EĞİTİMCİ GÖZÜYLE KÜLTÜREL HAYATA BAKIŞ

EĞİTİMCİ GÖZÜYLE KÜLTÜREL HAYATA BAKIŞ
Eğitimci Şaban Kaptanoğlu, Kahramanmaraş Tarih Kültür ve Turizm Platformu’nun Salı konuşmalarında anlattı.

Eğitim ve öğretim insanlık tarihi için oldukça önemli bir konu. Tarihten gelen bilgi birikimi yeni nesillere bu eğitim ve öğretim sayesinde aktarılıyor. Peki, bu aktarım sırasında eğitim ve öğretimin kültürel değerlere yansıması nasıl olmalıdır? Nelere dikkat edilmeli? Geleceğin mimarı şimdinin çocukları için eğitime nereden başlamalı? İşte bu soruların cevabını yıllarını bu mesleğe adamış, binlerce öğrencinin öğretmeni olmuş eğitimci Şaban Kaptanoğlu, Kahramanmaraş Tarih Kültür ve Turizm Platformu’nun Salı konuşmalarında anlattı.

Kıssadan hisse paylara düşecek olan hikayelerle konuşmasında eğitimin temel ilkelerini anlatan Kaptanoğlu, konuşmasına Kurtuluş Savaşında Kabataş Erkek Lisesi ve Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi öğrencilerinin hikayesini anlatarak başladı.

Önceliğin Vatansever Olması gerektiğini söylene Kaptanoğlu, ‘’Bizi üzerinde barındıran Vatana, ekmeğini yediğimiz Devlete ve sevdiğimiz millete selam olsun.’’ diyerek eğitimin önceliğinde Vatan ve Millet bilincinin önemliliğini vurguladı.

‘’Yaşamak için güçlü olanlar güçsüzü yemenin yollarını arıyor, güçsüz olanlarda yem olmaktan kurtulmanın yollarını.’’

Emperyalizm, en kısa tarifiyle, bir milletin başka bir milleti hakimiyeti altına alması ve onu kendi menfaati istikametinde sömürmesi demektir.

Emperyalizm, milletleri üç yoldan hakimiyeti altına alır.

-Askeri Emperyalizm

-İktisadi Emperyalizm

-Kültürel Emperyalizm

Piyon olan insan piyano gibidir. Kimin eline geçerse onun isteklerini çalar.

Askeri emperyalizm ile askeri gücü üstün olan devletler, dişlerine göre zayıf buldukları devletleri silah zoruyla istila ederler, hakimiyetleri altına alırlar ve kendi menfaatlerine göre sömürürler.

İktisadi emperyalizmle, gelişmiş ülkeler, kendilerince az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerin, iktisadi kaynaklarını ele geçirmek için mali imkanlarının kilit noktalarını tutmak, Ticaret ve sanayi müesseslerini kendi kontrolleri altına almak gayesini güderler.

Kültürel emperyalizm, bir milleti topsuz-tüfeksiz kendi içinden fethetmek demektir. O milleti teşkil eden fertlerin kafasını boşaltıp içini yeniden başka bir yabancı kültürle doldurmak demektir.

Çünkü kültür, milletlere şahsiyet kazandıran, manevi varlığını teşkil eden ve onu başka milletlerden kesin çizgilerle ayıran bir değerler manzumesidir.

Yani kültür, dil, tarih şuuru, mimari, edebiyat, musiki gibi her türlü milli unsur, düşünce tarzı, dünya görüşü, ahlak anlayışı, zevk, eğlence, yaşayış tarzı, aile, akraba, dostluk, komşuluk ve insanlık münasebetleri, kullanılan eşya, hasılı ev döşemesinden, giyim kuşamdan tutun misafir ağırlamaya, hasta yoklamaya, düğün dernekten tutun cenaze merasimine varıncaya kadar, bir milletin yalnız kendisine olan davranış tarzı, o milletin kültürünü teşkil eder. Onun içinde hem maddi hem manevi unsurlar mevcuttur. Bu değerler yok edilirse o millette olmuş demektir.

Ancak şunu söylemek gerekir ki bir ülkeyi askeri yönden olsun, iktisadi yönden olsun ilelebet sömürmek ve hakimiyet altında tutmak mümkün değildir. Askeri yoldan istila edilen ülkeler, kısa zamanda derlenip toparlanarak kuvvetlendikten sonra, istilacı kuvvetleri memleketlerinden atabilmektedir.

Diğer taraftan iktisadi bakımdan sömürge haline gelmiş ülkelerde, zamanla uyanıp kendi kaynaklarına sahip olabilmekte ve istilacı kuvvetleri ülkelerinden kovabilmektedirler.  Demek ki ne askeri emperyalizm nede iktisadi emperyalizm ebedi bir şeydir.

