Sarylıoğlu: “Behçet Hastalığı, Tarihi İpek Yolu’nu Takip Ediyor”

Sarylıoğlu: “Behçet Hastalığı, Tarihi İpek Yolu’nu Takip Ediyor”
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr Mehmet Sayarlıoğlu, behçet hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğini ve hastalık dağıl...

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr Mehmet Sayarlıoğlu, behçet hastalığının nedeninin tam olarak bilinmediğini ve hastalık dağılımının tarihi İpek Yolu’nu takip ettiğini söyledi.

Behçet hastalığı hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Saraylıoğlu, hastalığın ilk defa 1937 yılında Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından bulunduğunu söyledi. Behçet hastalığının en sık belirtisinin ağız yaraları olduğunu belirten Saraylıoğlu, hastalığın hayati risk oluşturabileceğini ifade etti.

“HASTALIK BİR TÜR DAMAR İLTİHABIDIR”

Hastalık nedeninin tam olarak bilinmediğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Saraylıoğlu, “Behçet hastalığı ilk kez İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji öğretim üyesi Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında tanımlanmış bir hastalıktır. Sebebi tam olarak bilinmeyen, bağışıklık sistemi ile ilgili bir hastalıktır. Hastalık esas olarak bir tür damar iltihabıdır. Behçet hastalığı coğrafi bir dağılım gösterir ve tarihi İpek Yolu üzerindeki ülkelerde Çin’den Türkiye’ye kadar olan bölgede görülme sıklığı vardır. En sık 20-30 yaşlarında ortaya çıkar. Erkeklerde kadınlara göre biraz daha şiddetli seyretmektedir” dedi.

“AĞIZ YARALARI BEHÇET HASTALIĞININ EN SIK BAŞLANGIÇ BULGUSU”

Behçet hastalığının belirtilerini sıralayan Saraylıoğlu, “Ağızda tekrarlayan yaralar (aft), cinsel organ çevresinde yaralar, gözde iltihaplanma, deri belirtileri (sivilceler, kırmızı sert şişlikler, yüzeyel toplardamarlarda tıkanmalar). Bu belirtilerden en sık görüleni oral aft adını verdiğimiz ağız yaralarıdır. En sık dudak-yanak içlerinde, dil altında ve ağız içinde diğer bölgelerde görülen sınırları belirgin, ortası çukur, ağrılı yaralardır. Üreme organlarında görülen yaralar da ağız yaraları ile şekil olarak benzerlik göstermektedir. Toplumumuzda behçet hastalığındakine benzer ağız yaralarına sık olarak rastlanmaktadır. Bunların az bir kısmında Behçet hastalığı vardır. Ağız yaraları Behçet hastalığının en sık başlangıç bulgusu olduğu unutulmamalıdır. Bu bulgular dışında Behçet hastalığı vücuttaki beyin, akciğer, karaciğer gibi önemli organlara giden damarları da etkileyerek hayati risk oluşturabilmektedir. Diz ve ayak bileği gibi eklemlerde iltihaba da neden olabilmektedir” diye konuştu.

“BULAŞICI BİR HASTALIK DEĞİLDİR”

“Behçet hastalığının bulaşıcı bir hastalık olmadığını hatırlatan Saraylıoğlu, “Yan yana durmakla ya da başka bir yolla başkasına bulaşmaz. Hastalığın ortaya çıkma nedenlerinden birisi de genetik nedenlerdir. Behçet hastalarının ailesi sorgulandığında Behçet hastalığı sıklığında az oranda bir artış söz konusudur” şeklinde konuştu.

“TANI NASIL KONMAKTADIR”

Behçet hastalığı tanısını koyabilecek bir laboratuvar testi olmadığını vurgulayan Prof.Dr, Mehmet Saraylıoğlu, “Genetik testler tanı koymada yardımcı değildir. Tanı, yukarıda belirtilen klinik bulguların bir uzman tarafından değerlendirilmesi ile konulmaktadır. Tanıya yardımcı olabilecek tek test kolun ön yüzüne iğne batırılarak yapılan deri Paterji testidir” dedi.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.