Adnan GÜLLÜ
Islahat Fermanı ve Maraş
“Tanzimat Fermanı’yla başlayan Batılaşma macerasında 1856 Islahat Fermanı çok önemli bir mihenk taşıdır. Müslümanlar ile gayrimüslimleri eşit haline getiren bu ferman, halkı derinden etkiledi. Yurdun her bir yanında fermana karşı ayaklanmalar baş gösterdi. Bunlardan ilkide Maraş’ta kadıya “Pezevenk” diyen bir İngiliz tüccarının evi basılarak yakıldı. İngiliz eşi ve çocuğu yangında feci şekilde can verdiler. Olayı yapanlar kısa zamanda tespit edilerek yakalanıp cezalandırıldılar. Öldürülen İngiliz’in hayatta kalan diğer oğluna ömür boyu maaş bağlandı.”
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Avrupalılar tarafından yönlendirilen, fermanlar enflasyonları ile Osmanlının bağımsızlığına pranga atılmak istenilmiştir. Konumuza geçmeden önce bu fermanlar yumağının biri olan İslahat Fermanı’nı tanıyalım.
Islahat Fermanı ( IslâhatHatt-ı Hümâyûn-û), Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde devletin yıkılmaktan kurtarılması amacıyla; siyasî kuruluşlar, kişi hakları ve yeni kurumların kurulması konularında yapılması tasarlanan köklü değişiklikler için Sultan Abdülmecid zamanında yayımlanan fermandır. Tanzimat Dönemi'nin önde gelen devlet adamlarından biri olan Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa tarafından büyük Avrupa devletlerinin arzuları doğrultusunda hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. İmparatorluk boyunca en önemli fermanlar:
03 Kasım 1839' da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Şerif-î ),
18 Şubat 1856'da Islahat Fermanı ( IslâhatHatt-ı Hümâyûn-û)
1860'da da Sultan Abdülaziz Fermanları olarak sıralanır.
Bu fermanlarla, devletin çöküşünün toplumsal ve ekonomik nedenleri araştırılmadan, bazı batı kuruluşlarını ve anlayışını devlete getirmekle devletin kurtarılabileceği sanılmış fakat bu fermanlarla toplumdaki kuruluş ve anlayış ikileme düşmüş, İslam dünya görüşü ve bu anlayışla kurulan kuruluşlarla birlikte batı taklitçisi kuruluşlar arasındaki çatışmalar sonucunda toplumun içinde daha büyük sorunlar çıkmış, çöküşü önleyeceği düşünülen Islahatfermanları, beklenen etkiyigösterememiştir.
Bu dönemde batının ekonomik desteğine, vereceği borçlara gereksinim duyan Osmanlı Devleti, bunları ancak batı devletlerine çeşitli imtiyazlar tanımak koşuluyla elde edebilmiştir. Bu imtiyazlar sayesinde Osmanlı topraklarına giren yabancı sermaye ve yatırım, sahip olduğu imkân ve güçle yerli sanayiyi büyük ölçüde öldürmüştür. Böylece Osmanlı Devleti yarı sömürge bir devlet hâline gelmiş, bütün ekonomisi ve zengin kaynakları Batılı devletlerin eline geçmiştir.
Yukarda da değindiğim gibi Islahat Fermanı, Hıristiyanları hukuk yönünden Müslümanlarla eşit duruma getirmesi İmparatorluk coğrafyası içinde yer alan Suriye ve Lübnan’da yeni çatışmaları körükledi. Özellikle Dürziler ile Maruniler arasında kanlı çatışmalara sebep oldu.
Maraş Halkı Rahatsız
Bu arada reformlara tepki olarak doğan olaylardan bir diğeri de Maraş’ta meydana geldi. Maraş’ta yaşananlar, 1856 Fermanı’yla getirilmek istenen yeni düzenlemelere karşı ortaya çıkan geniş boyutlu olayların ilki olması açısından da dikkat çekiciydi. Üstelik Maraş olayları, bazı çıkar guruplarının yönlendirdiği ve katılan insan sayısının hiç de küçümsenemeyecek bir sayıya 4000 ulaştığı, sosyal nitelikli bir tepki hareketiydi.
