Abdulbaki GÜNIŞIĞI
BRE DOĞAN BEYİM, BRE DOĞAN
Aziz ve necip Türk milletinin dünyaya nizam verdiği, mazlumların imdadına yetişip, Müslim, gayrimüslim demeden yardım elini uzattığı, kışları dahil yılın on iki ayı cihad’a çıktığı, Merhum, şehid Yıldırım bayazıt han zamanı idi.
Her sabah namazını asakir-i Osmani ile beraber kılıp, onlar ile iç içe, omuz omuza savaşan bir yiğit idi Yıldırım bayazıt. Bütün komutanlarını isim isim bilir, onların sahip oldukları hususiyetlerini bilir onlar ile olmaktan büyük bir haz alır idi. Devşirmelerin saraylarımızda seslerinin çıkmadığı, Türkün kendine has kokusunun devlet kademelerinde dolaştığı zamanlar idi.
Bütün seferlerde, mülkün sahibi Allah (c.c) nın rızası en önde telakki edilir, bu rıza-ı ilahi için gazaya çıkılır, asker ile kumandanların tamamı beraber savaşırlardı. Yıldırım bayazıt Han, tiginliğinden itibaren katıldığı bütün seferler ve savaşlarda daima en önde, beyaz atının üstünde ve yanında bir avuç sergerdesi ile beraber bulunur, düşman ordusunun içine bir mızrak gibi girerler ve yararak çıkarlar, düşmanın bütün düzenini bozarlar idi. Katıldığı bütün gazalarda, şehid olan nökerlerinin yerine, atası, anası belli aziz Türk milletinden gençler katılır, onlar ile aynı aşı paylaşır ve kardaş gibi savaşa girerler idi.
Gaza yoluna baş koymuş Türk yigitleri ile yaptığı bu dalışlar, hız ve nefes kesen manevralar dolayısı ile kendisine yıldırım ismini askerleri vermişler idi. Büyük Türk hakanı yigit er Yıldırım bayazıt hanın hazin sonunu herkes bilir. Düşmanın karşımıza çıkmaya cesaret edemediği zamanlarda, Türk milletinin aslında düşmanada ihtiyacı yok idi. Atalarımız yüzlerce yıl, üstelik bazı an düşmanlarımızı da yanlarına alarak, kendi kendilerini vurmuşlar, bu kardaş vuruşmasından tarihin en zalim Türk düşmanı olan Çinliler ve Ruslar faydalanmışlar, Rusların adam olmasını bu hatalarımız temin etmiş ve bu kardaş kavgaları sayesinde bize vergi vermek için sarayımızın kapılarında bir yıl bekleyen Ruslar aziz Türk milletini parça parça esir etmişlerdir.
Yıldırım hanın en parlak zamanlarından birisinde niğbolu seferide, yapılan keşif akınları sırasında çok sevdiği, kardaş olarak gördüğü ve daima yanından ayırmadığı kişi ise Doğan bey idi. Togan isminin, İslam ile beraber yumuşayan dilimiz neticesinde almış olduğu şekil doğan idi. Bu ismin aslının togan olduğunu ve bu gün bu isimde çok güzel bir silah keşif aracımızın olduğunu da söylemiş olayım. İşte bu dogan beg bu akınların birisinde tuzağa düşüp esir edilmiş ve bir kalaya kapatılmış idi. Yıldırım Han bu hadiseye üzülmüş, kal’anın fethi için hazırlıklar yapılmış, dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş, her şey son kertesine gelmiş idi.Asker hücum işaretini bekliyor ve yerinde duramıyordu. Fakat Yıldırım Han ayrı bir halde, kendisinden geçmiş, kardaşını düşünüyor, uykusu gelmiyor yerinde duramıyordu.
Tutulduğu kalada zincirlere vurulmuş Doğan beyin, yerini tam olarak keşf eden Yıldırım han, bir gece vakti askerine haber etmeden Kal’a burçlarının dibine, Doğan beyin bağlı olduğu mahzenin duvarlarına atı ile yanaşmış, duvarlara meşhur Osmanlı tokadı ile vurarak, Davudi erkek sesi ile şöyle ünlemiş ve bütün kalayı titretmiş idi. Doğan bey, bre doğan bey, Doğan bey, bre Doğan bey, yettim kardaşım, doğan bey demiş idi. Kalanın altından gelen bu bozkurt ünlemisinden kala bekçileri korkmuş, sesin geldiği yerden kaçarak nöbet yerlerini terk etmişler ve aşağıda tek başına olan Yıldırım hanı görmemiş, onun bilmedikleri bir canlı olduğunu zan etmişlerdi. Doğan bey, aziz Hanı, yoldaşı, arkadaşı olan Yıldırım hanının sesini işitmiş, burdayım hanım, mesrur olasın, elem yok diye bağırmış fakat sesini Yıldırım duymuşmu bilinmez.
Yıldırım Hanın duvarlara attığı Osmanlı sillesinin sesi, bre Doğan bey diye davudi sesi ile ünlemesini korku içinde dinleyen, askerler sabahleyin kumandanlarına, kal’a burcunun yakınlarından bir arslan kükremesi sesini duyduklarını ve çok korktuklarını beyan etmişler, Kalenin fethinden sonra esir olanlar bu hali bizim askerlerimize anlatmışlar idi. Doğan bey ve Yıldırım han, bu anlatılanları mütebessim dinlemiş ve kefere hayal görmüş dile keyiflenmişlerdi.
Biz aynı milletin çocuklarıyız. Bizim kanımızda Yıldırım hanın, Doğan beyin kanı dolaşmakta ve Osmanlı sillesi atmayı unutmuş isek te, o sillenin atıldığı elin sahibi biziz. Kan değişmez, Kurt postunu değiştirir huyu değişmez. Biz ergenekondan çıkan atalarımızın, yol göstericisi Bozkurt atamızın yolunda olan evlatlarıyız. Biz o kutlu yola Hz. Peygamber efendimiz Muhammed Mustafanın Rabbinin Rızasını da ekleyerek devam edenleriz. Biz her devir sadece Allahın rızası için gaza edenlerin ahfadı ve devamı torunlarıyız.
Biz kalın kal’a duvarlarına ölümü göze alarak, tek başına giden ve bre doğan bey diyen Yıldırım hanın yolunda gidenleriz. Zaman değişmiş, çöktüğümüz yerden ayağa kalkmaya başlamış, mazlumlara bre dayanın biz buradayız demeye başlamışız. Bunun ertelenmesi, gecikmesi inşallah Rabbimin rızası ile mümkün olmayacak, ilay-ı kelimetullah yolunda artık bizler kala duvarlarına sille atıp bre doğan diyeceğiz. Demeye başladık da. Dostlarımız farkında olmasa da, düşman bizim kala duvarlarına bre doğan dediğimizin farkında ve telaşındadır.
Bre doğan yettik kardaş, üçyüz senelik ayrılık, uyuma, tembellik bitti yettik gayri kardaş yettik. Rabbimin rızası için cihad bayrağını,gayret kılıcını kuşandık. Dünyanın neresinde zulm var ise bizden korksun, hesap vermeyeceğini zan edenler ayağını denk alsın. Yıldırım hanın torunları artık kala duvarlarına sille atıp, yettim doğan demeye başlamışlardır.Her şey Rabbimin rızası içindir vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.