Gülser YAMAN
Dün ile bugün arasındaki köprülerimiz “Yaşlılarımız”
En çok keyif aldığım şeylerden biridir, yaşça benden büyük insanlarla muhabbet etmek onlardan bir şeyler öğrenmek.
Doğamız gereği biz insanlar bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaş ve yaşlılık evrelerini yaşarız. Orta yaşlılık dönemi dahil bir şekilde hayatımızı idame ettirebiliyoruz.
Amaa peki ya yaşlılık!
Hepimizin de bildiği gibi yaşlılık biyolojik bir olgudur. Bu dönemlerde iş yapabilme gücü azalır, fiziksel olarak ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilirler. Ruhsal yönden de kendisine yakınlık gösterecek insanlara ihtiyaç duyarlar.
Fırsat buldukça çevremde olan yaşlıları ihmal etmemeye özen gösteririm. Özellikle çevresinde ya da ailesinden kimsesi olmayan yaşlılar ile ilgilenmeyi, ihtiyaçları her ne ise yardımcı olmayı çok sever ve farklı haz duyarım.
Yine geçen hafta çok sevdiğim yaşlı eski komşularımı evlerinde ziyaret ettim. İnanın onların bırakın yüzlerindeki mutluluğu, gözlerinin ışıltısı yüreğimi sızlattı. O kadar ihtiyaçları var ki iki kelime edebilecek dostta!
Evleri beşinci katta asansör yok, inip çıkamıyorlar. Onların dünyası sadece camdan dışarıyı seyretmek! Bu nedenle kapılarını çalacak insanlara ihtiyaç duyuyorlar. Ne yazık ki bu durum büyükşehirde yaşlı olmanın zorluklarından kaynaklanıyor.
Muhabbet o kadar güzel ki hemen kalkmayayım diye söze biri bırakmadan diğeri başlıyor. İkramlar yapmak istiyorlar müsaade etmiyorum, ama yediğim bir mandalinanın onları bu kadar mutlu edeceğini bilseydim bir değil bin mandalina yerdim! Muhabbet devam ederken söz doğal olarak eski zamanlardan açılıyor. Kızım diyor teyzem ‘’ köylerde bizim gibiler çok şanslı” çünkü, onların etrafı kalabalık oğullar, gelinler, hatta o torunlar var ya torunlar işte onlarla geçen zamanın ne kadar güzel olduğunu onlar yaşıyor’’
Haklı elbette. Oysa kendilerinin de evlatları var, torunları var ama hepsinin işi gücü, okulu. Sadece uğrayıp ihtiyaçlarını temin edebiliyorlar. Onlar da haklı hayat gailesi bunu gerektiriyor. Burası köy değil ya!
Uzunca sohbetten sonra ellerinde bastonla ve dillerinde duaları ile ağır ağır beni kapıya kadar yolcu ettiler Öyle ki yeni taşınan bitişik komşusunun kapısını bastonuyla tıklatarak işte bakın “benim eski komşum ziyarete geldi” diyerek o sevinç ve mutluluklarını dışarıya taşırdılar! Ayrıldıktan sonra güzel bir davranışta bulunmanın hazzı ile öyle hafiflemiştim ki! Hem onları, hem de kendimi mutlu etmemin bu kadar basit olduğunu ve bunu daha sık yapmam gerektiğini düşündüm. En kısa zamanda tekrar onları ve diğer tanıdığım yaşlılarımızı ziyaret etmeliyim.
Kendi kayınvalidem de İzmir’de ona da fırsat buldukça gidiyorum ve her seferinde “ah kızım hiç komşuluk yok buralarda” diyerek kapının çalmasını bekliyor. Ne kadar haklı ileride aynı duruma eğer yaşarsak hepimiz geleceğiz. Bu bilinç zihnimize yerleşmeli ve yaşlılarımızı ihmal etmemeliyiz.
Bu konu ile ilgili Eşsiz lider Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur!” demiştir.
Lütfen empati yapalım ve yaşlılarımızı ziyaret edelim. Onlardan öğreneceğimiz o kadar çok hayata dair yaşanmışlıklar ve tecrübeler var ki!
Ha birde dualarına ihtiyacımız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.