Büyük İskender Motifli Yüzük İle Dünyanın En Eski Kılıcı Erbaa’da
Tokat’ta Avukat Necdet Dilek’in koleksiyonunda Büyük İskender motifli yüzük ile dünyanın eskilerinden olduğu belirtilen kılıç yer alıyor.
Tokat’ın Erbaa ilçesinde 27 yıldır avukatlık yapan 2 çocuk babası 53 yaşındaki Necdet Dilek, 1994 yılından bugüne Tokat Müzesi’ne bağlı koleksiyoner olarak tarihi eser tutkusunu devam ettiriyor. İş yerinde koleksiyonundaki eserlerin bir bölümünü sergileyen Dilek, tarihi eserlere tutkusunun yatılı olarak ortaokul ve lise eğitimini görmek için gittiği 1974 yılında Samsun’da müzeyi gezmesi ile başladığını kaydetti. İstanbul’dan 1991 yılında Erbaa ilçesinde avukat olarak mesleğini icra etmek üzere döndüğünü ve tarihi eserlere merakının koleksiyoner olarak devam etmeye başladığını ifade eden Dilek, 301 adet eserinin koleksiyonuna kayıt olduğunu söyledi. Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Koleksiyonu Eser Envanter Defteri’ne kayıtlı eserlerinin arasında dünyanın bilinen en eski kılıçlarından birisi ile Büyük İskender motifli yüzüğün dikkat çektiğini ifade eden Dilek, “Bu yüzüğün kesin olarak İskender’e ait olduğunu söyleyemiyoruz ama madenin altın olması, taşının ördek başı tonunda zümrüt olması ve içinde Büyük İskender’in portresinin işlenmiş olması Büyük İskender’e ait olabileceğini veya onun bir severi tarafından yaptırılarak kullanılmış olabileceğini akla getiriyor. Erbaa’nın Demirtaş köyünden bu yüzük çıkmış. 2006 yılında tescil ettirdim, envantere girdi” dedi.
Dilek, yaptığı araştırmalara değerli taş üzerine Helenistik dönem itibariyle bir ziynet eşyasına rastlamadığını ifade ederek, “Zümrüdün iç kısmından Büyük İskender gibi bilinen bir tarihi kişinin işlendiği bir esere ben rastlamış değilim. Bu anlamda bu eseri yayınlayacak bir akademisyene ihtiyaç var” diye konuştu.
DÜNYANIN EN ESKİ KILIÇLARINDAN
Yabancı bir dergide dünyanın en eski kılıcı olarak yayınlanan Malatya Arslan Tepe tipi arsenli bakır kılıcın dönem itibariyle 5 bin yılın üzerinde bir tarihi eser olduğunu ifade eden Dilek, “İnsanoğlunun endüstriyel anlamda ilk defa bakırı eritip işlediği bir dönem. Yoksa bakırın kesici ve delici bir alet olarak bir savaş aleti olarak savunma silahı olarak kullanılması bugün ki düşünceye uygun kalmayabilir. Bakırın paslanma nedeni ile dayanıklı olmaması eserin bugün intikal eden nadir bir eser olmasını getiriyor. 44,2 santimetre uzunluğunda üretilmesinin başlıca nedenleri arasında zamanında madenciliğin henüz gelişiyor olması ve madenin o dönem itibariyle çok kıt bulunması” şeklinde konuştu.
İKİ ESERE PAHA BİÇİLEMEDİ
Her iki eserinde maddi değerinin Türkiye’de Londra ve Amerika’da ayrı fiyatlandırılabileceğini ifade eden Dilek, arkeolojik eser anlamında ticaretin yasak olduğu için maddi anlamda cevap veremeyeceğini söyledi. Bu konunun eserlerin yurt dışına kaçırılmasının nedenleri arasında yer olduğuna dikkat çeken Dilek, şunları söyledi: “Çözümü ne olabilir onu ben bilmiyorum. Büyüklerimiz yetkililer daha iyi bilir ancak benim görüşüm etnografik eserlerdeki kısıtlamanın kalkması. Etnografik ve arkeolojik eserlerin tabiri caizse bir ruhsatlı silah gibi yasa çerçevesinde idarenin bilgi ve kontrolünde müzayedeye konulmasının eserlerin yurt dışına kaçına engel olacağına inanıyorum.”
Dilek, basın mensupları için bir bankadaki özel kasasından çıkardığı kılıç ve yüzüğü özel kutularındaki yerleştirerek tekrar bankaya teslim etti.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.