Ali AVGIN
“Hankâh: Balık Tapınağının Azizleri” Romanı Üzerine
Şairler, yazarlar şehri Kahramanmaraş’ta yeni genç yazarlarımız yetişmeye devam ediyor. Bunlardan birisi de rahmetli eczacı Aslan İspir’in torunu Ömer Faruk İspir kardeşimizdir.
O DEDENİN TORUNU
Bilindiği üzere Aslan İspir ağabeyimiz, on parmağında on marifet bulunan bir insandı. Fotoğraf makinesi tamirinden, musikiye kadar geniş bir yelpazede anladığı ve uğraştığı konular vardı. O dedenin torunu olarak; Ömer Faruk İspir kardeşimiz de fantastik bir öykü ile polisiye roman yazarlığında, genç bir yetenek olarak, çalışmalarıyla ülkemizde adını sıkça duyuracağa benziyor.
Ö.FARUK İSPİR İLE “HANKÂH: BALIK TAPINAĞININ AZİZLERİ” ROMANI ÜZERİNE
“Hankâh: Balık Tapınağı Azizleri” Fantastik bir öykü ile polisiye romanı çalışması. Yazarlarından Ö.Faruk İspir ile yakında çıkaracağı kitap hakkında konuştuk: Hankâh nedir? Neden fantastik bir öykü? Kitapta neler var? Karakterleri kimler? Etkilendiğiniz kaynak nedir? Başka projeleriniz var mı? Gibi suallerimize yaptığımız samimi sohbette cevap almaya çalıştık.
HANKÂH NEDİR? NEDEN YAZILDI?
Hankâh doğuyu, İslam’ı ve Türk medeniyetini sembolize ediyor. Yazar adayları olarak bu kitapta yapmaya çalıştığımız şey; Batı medeniyetinin neden Doğu Medeniyeti’ne galip geldiğini ve bunun sebebini anlatmaktı. Türkiye neden eski ihtişamlı, görkemli günlerine dönemiyor? Neden bu konuda yapılan çalışmalar eksik veya yetersiz kalıyor? Bu soruların cevabını aradık.
Aslında Balık Tapınağı diye bir kuruluş hiç var olmadı. Fakat kitabımızı okuyanlar görecekler ki bu örgütü kurgularken kullandığımız bilgiler gerçektir. Kıymetli dostum Emre Şanlı ile beraber keşfettiğimiz ve bu kitapla birlikte konuşulmaya başlanacak,
KİTAPTA NELER ANLATILIYOR?
Bu kitabı yazarken Osmanlı Tarihi, ezoterizm, felsefe tarihi, dinler tarihi, psikoloji, sosyoloji, Hristiyanlık tarihi ve temel tasavvufi metinler üzerinde anlayabildiğimiz ve kavrayabildiğimiz kadar çalıştık. İstedik ki kitabımız iddialı ve farklı olsun. Bu güne kadar yazılmamış olanı yazabilelim. Dünya’da ve Türkiye’de, polisiye roman hem çok yazılıyor hem de çok okunuyor. Bizde bu çok okunan ve ilgi çeken konuda yazalım fakat farklı konulara değinelim dedik.
Dertlendiğimiz konuları insanlara bu yoldan sıkmadan, boğmadan anlatabilelim istedik. Kitapta insanların çektiği acılar var, İstanbul var, Anadolu medeniyeti var… Batı medeniyeti neden doğu medeniyetine galip geldi gibi soruları irdeledik. Bugüne kadar konuşulan konuları yazılan tezleri esas almadık. Biz yeni ve farklı bir model üzerinde durduk, yeni şeyler söylemeye çalıştık.
KİTABIN ÖZETİNDEN
“Kenan Özden, bir Kriminolog. Hayatının bir yönü sufi detaylarla dolu, bir yönü ölüler ve katillerle, bu sebeple her zaman gri olmak zorunda! Zihninin derinlerinde tam manasıyla muhalif ve şüpheci. Fakat yaşarken katlanılmaz bir sadakatle hareket ediyor. Neye sadık? Anlatacağım.
Okyanus Vakfı'nın Onursal Başkanı Nazım Aktuğ öldüğünde, göğsüne saplanmış balık kabzalı hançeri gören o, Kriminal Soruşturma Dairesi Başkanı Kenan Özden. Odanın her yerinde ölü kelebekler var. Nazım'ın ellerinde duran kilise maketi ve Markos İncil’i de odadaki şaşırtıcı detaylardan. Özel yetkili bir ekip olan Kriminal Soruşturma Dairesi, Nazım Aktuğ cinayetini çözmeye çalışırken, yakaladıkları ipuçlarıyla kendilerini, Anadolu'daki deruni yapılanmaların arasında vuku bulan, okült bir savaşın ortasında buluyorlar. Nazım Aktuğ'un otopsi raporundan çıkan sonuç ekip üyelerini neden şaşırtıyor? Nazım Aktuğ 'u kim öldürdü? Odadaki sembollerin anlamları neler? Her kilit bir diğerine bağlı ve ekip üyelerinin kıpırdaması hayli zor. İşte bu noktada, Kenan Özden, "Delil" ine başvuruyor. Sadakat duyması gerekenin, "Deus Ex Machina" sının yardımıyla daha rahat hareket etmeye başlıyor.”
KENDİNİZDEN VE BESLENDİĞİNİZ DEĞERLERDEN BAHSEDERMİSİNİZ?
1985 yılı Kahramanmaraş doğumluyum. İlkokula başladıktan kısa bir süre sonra, Avukat babamın siyah kaplı hukuk kitaplarını (Istılahat-ı Fıhkiye Kamusu gibi bir şeydi) okumaya çalışınca, eskiye olan merakım arttı. Tarihe, kronolojiye, mitolojiye yoğun ilgi duydum. Ayrıca Tasavvuf Edebiyatı, Tasavvuf Tarihi, Selçuklu ve Osmanlı Tarihi konusunda araştırmalar yaptım.
Kitabı iki buçuk yılda Emre Şanlı 1993 Adana doğumlu bir arkadaşımla beraber yazdık. Kendisi fantastik edebiyat meraklısı, İstanbul’da üniversitede iktisat okuyor. Kadim geleneklere karşı oldukça tutkulu birisidir.
BÜYÜK DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ DÜŞÜNÜYORUM, BAŞKA ÇALIŞMALARINIZ VARMI?
Emre kardeşimle birlikte Balık Tapınağının Azizleri kitabının sinema veya dizi olmasını arzu ediyoruz. Bunun içinde araştırmalarımız devam ediyor. İnsanları gayri ahlaki ve içi boş dizilerden kurtarmak, kurtarabilmek en büyük amacımızdır.
TASAVVUFİ BİR KİŞİLİĞİNİZ VAR BU ROMANINIZA YANSIDIMI?
Arkadaşım ve ben tasavvuf ahlakının öğretisinin toplumu kurtaracak yegâne çare olduğuna can-ı gönülden inanıyoruz. pirân-ı izâm efendilerimizin işaret edip çizdikleri yol, hakikatin kendisidir. Tasavvuf ehliyim demekle derviş olunmaz. Cenab-ı Mevla’dan niyazımız bu halin tenezzülen bize ikram edilmesidir. Romanımızda bu kurtarıcı hakikati ve pirân-ı izâm efendilerimizin işaret buyurdukları kuşatıcı ve sevgiye dayalı unsurları anladığımız kadarıyla kitabımızda anlatmaya çalıştık
Ömer Faruk İspir kardeşimize teşekkür ederek, başarılar diliyorum. Yakında çıkacak olan kitabının hayırlı uğurlu olmasını temenni ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.