Son gelişmeler bizi beklemeye yöneltti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat'ın doğusuna yönelik operasyonla ilgili, "Son dönemdeki gelişmeler bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti" dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından düzenlenen Türkiye'nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Ödül Töreni'nde ödüller sahiplerini buldu.
Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bugünlere kolay gelmediğini söyleyerek, "Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin ortak özellikleri olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri atılım sürecidir. Bu süreci devam ettiremeyen ülkeler için yavaşlama, devamında duraklama dönemi olur. Bu kısır döngü kırılamadığı takdirde gerileme sürecine adım atmış olur. Buna giren ülke iyice dibe çöker. Türkiye Cumhuriyeti bu dönemi hepsini yaşamıştır. Cumhuriyetin kuruluşunun ardından sanayiden tarıma kadar her alanda ümit verici adımlar atılmış, ancak tek parti yönetimi zamanında bu süreç akamete uğramıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası gözle görülür içe kapanma ve gerileme yaşanmış, milletin baskısı ve zorlamasıyla demokrasiye geçildikten sonra sonra yeniden yükseliş başlamıştır" dedi.
"İSTİKRAR VE GÜVEN ORTAMI SAYESİNDE TÜRKİYE ADETA KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMUŞTUR"
Hükümete geldiklerinde istikrarsızlıktan bunalmış bir ülke manzarasıyla karşılaştıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gözümüz gibi koruduğumuz istikrar ve güven ortamı sayesinde Türkiye adeta küllerinden yeniden doğmuştur. Bizim yaptığımız iş milletimizin demokraside ve ekonomide hayal ettiği Türkiye fotoğrafını doğru okumaktan ibarettir. Ülkemizin ve milletin potansiyeline ve azmine inandık ve başardık. Kendi aklımıza ve kaynaklarımız yöneldik. Dışarıdan dayatılan formülleri de, bedeli kurşun gibi ağır olan borçlanma yöntemlerini bir kenara bıraktık. IMF anlaşmaları bunlardan sadece biridir. 23,5 milyar dolar borçla devir aldık CHP'den şundan bundan aldık. 2013 yılında IMF'ye olan borcu sıfırladık. Ülkemize güvendikçe, başarıların yağmur olup Türkiye'nin üzerine yağdığını gördük. Önümüze çıkartılmaya çalışılan ve geçmişte hep netice veren engeller, Türkiye büyüdükçe küçük birer tümseğe dönüştü. Vesayetten, darbe girişimine her türlü sınamayı milletimizle yürek yüreğe kol kola vererek aştık. Türkiye kendine güvendikçe, iş dünyasının önünü açtıkça gücü ve itibarı artan bir ülke haline gelmiştir. İş adamı için söz önemlidir. Ama rakam daha önemlidir. Milli gelirimiz 850 milyar doları aştı. Kişi başına düşen milli gelir 11 bin doları buldu. Satın alma paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisiyiz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan kur, faiz enflasyon dalgalanmayı birileri milletimizin umudunu kırma meselesine dönüştürmeye çalışıyor.Ekim ayında açılan ve kapanan şirketlere baktığımızda önümüzdeki yıllardan çok daha iyi Ekim ayında 7 bin 160 şirket faaliyet geçerken bin 235 şirkette faaliyetini sonlandırmıştır. İhracat rakamları sizin işiniz. 2018 yılı sonu itibariyle yıllık 170 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaştığımız görülüyor. Buraya nereden geldik, 36 milyar dolardan geldik. 36 milyar dolar nere 170 milyar dolar nere? Tabi bu gerçeği görmek istemeyenler yok mu, var" diye konuştu.
500 milyar dolarlık ihracat hedeflerinin olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
"Merkez Bankası rezervlerinde kur dalgalanma döneminde tabii olarak gerilemiştir. Rezervimiz 136 milyar dolara kadar çıkmıştı. Şimdi yeniden 92,5 milyar dolara ulaştık. Her geçen gün yükseliyoruz. Çıktığımız zirveyi yakalamak ve aşmak zorundayız. Yanlış iddialarla istismar edilen bireysel kredilerde de gayet iyiyiz. Hane halkı milli gelire oranı Türkiye'de yüzde 16. Türkiye demokrasi, güvenliğiyle hedeflerine doğru kararlılıkla devam etmektedir. İş dünyamızdan isteğimiz; fırsatçılara göre değil, önümüzdeki aydınlık geleceğe doğru pozisyonu almamız gerekir."
