Veli KARALAR
Baytorun Ve “Kan Bağı”; Eksik Olsun!
2. Atanması 10.Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer’in giderayak Kahramanmaraş’a hediyesi.
(Eski Cumhurbaşkanı Sezer’i bir kez daha hayırla(!!) yâd edelim yeri gelmişken.)
Yâni; Sütçü İmam’ın adını taşıyan üniversiteye, Nafi Baytorun gibi, bir “anti-Sütçü İmamcı” atamak yakışsa yakışsa Sezer’e yakışırdı zaten!!
***
“Anti-Sütçü İmamcı” diyorum çünkü;
Üniversitenin adının değişmesi gündeme geldiği zamanlarda bile çıkıp “menfî” veya “müsbet” iki kelime etmedi.
Sessiz kalması Kahramanmaraş kamuoyunda “Demek ki, Baytorun’da ‘Sütçü İmam’isminden rahatsız” yorumlarına yol açtı.
Aksi takdirde “Ben bu üniversitenin rektörü olarak bu tür girişimlere karşıyım” demesi gerekirdi.
Duymadık!!
Belki de üniversitenin adının değişmesi için “içi” gidiyordu, ama muhafazakar Kahramanmaraş komuoyunu ve iktidârı karşısına almaya “cüret” edemiyordu. Ne dersiniz?!
***
Sayın Baytorun Rektör seçildikten sonra Sütçü İmam Üniversitesi, özellikle başörtüsü konusunda çok gündeme geldi. Sık sık, (Ulusal basın da dahil) başörtülülerin “kayıt yaptırılmadığı” veyahut “üniversite kampüsüne alınmadığı” yönünde haberlere şahit olduk.
Hattâ tüm üniversitelerde (başörtülü avının en sıkı devam ettiği günlerde bile) öğrenciler perukla derslere girebilirken; Sütçü İmam’ın memleketi ve adını taşıyan üniversitede Baytorun döneminde “perukla bile” derslere girilemedi!
Sütçü İmam kabrinde hopladı durdu. Hatta belki de, “Ya benim adımı şu üniversiteden kaldırın; ya da şu adamı Maraş’tan uzaklaştırın” dedi de biz duymadık.
Ne zamana kadar?
Sezer’in köşkten ayrılıp, Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanımız olmasına kadar.
N e zaman ki Gül Cumhurbaşkanı oldu, “eski Baytorun” gitti yeni bir “Baytorun” geldi.
“Uslu”, “akıllı”, “muhafazakâr”, “demokrat” bir rektöre kavuştuk bir anda. Oysa sadece Sezer gidip Gül gelmişti.
***
Sizce n’olmuştu?
Aslında hiç bir şey olduğu yoktu. Baytorun sadece “taktik” uyguluyordu.
“Nabza göre şerbet”
Veya “Yağmur-tarla” hesâbı.
***
Şu son günlerde basında çıkan haberlere bakıldığında yanılmadığımız(!) bizi yanıltmadığı bir kez daha ortaya çıktı.
Üç dört yıldır taktığı, ideolojisini gizleyen “maske”yi çıkardı Baytorun.
Çıkardı ve “aslına” döndü.
Çünkü artık “atanma” gibi bir kaygısı kalmamıştı. O yüzden de “maske”yle dolaşmanın bir anlamı yoktu.
***
“Bu konunun çözülmesi için yasal bir düzenleme gerekiyor. Üniversitede öğrenciler derslere giremiyorlar, giren öğrenci hakkında tutanak tutuyoruz"
Anayasada ve kanunlarda kılık-kıyafet konusunda başörtüsünü yasaklayan bir madde; hatta fıkra bile yokken ve üstelik YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın açık yazılı talimatı varken, çıkıp böyle konuşabiliyor.
(Yersen…)
Konuşabiliyor çünkü; artık rektör olarak atanma gibi bir derdi yok.
Atama şansı olsaydı ve şu anda YÖK’e giden listede ismi olsaydı aynı konuşmayı böyle “pervasızca” ve “meydan okurcasına” yapabilir miydi?
***
Hem gider ayak böyle konuşuyor; hem de Kahramanmaraş’la “kan bağı”ndan falan bahsediyor.
Kendi adıma konuşacak olursam “Eksik olsun” derim.
İstemem!
“Kan bağı” bir tarafa, “kan uyuşmazlığı var” demek daha doğru olur.
Hem, kan bağına da lüzum yok başka bir “bağa”da…
Güle güle gitsin Sayın Rektör.
Olabildiğince de uzaklara..
Mümkünse bir daha buralardan bile geçmesin.
Hatta Baytorun’un Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden ayrılışının yıldönümlerinde o günün anısına “kutlama” yapalım.
Son cümle çok mu “uçuk” oldu ne?
Olsun olsun…
***
Saygıyı hak edenlere saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.