Ali AVGIN
Gönül Dünyamızı Aydınlatan Mümtaz Şahsiyetler -20-
Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan şahsiyetlerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ya da hicri vefat yıldönümleri geldiğinde, hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:
MÜKRİMİN HALİL YİNANÇ
Türk ve İslam Tarihi araştırmacısı, Türk Tarih Kurumu kurucu üyelerinden Ordinaryüs Prof. Dr. Mükrimin Halil Yinanç 1898 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk öğrenimine burada başlamış ve daha sonra babasının kadılık mesleği dolayısıyla Malatya, Mardin ve Diyarbakır'da devam etmiş ve sonunda İstanbul'a gelerek İstanbul Üniversitesi edebiyat fakültesi tarih bölümünü bitirerek Mekteb-i Mülkiyeye girmiş (siyasal bilgiler fakültesi) ve burayı da 1921'de bitirmiştir. Kısa süren tarih öğretmenliğinin ardından "Tarih-i Osmanî Encümeni" kütüphanesinde çalışmış 1925'te Fransa'ya gönderilerek iki yıl kütüphanelerde araştırmalarda bulunmuştur.Yurda döndükten sonra kütüphaneciliğe ve tarih öğretmenliğine devam etmiştir. 1933 yılında mezun olduğu tarih bölümünde Doçent olarak göreve başlamıştır. 1941 yılında profesör olan hoca, edebiyat fakültesi tarih bölümünde ortaçağ kürsüsünün ilk başkanı olur. 1957 yılında ise ordinaryüs ünvanını alır.
Hayatı fakültede ve kütüphanelerde geçen hoca; Anadolu'nun Türkler tarafından fethini anlatan ve yazan ilk cumhuriyet dönemi akademisyenidir. “XII. Asır Tarihçileri ve Müverrih Âzimi”, “Musul ve Elcezire’de Oğuz Türkleri”, “Düstûrnâme-i Enverî, Düstûrnâme-i Enverî’ye Medhal, Anadolu’nun Fethi” ve “Türkiye Tarihi - Selçuklu Devri” gibi çok değerli eserler kaleme almıştır. Hocaların hocası Ordinaryüs Prof. Dr. Mükrimin Halil Yinanç 22 aralık 1961 tarihinde İstanbul’da hayata veda etti. Rahmetle anıyoruz.
İMAM-I ŞÂFİÎ
İslam hukuku âlimlerinden, Şafiî mezhebinin kurucusu. Asıl adı Muhammed b. İdrîs eş-Şâfiî 767 yılında Gazze (Filistin) de doğdu. İmam Mâlik'ten Medine fıkhını, İmam Muhammed'den Irak fıkhını öğrendi. Böylece Hicaz fıkhı ile Irak fıkhını birleştirdi. Fıkıhta kendi usulünü ortaya koymuş olarak talebe yetiştirmeye başladı. Mısır'da kaldığı dört sene içinde tecrübeleri ve yeni muhitin şartları ışığında eski bilgilerini yeniden araştırmaya başladı, bazı görüşlerinden vazgeçti, yenilerini ortaya koydu.
İmam Şâfiî, vefat ettiği zaman arkasında zengin bir fıkıh hazinesi ve kalabalık bir talebe topluluğu bıraktı. Mekke, Bağdat ve Mısır'da yetiştirdiği seçkin talebeleri onun eserlerini okuttular, görüşlerini ve diğer fakihlerle olan ihtilâflarını naklettiler. İşte bu öğrencilerin gittikçe genişleyen ders halkaları neticesinde Şâfiî mezhebi ortaya çıkmış oldu. İmam Şâfiî, Hicrî 198 yılında Mısır'a gitti ve Miladi 820 yılında orada hakka irtihal etti. Vefat ettiği zaman elli dört yaşında idi. Kabri Mısır'ın Kahire şehrinde. Rahmetle anıyoruz.
BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ
Anadolu’nun Allah dostlarından, ariflerin sultanı olarak bilinir. Ebu Bekir Sıddık (R.A.) çok benzediğinden, künyesi Ebu Yezit El Bestami’dir. İran’ın Horasan eyaletinde 800 yılında Bistâm kasabasında doğmuştur. İlk derslerini burada, zamanın büyük âlimlerinden almış. 30 Yaşlarında Bestami kasabasından Kırıkhan’a gelmiş ve MÖ 333 yılında Persler tarafından yapılmış olan Darb-ı Sak kelesine yerleşmiş ve burada 35 yıl kalarak insanlara İslam dinini yaymak ve Allah’ın bir olduğunu anlatmakla zamanını geçirmiştir. Coşkulu davranışları, taşkın sözleri ve samimi hali ile çevresindekiler üzerinde derin tesirler bırakmış ve seçkin bir zümrenin kendi görüşleri etrafında toplanmasını sağlamıştır. Kendisini takip edenlere Tayfûrî, tuttuğu yola da Tayfûriyye veya Bistâmiyye adı verilmiştir. Ancak bilinen mânada bir tarikat olmayıp bir tasavvuf cereyanıdır. Hallâc, Şiblî, Harakānî, İbnü’l-Arabî, ve Mevlânâ gibi büyük mutasavvıflar hep bu cereyana bağlı kalmışlardır.
Âşıkla mâşukun bir ve aynı, her şeyin “bir”den ibaret olduğunu görmüş, “Ey sen ki bensin!” şeklinde kendisine yine kendisinden nida edildiğini söylemiş, fenâdan da fâni olmayı gösteren bu hali ifade etmek üzere “Heme ûst” (her şey O’dur) sözünü kullanmıştı. Beyazıd-ı Bestami, Ebu Hanife mezhebini kabul etmişti. Neredeyse bütün hayatını ibadetle geçirmişti. “Hakk’a giden yol nasıldır? O’na nasıl ulaşılır?” diye sorulduğunda; “Benliğini yok ettiğinde vuslata erebilirsin!” demiştir. 74 yaşında 874 yılında Bistam’da hakka irtihal etti. Kırıkhan’da makamı vardır. Vefatının 1145 yılında rahmetle anıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.