SOSYAL ÖLÜM
Günlük telaşımızın içinde iş güç, alacak verecek, yeme içme, beğenen yorum yapan derken bir şeyi unutuyoruz: Ölüm!
Ölüm öyle bir sorudur ki insanın zihninde, insanı kendine getiren bir tokat gibidir. Hazreti Ömer'in ölüme yüklediği anlam ve kendisine ölümü hatırlatması için bir kişiye her gün bir dinar vermesi bilinen bir kıssadır.
Hazreti Ömer ölümü hatırlamak istiyordu ve bunun için birini vazifelendirmişti. Çünkü insan kendini her daim hesaba çekiyor sonlu bir yaşamın içinde olduğu şuuruna varınca.
Ben bir gün öleceğim bunca malım, mülküm, makamım, güzelliğim de olsa bu dünyanın bir sonu var, diyebildiğinde insan bir çok şeyin anlamı boyut değiştiriyor.
Günlük kavgalar, anlaşmazlıklar, çıkar ilişkileri silinip anlamsızlaşıyor ölüm karşısında. Bu yüzden tasavvuf yolcuları rabıta halindeyken yani derin bir düşünce halinde iken mevti yani ölümü düşünürlermiş.
Teknolojinin artık yetişemediğimiz çağında kredi kartlarını kullanırken sanki cebimizden para çıkmıyormuş hissiyle harcama yapıyoruz.
Bunun bir başka örneği de sosyal medyada yaşanıyor. Her şeyin resmini çekip attığımız ortamlarda, her şeyin altına istediğimizi söyleyip yazabiliriz şuursuzluğunda hareket ediyoruz. Belki gerçek hayatta sarf etmeyeceğimiz sözleri telefonda rahatça karşımızdakine söyleyebiliyoruz.
Sanal ortamda fütursuzca yorumlar yapabiliyoruz.
Sosyal medya da cenazeyi, doğumu, düğünü, yemeği hatta yatak odalarını paylaşan insanlar aslında sosyal bir ölümü gözler önüne seriyor.
Yazının icadı nasıl bir devrim etkisi yarattıysa, sosyal medya da ilişkilerin doğasını allak bullak etti. Diyebiliriz.
İnsanlar artık edebin ne olduğunu 'google' soruyor. Selam alıp vermeyi unutan bir nesil, karşısındaki insana nasıl hitap edeceğini de algılamakta güçlük çekiyor. Günlük hayatında keçi güden bir gencimiz kendine sosyal medya hesabı açarken bir dj yada hiphop yıldızının ismini alıyor.
Kendine yabancılaşan, okumayan, eğitim ve öğretime bigane kişilikler ya güce tapıyor yada kaba kuvvetle işlerini halletmeye çalışıyor.
Fakat İslam sosyal medya dahil bizim her hal ve tavrımızı hizaya çekmemizi emrediyor. Kim zerre kadar iyilik yaparsa karşılığını görecektir. Hakeza hardal tanesi kadar kötülük yapanda cezasını bulacaktır.
Bu sanal alemde de, telefonda da, gerçek dünyada da olsa böyle; Allah’ın terazisi şaşmaz, değirmeni yavaş öğütse de geride tane bırakmaz... Der büyükler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.