"ŞU ANDA TÜRKİYE'NİN YÖNETİMİ, TÜRKİYE'NİN İKTİDARI DIŞ POLİTİKADA DESTAN YAZMAKTADIR"
Kendi sınırları içinde huzurlu güvenli çalışabilmenin şartlarından birinin bölgedeki istikrara da bağlı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birileri çıkar "Dış politikada yönetimin hali ortada" der. Şu anda Türkiye'nin yönetimi, Türkiye'nin iktidarı dış politikada destan yazmaktadır. Bunu dünyanın devleriyle birlikte yazmaktadır. Bunu hazmedemeyenler yok mu, var. Bunlar da dışarıda olmaktan çok içeride bunlar, hazımsız, bunları gastroentrologlara göstermemiz lazım. Kimsenin toprağında, hakkında gözümüz yok. Suriye'nin toprağında gözümüz yok. Suriye'den gelen terör saldırısına karşı tavrımız kesindir, orada bir taviz olmaz. Bölgede müttefiklerimiz istiklalini ve istikbalinin güvenceye kavuşturmanın çabası içindeyiz. Avrupa'nın, Balkanlar'ın istikrarsızlığı bizi olumsuz etkiler. Gerektiğinde müdahil olmamızın sebebi budur. Bunlar içinde Irak ve Suriye çok daha can yakıcı mahiyete sahip. Suriye'de devam eden hadiseler hem insani hem de güvenlik boyutuyla ülkemizle doğrudan ilişkilidir. Suriye krizinin çözülmesi için uzun süre bekledik. Bu süreçte Suriye meselesi çözülmediği gibi sınırlarımızı doğrudan tehdit eden bir boyuta ulaştı. Şu anda Arabı, kürdü Türkiye gelsin diyor. Çünkü Türkiye'ye inanıyorlar, Türkiye'ye güveniyorlar. Cerablus'ta bu oldu, Afrin'de bu oldu. Bundan sonraki dönemde bu tür şeyler olursa adım atmaktan çekinmeyiz. Sayın Trump'la görüşmemizde "DEAŞ'i siz temizler misiniz" dedi. Biz temizledik bundan sonra de temizleriz. Yeter ki lojistik anlamda bize destek verin. Şimdi çekildiler mi çekildiler. Nasıl ki Cerablus'ta 3 bin DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdik, bu terör gruplarını PKK, YPG, PYD hepsini etkisiz hale getirecek bir Özgür Suriye Ordusu'na ve Mehmetçiklere sahibiz. Suriye topraklarını huzura kavuşturmayı bizzat üstlenmek zorunda kaldık. Rusya ile tesis ettiğimiz yakın işbirliği ve yaptığımız başarılı operasyonlar Fırat'ın batısındaki bölgeleri nispi bir istikrara kavuşturmamızı sağladı. Fırat'ın doğusunda oluşturmaya çalıştırılan terör koridoru her türlü riski göze almamızı gerektirdi. Suriye krizinde başından beri Amerika'yla yürüttüğümüz diplomasi trafiği maalesef istediğimiz boyuta gelmemiştir.Ama şimdi arzu edilen seviyeye geldi geliyor. Obama döneminde yaşananlar Trump'a kötü bir miras olarak kaldı. Suriye meselesinde Sayın Trump'la aynı düşündüğümüzü son telefon görüşmesinde gördüm. Bu görüş ve anlayışın sahaya yansıması geç ve güç oldu ama oldu. Nihayet geçtiğimiz günlerde bu konuda şu ana kadarki en ümit verici sözleri ABD yönetiminden duyduk. Atalarımız "sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" der. Kötü tecrübelerimiz sebebiyle bu sözleri memnuniyetle ve ihtiyatla karşılıyoruz. Aslında geçtiğimiz hafta Fırat'ın doğusuna operasyon kararı almıştık. Gerek Trump ile yaptığımız görüşme gerek diplomasi ve güvenlik birimlerinin temasları gerekse Amerikan tarafından yapılan açıklamalar bizi bir müddet daha beklemeye yöneltti. Tabi bu ucu açık bir bekleme süreci değildir. Suriye'de halen varlığını sürdüren DEAŞ unsurlarını etkisiz hale getirmeye yönelik operasyon planları üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki aylarda Suriye sahasında hem PKK hem de DEAŞ kalıntılarını ortadan kaldıracak harekat tarzı izleyeceğiz. Suriye kaynaklı terör tehditlerini ortadan kaldırdığımızda büyük coğrafyanın yeniden imar ve inşası aşamasına geçebiliriz. Suriye'nin yıkımını engellemekte başarılı olamayan uluslararası toplumun en azından bu dönemde işe yarar katkılar sağlamasını umuyoruz" diye konuştu.
Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kültür ve Turizm Bakan Mehmet Ersoy, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İBB Başkanı Mevlüt Uysal ve çok sayıda iş adamı katıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.