte bulunan ihtiyaç sahipleri için devreye sokmuş ve yerel düzeyde ihtiyaç sahiplerine ulaşıla bilinmesi için kendilerince örgütlenmişler. Serdar Paçacı öncülüğünde semt sakinlerinden bir grup esnaf her sabah 06:30-07:00 arasında kahvehanede buluşuyor, çayları gelmeden gün içerisinde kimlere yardım eli uzatılacak, kime ne kadar para verilecek miktarına kadar tespit ediyorlar. Sonra yardım edilecekler tek tek aranıyor, o miktar toplanıp ihtiyaç sahiplerine teslim ediliyor. Ödenecek miktar gönülden ne koparsa o miktar. Kimi 1 TL verir kimi 100 TL kimi 1.000 TL... Beklenmedik bir zamanda ya da acil bir durumda ‘semt sakinlerinden birinin ihtiyacı olabilir’ ihtimaline karşı Serdar Paçacı her zaman cebinde 8.000 TL nakit para taşımaktadır. Bu para o an ihtiyaç sahibine veriliyor ertesi sabah aynı yöntem ile toplanıyor. Asırlardır devam eden bu gelenek sayesinde yoksulların, muhtaçların, öğrencilerin, askere gidecek ya da evlenecek gençlerin mutluluklarına ortak oluyor bu koca yürekli insanlar.
Dinimiz İslam ahlakına göre yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak Allah’ın safında olmak anlamına gelmekte değilmidir. Onun içindir ki huzurlu ve sağlıklı bir toplum için insanlar, yardımlaşmaya ve dayanışmaya önem vermeli. Yardımlaşma ve dayanışma sevgi ve saygı ortamının oluşmasına katkı sağlar. Kin, nefret ve kıskançlık gibi kötü duygular yardımlaşma ve dayanışma ile yok edilir. Dinimiz yardımlaşma ve dayanışma ile ilgili emirler ve tavsiyelerde bulunmuştur. Kur’an-ı Kerim’de: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, elleriniz altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (Nisa suresi, 36. ayet) Allah, iyilik ve güzellik üzerinde yardımlaşmamızı ister. “…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun çünkü Allah’ın cezası çetindir.” (Maide suresi, 2. ayet) Yardımlaşma ve dayanışma hakkında Peygamber Efendimiz(s.a.v.) şöyle buyuruyor: “… Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhari, Mezalim,3) “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.’’ (Müslim, Birr, 66.)
Yardım etmek bizi biz yapan insani değerlerin başında gelir. İhtiyacı olan birisine yardım etmek bizim hem toplumsal görevimiz hem de ahlaki, vicdanı sorumluluğumuzdur. Hele bu dönemde dünyanın dört bir yanını ablukaya alan yüzyılın en büyük bulaşıcı hastalığı olan Covid_19 ‘a karşı bu dayanışma ve yardımlaşma geleneğinin ne kadar önemli olduğu yaşanarak gözler önüne serilmiştir. Pınarbaşı’nın bu güzel ve yardımsever insanları tüm insanlığa örnek niteliktedir. Pınarbaşı’nın güzel insanları sizleri yürekten tebrik ediyorum, Yüce Rabbim yardım kervanınıza sizin gibi milyonları katmayı nasip etsin inşallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.