M.Fatih ERDOĞAN
İLK KAFİLEYİ UĞURLADIK
31 Temmuz 2017 Pazartesi günü saat 12.00’de; Yunus Emre Camisi avlusunda toplanan İlk Hacı Kafilesini dualarla Gaziantep’e uğurladık. İçlerinde; Adnan Taşdelen ve Cafer Ceyhan gibi iki güzel dostumun da bulunduğu bu gurup, Gaziantep’ten Medine’ye uçacaklar.
Allah yollarını açık, ibadetlerini makbul, dualarını kabul eylesin. Cenab-ı Hak; bu çok yönlü ibadetin arka planını ve manevi boyutunu anlamayı ve o düstur üzere yaşamayı Türk-İslam Âlemine nasip etsin.
Hac, bazı büyüklerin ifadesiyle; ‘geçmiş ve geleceğin bir arada yaşanması’ demektir. Bu kutsal yolculuk süresince bir taraftan Hz. Adem ve Hz İbrahim’e (maziye) gidilirken diğer taraftan da geleceğe varışın planları yapılacaktır. Hac, sadece Kâbe’ye gitmek değil, Kâbe’den Allah’a (c.c.) giden yola yönelmek ve Hakk’a ulaşmaya adım atmaktır.
Hac, Kâbe’ye Mina’ya, Arafat’a, Medine’ye, Hz. Peygambere, tüm bunları yaratan Cenabı Hakk’a olan aşkımızın hikâyesidir. Kısaca ifade etmemiz gerekirse; ‘Hac yolculuğu Hak yolculuğudur.’ Bu sebepten, Hac’cı anlamak hakkı anlamak, Kuran’ı ve sünneti bilmekle olur. Gidenler bilir; Hac ibadetinin aşamaları vardır. Aşağıda bir bölümüne değineceğim ibadetlerin ne anlama geldiği mutlaka idrak edilmeli ve ondan sonra yapılmalıdır. İş olsun diye yapılmamalıdır.
Mikat Mahalleri: Mukaddes toprakların giriş kapılarıdır. Allah (c.c) ile hacca davet edilen, hacca kabul edilen kulların ilk buluşma yerleridir. Kula bunu hissetmek, anlamak ve yaşamak düşer.
İhram: Mikat Mahallerinde İhrama girilir. Erkeklerin büründüğü, izar (belden aşağıya örtülen bez) ve rida (belden yukarıya örtülen bez) diye isimlendirilen bezlere, ihram denir. İhram’a bürünen kişi, kefene büründüğünü bilmelidir. Kadınlar da bunu düşünerek Hacca niyet etmelidir. İhrama giren Müslüman bütün dünya varlıklarından sıyrılmış, elini-eteğini günlük işlerden çekmiştir. ‘Ölmeden önce ölmüştür’ denilebilir. İhram’a bürünmüş kişi için; ‘Melekleşmiş insan’ da denilebilir. Giyilen ihram; şeytana, nefse, şehvete karşı giyilmiş bir zırh olarak kabul edilebilir.
Telbiye: Bir duadır. Tüm Müslümanların Yüce Allah’ın (c.c.) davetine icabet ettiklerine dair söyledikleri paroladır. Kulun Rabbine teslimiyetinin ifadesidir. Telbiye duası (Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerîke lek) hac ve umre için ihrama girildiği andan itibaren okunmaya başlanır, şeytanı taşlayana kadar okunmaya devam edilir. Anlamı: “Allah'ım, davetine isteyerek uydum, emrine amadeyim. Senin eşin ve ortağın yoktur. Sana yöneldim, hamd senin, nimet senin, mülk de senindir. Eşin ve ortağın yoktur.”
Kabe-i Muazzama: Kur’an-ı Kerimin ifadesiyle emin bir sığınaktır. Allah’ın (c.c) sembolik evidir. Müslüman orda güvendedir. Muazzamlığını herkesin izanına göre hissettiği bir yerdir.
Tavaf: Kâbe’nin etrafında her birine şavt denilen yedi defa Kâbe’yi solumuza alarak dönmektir. Tavafta hayırlı şeyler düşünmek gerekir. Bir çeşit namaz gibi düşünülmelidir. Zikir ve dua ile meşgul olunmalıdır.
Arafat ve Vakfe: ‘Hac Arafat’tır’ denilir. Mahkeme-i Kübra önünde bekleşmeyi temsil ettiği söylenir. Vakfede; bir büyük âlimin şöyle dua ettiği rivayet edilir; ‘Ya Rabbi bana Arafat’ın gündüzünü, Kadir’in gecesini nasip eyle.’ Ne güzel bir dua değil mi? Kul vakvede duracak, muhasebesini yapacak, Kâbe-i Muazzama’ya dönecek, tövbe edecek. Bir daha haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk yapmamaya söz verecek.
Mina’da Şeytan Taşlama ve Kurban Kesme: Hz. İbrahim ile İsmail (a.s)’ın sınandığı yerdir. Böyle bir sınavda acaba ‘biz ne yapardık’ sorusuna cevap aranacak. Kul kendini iyi bilir, şeytan kendini hangi yerden vuruyorsa onu düşünecek ve her bir taşı kendi nefsine vuracak. Kul, kurbanını Rabbine karşı kulluk görevini yerine getirmiş olmanın sevinci ile keserken günahlarının akan her damla kanla silindiğini düşünmelidir.
Bu Hac günleri; Bizim ülkemize de, tüm İslam âlemine de barış ve huzur getirsin, insanlar insanca yaşadıkları günlere bir an önce erişsinler ve tüm insanlık hak ve adaletle muamele görsünler.
Ben yazıyı yazamaya başladığımda (pazartesi günü saat 16.00 sularında) dualarla yolcu ettiğim Sayın Adnan Taşdelen kardeşimi aradım. Gaziantep’ten ne zaman uçacaklarını sordum. Saat 17.20’de Trabzon’a uçacaklarını oradan kalkış saatini öğrenemediğini söyledi. ‘Bu durum hesapta var mıydı’ diye sorduğumda; ‘ hayır Trabzon’a gideceğimizi, oradan da hacı adayı alacağımızı bilmiyorduk. Bu bize söylenmemişti, şimdi öğrendik’ yanıtını aldım.
Hacca götüren şirketin çirkefi/aldatmaları şimdiden başlamıştı. Allah’ın rızası için çıkılan bu güzel yolculukta üç beş lira için aldatmalar, kandırmalar başlamış bile. Cenab-ı Hak, bu mübarek yolda insanları kandıranlara hak ettikleri cezayı versin. Hac için yollara dökülen Müslüman kardeşlerimizin sağ salim gidip gelmelerini nasip etsin. İbadetlerini ve dualarını kabul etsin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.