Heykeller Şehri Kahrmanmaraş

Kahramanmaraş artık bir heykeller şehri.

Kurumlarımızdaki Atatürk heykellerini ve müzelerimizdeki çıplak roma heykellerini bir tarafa bırakır isek, şehrimizdeki sivil heykel sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.

Bu alanda emsal vilayetlerimizi sanırım geçtik.

Son olarak şehrimizdeki palmiyeli parktaki montajı yapılmakta olan 21 kişilik çete grubu heykel topluluğu ile, kişi başına düşen heykel sayımızı da hayli artırdık. 

Mutluyuz, belki de bu şekilde turizmimizi canlandırabiliriz. Belki bu heykellerle kurtuluşumuzu gelecek nesillere daha iyi anlatabiliriz.

Bilindiği üzere geçtiğimiz günlerde, çamlık parkı kent ormanında, Aslanbey anıt heykellerini törenle açılışını yapmıştık. 

Şimdi ise nasip olursa; ulu camii yanında, palmiyeli parkta, Rıdvan hocanın kaleye bayrak dikme olayının canlandırıldığı, Rıdvan hoca ve 21 adet çete heykeller topluluğunun açılışını yapacağız.

Bu heykellerin şehrimize hayırlar getirmesini temenni ederiz.

Düşünüyoruz da, şimdiye kadar bu eksikliğimiz neden hiç fark etmemişiz? Neden hiç akıllara gelmemiş? Doğrusu önceki yerel yönetimlerimizden şikayetçiyiz. Bu büyük bir eksiklikti. Bizi çağdışı bırakmışlar.

Allah’tan şimdiki belediyemiz özlenen 21 adet çete heykel grubunu en işlek meydanımıza dikerek kurtuluşumuzdaki bayrak olayını ölümsüzleştirdi. Rıdvan hocayı, ulu cami cemaatını, çetelerimizi ve halkımızı, bir nevi heykel gibi bu meydanda dondurdu.

Kim bilir beklide bilinç altında; heykel gibi hiç kımıldamayan, hiç konuşmayan, hiç eleştirmeyen bir Kahramanmaraş’lı insan tipi arzulanmakta.

 

Sonuçta heykellerimiz o meydana bir farklılık getirdi. İnsanlarımız tarihini İnşallah bu heykeller vasıtasıyla daha iyi öğrenirler Yabancılar bu heykellerle kahramanlığımızı daha iyi hatırlarlar.

Diğer yanda bu heykellerin tarihi güzergahında da farklılık var gibi. Bildiğimiz kadar Rıdvan hoca ve cemaatı kaleye Ulu camiden hücuma geçmişlerdi. Hal bu ki şimdi Rıdvan hoca ve heykelleri güzergah değiştirmişler, Ulu camiinin gerisinde, ters taraftan kaleye start almışlar. İnşallah tarihi malumatımızı bu stratejik güzergah değişikliği karıştırmaz.

Aşağıda; belediye başkanımızın ve yardımcılarının, muhtemelen sevdikleri, kitaplarını okuyup şiirlerini ezberledikleri, şair, yazar, fikir adamı, Yavuz Bülent BAKİLER’in, konumuzla irtibatlı olması nedeniyle, Osmanlı’da heykellerle ilgili bir yazısını aşağıda aktararak yazımı bitirmek istedim.

“Heykele gelinceOsmanlı'da klâsik manada heykel yokturÇünkü Osmanlı, bediî zevklerde bile ebediyet arayan vahiy medeniyetine mensupturDünyayı ahiretin tarlası sayan bir kültürün çocuğudur oVahiy medeniyetinin çocuğu fani zevkleri tatmin uğruna Yaratıcıya nispet gibi bir abesiyetle meşgul olmaz


Osmanlı heykel dikmek yerine ebedî âbideler dikmeyi seçtiMuhitini baştan başa çeşmelerle, kubbelerle, sebillerle, köprülerle, hanlarla, kervansaraylarla, aşhaneler, bimarhanelerle süsleyip, bunların bekası için vakıflar vücuda getirdi

Onun nazarında ebedileşmenin ölçüsü faydasız bir heykel yontmak değil, bir mabede imza atmak ya da insanlığın hayrına hizmet edecek bir medreseye kubbe çakmaktı

Özenle yontup her birini sanat eserine dönüştürdüğü mezar taşlarında bile ebediyet emelinin yansımaları açıkça görülür

Öte yandan bugün müzelerde zevkle seyrettiğimiz şaheser beşiklerde insana verdiği değerin ölçüsü saklıdır

Şu tespiti yapmakta mahzur yok: Osmanlı, "Beşikten mezara ilim" emrine uygun olarak, san'atı beşikten mezara kadar bütün hayata yaymış, ancak faydacılığı esas almıştır

Bu idrak olmasaydı, hâlâ kullanılabilir durumda bunca tarihî eser bize miras kalır mıydı?”

Selam ve sevgilerle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ali AVGIN Arşivi