7 Asırlık Kur’an-ı Kerim Depoda Yok Olmasın
Bursa’da, 7 yüz yıllık el yazması Kur’an-ı kerimin Kültür Bakanlığı’nın talimatı ile sergilendiği Yeşil Türk İslam Eserleri Müzesi’nden alınıp, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’na bağlı İnebey Kütüphanesi’ne gönderilmesi kararı vatandaşları üzdü. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yapan 9 akademisyen, Bursa Valisi Münir Karaloğlu’na verdikleri dilekçede, bu tarihi mushafı daha fazla ziyaretçinin görmesi için daha evvel olduğu gibi Ulucami’de özel bir cemekan içerisinde teşhir edilmesini istedi.
Sultan I. Murad Han’ın Kosova’da şehid düştükten sonra, Mısır (Memluk) Sultanı Berkuk, şehid sultanın Bursa’daki türbesinde okunmak üzere 30 cüz Kur’an-ı kerim vakfetti. Ayrıca bu Kur’an-ı kerime örtü olarak yine Berkuk tarafından hediye edilen, nadide işlemeli bir puşide (örtü) vardı. Hem tarihi, hem de sanat açısından eşsiz olan bu iki eser, yakın zamana kadar Bursa Ulucamii’nin içinde teşhir ediliyordu. Daha sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı Yeşil Türk İslam Eserleri müzesinde sergilenmeye başlanan bu eserler, Müzeler Genel Müdürlüğü’nün geçen ay yayınladığı bir tamimle, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’na devri istendi. Bu karar mücibince Berkuk’un Murat Han türbesi için vakfettiği eşsiz güzellikteki Kur’an ı kerim İnebey El Yazma Eserler Kütüphanesine gönderilecek. Ancak bu düzenlemeden sonra Murad Hüdavendigar’ın türbesinde okunmak üzere vakfedildiğine ilişkin son sayfasında kayıt bulunan devasa Kur’an-ı Kerimi vatandaşların görme imkanı kalmayacak.
Prof. Dr. Mustafa Kara, Prof. Dr. M.Asım Yediyıldız, Prof. Dr. Osman Çetin’in de aralarında bulunduğu 9 akedemisyen ve aydın, bu kıymetli eserlerin tekrar Ulucami’de sergilenmesi için Bursa Valiliği’ne dilekçe verdi. Bu çok kıymetli iki eserin gerekli tadilat yapılarak ve tedbir alınarak tekrardan Ulucami’de teşhir edilmesi için müracaatta bulunduklarını ifade eden restorasyon uzmanı Safiyüddin Erhan, "Bu eserlerin tekrar Ulucami’de sergilenip bir çok yerli ve yabancı ziyaret erbabının görüşlerine sunulması taraftarıyız. Eserlerin müzelerde sergilenip umumun görmesi yerine depolarda ya da dolaplarda kapalı kalıp, gözlerden ırak tutulması kültürümüz için hiç de istifadeli olmayacaktır. Dolayısıyla sıhhatli olarak muhafaza edilmek şartıyla, eserlerin yerlerinde sergilenmesi ve umuma gösterilmesi bizim samimi arzumuzdur" diye konuştu.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara ise, çok kıymetli eserlerin koruma adı altında izbe depolarda çürümeye mahkum edildiğini belirterek, "Cumhuriyet’in ilk elli yılında bu eserler nasıl atılıp satıldıysa, şimdi de başka bir anormallik yaşanıyor. O dünya çapındaki eserler çöplüklere, izbe depolara atılıyor. Mesele bunları buralardan kurtarmak ve uygun zeminlerde insanlara sunmak gerekir. Aslında ne yapacağımızı bilemiyoruz. Yani korumak istediğimiz zaman da nasıl koruyacağımızı bilemiyoruz. Sultan Berkuk’un hediye ettiği Mushaf çok kıymetli. Geliş yolu da çok enteresan, vakfiyesi var. Ancak değerlerimizi nerede nasıl koruyacağız ve bunu yeni yetişen insanlara nasıl aktaracağız? Henüz bu konuda bir politikamız yok. Zaten Memluk Sultanı Berkuk’un gönderdiği bu tarihi mushaftan çoğu insanın haberi bile yok" dedi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.