Emperyalist devletlerin sömürmeyi düşündükleri ülkeler üzerinde tatbik edecekleri en etkili yol kültür emperyalizmidir.

Bunun için güçlü bir ülke, diğer bir ülkeyi sömürmek ve hakimiyeti altında bulundurmak için iki tür insandan faydalanır. Birincisi o ülke içinde ajanlar kullanır, adamlar satın alır. Biz bunlara hainler, satılmışlar, uşaklar diyoruz. İkincisi ise, o ülkede kendisine sempatizanlar temin eder, biz bunlara gafiller diyoruz.

Piyon olan insan piyano gibidir. Kimin eline geçerse onun isteklerini çalar.

Başkalarının İzinden Yürüyenler, Ayak İzi Bırakamazlar

Ne yapmak lazım? Milletlerin, yaşama, gelişme ve yükselmesi her şeyden önce milleti teşkil eden fertlerin teker teker bilgili, kabiliyetli, iyi ahlaklı ve çalışkan olmalarına bağlıdır. Vatanın asıl sahibi ve her türlü enerjinin temel kaynağı olan insan unsuru gerektiği ölçüde ele alınıp yetiştirilmezse, milletlerin hayatiyet ve varlıklarını muhafaza etmeleri mümkün değildir.

İlmi, ideolojiye feda eden,

Aklı, his ve heyecanın emrine veren,

Milli ve manevi değerleri küçümseyen fikirler, umumi efkara hakim oldukça ülkemiz için kurtuluş ümidi yoktur.

Bir cemiyetin sosyal dilimleri, eğer sadece menfaat bağları ve bir takım alışkanlıklar ile birbirine bağlamış iseler, o topluluğa millet demek mümkün değildir. Menfaat ortaklığına dayanan birlik sunni ve geçici bir beraberliktir.

Esasen yurdun ve devletin hem gerçek sahibi, hem de asli varlığı olan insanlar fert fert yetişip kalkınmadıkça Milletinde kalkınması mümkün değildir.

Bir milletin en gizli savaş planlarını hazırlayacak kurmay subayından, silahını imal edecek ustasına, köyde alfabe öğreten öğretmeninden, atom fiziği üzerinde çalışan bilim adamına ve toprak kazan işçisinden, makine mühendisine kadar her ferdini milli ülkü ve manevi değerler ile beseleyen bir eğitimden geçirmedikçe çağın gerektirdiği geniş adımları atamaz.

Osmanlı döneminde ki öğrencilerin okula hazırlanması için düzenlenen Amin Alaylarından bahseden Şaban Kaptanoğlu, ‘’ milletimizin bütün fertleri göz göz elekten geçirilerek, imkan ve kabiliyetlerine göre derece derece işlenmeli, yetişmeli ve yerli yerine konulmalıdır. Devlet, maden cevheri arar gibi milletimizin beyin gücünü ve hazinesini de zorundadır. ‘’ diyerek Amin Alayı’nın öğrencileri okuldan korkmamalarını sağlayan ve birlik ve beraberliğin temellerinin atıldığı bir düzenin olduğunu vurguladı.

İnsan Düzelince Dünya’da Düzelir

Kim hangi sahada ‘’Rehber Aydın’’ olacaktır. Kim hangi konuda ‘’Uzman ve teknokrat’’ olacaktır.

Ülkemizin hangi meslek ve sahada ne tip elemana ihtiyacı vardır. En kısa zamanda en fazla üretim noktasına nasıl varılacaktır. İşte bütün bu suallerin doğru cevabını bulmak eğitim teşkilatımızın vazifesi olmalıdır. Okullarımızda, milli kültür şuuru ve manevi duygular, iman, ahlak, kahramanlık, haya, şeref duyguları yeniden ekilip yeşertilmelidir.

Bu milletin evlatları, tarihimiz boyunca milletimize hizmet eden Türk büyüklerini, devlet adamlarını, fikir ve sanat erbabını, din alimlerini, birini diğerine tercih etmemek üzere tanıyacak ve sevecektir. Mazisi yıkık bir milletin atisi olmaz.

Okullarımızda ciddiyetsizlik olmamalıdır. Laubalilik olmamalıdır. Seviye ve kalite düşüklülüğü olmamalıdır.

Okula, öğretmene ve bilgiye saygı ve sevgi katlanarak yaşatılmalıdır.

Okullarımız, ‘’Bir müdür, bir Mühür…’’ acziyetine, bir çeşit diploma dağıtma bürosu seviyesine dönüşmemelidir.

Kısacası eğitim sistemimiz sayı esasına göre değil, kalite esasına göre yeniden yapılandırılmalıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.