Maraş öteden beri devlet otoritesinin tam anlamıyla tesis edilmediği yörelerdendi. Özellikle Kırım Savaşı sebebiyle devletin içine düştüğü sıkıntılar, Maraş’ın ileri gelenlerinin kendi başlarına buyruk hareket etmelerini kolaylaştırmıştı. Maraş’ta uygunsuz hareketlere girişip dilediklerini yapabilen bu şahıslar, zaman zaman yerel yöneticileri aşarak, yetkileri kontrollerine alıyorlardı. Bölge halkı şikâyetçi olmasına rağmen bir şey yapamıyordu. Yaptıkları her defasında yanlarına kar kalan şehir zorbaları, otorite tanımaz haldeydi. Maraşlı gayrimüslimlerde rahat değildi.Mahalli vergiler adilâne toplanmıyor, yörenin köklü tanınmış aileleri ve onlara yakın olanlar vergi ödemiyordu. Açıklar her defasında halktan toplanan paralarla kapatılıyordu. Bazı Müslümanların hisselerine düşen vergi payları, Hıristiyan ve Yahudi cemaatlerinden alınıyordu. Kısacası Maraş,1856 öncesi bir sorun yumağı idi.
İngiliz Yüzünden Kan Çıktı
Fermanın ilanı, Anadolu’nun bu uzak köşesinde değişik tepkilere neden oldu. Maraş’ın eşraf ve hanedanı ile bunların etkisinde ki Müslüman halk, vergiler konusunda herkesin eşit olup, imtiyaz ve ayrıcalıkların kaldırılması, mahalli vergilerin adilâne ve ölçülü şekilde alınmasına ilişkin maddeleri beğenmedi. Gayrimüslimlere getirilen ayin özgürlüğü hükmü de tepki ile karşılandı. 1856 Fermanı’nın Maraş’a ulaşan matbu metni şehir merkezinde okunduğunda, Gayrimüslimler büyük bir memnuniyet duydular, fakat aynı şeyleri Maraş eşrafı ve diğerleri için söylemek mümkün değildi. Fermanın yörede okunmasından bile rahatsız olan Müslüman halka göre, böyle bir ferman Maraş’ta okunmamalı, hükümleri saklı tutulmalıydı. Fermanda görülen vergi eşitliği ve ayin özgürlüğü maddeleri ise kaldırılmalıydı; bunlar kabul edilemezdi. Maraş eşrafı bu fermanı tanımayacaklarını, Hıristiyanlara bölgelerinde rahat ettirmeyeceklerini, devlete yükümlüklerini yerine getirmeyeceklerini söylediler.
Bu ilk tepki daha sonra Müslümanların kışkırtılmasıyla genişledi ve 1856 Mart’ında çarşı ve pazarlarda ki bütün dükkanlar hükümeti protesto amacıyla kapatıldı. Maraş dedikodularla çalkalanıyordu, her an büyük bir olay çıkmasından endişe ediliyordu. Maraş’tan İstanbul’a gönderilen yazıda, bu fesat ve isyana sebep olanların yörenin tanınmış şahsiyetleri olduğu bildirildi. Maraş’ta bir süre için yatışmış görünen tepkiler, başka bir olay bahanesiyle yeniden başladı. İngiltere vatandaşı ve konsolos vekili olan tüccar ile Maraş esnafı arasında ki bir alacak davası, mahkeme de kadı ile İngiliz tüccarın küfürleşmesi üzerine felakete dönüştü.
İngiliz’in tarafsız davranmadığı iddiasıyla kendisine “pezevenk” demesine kızan Maraş kadısı, “Pezevenk ben değilim sensin. Halka kendimi aklattırıp sana gösteririm” diye bağırdı. O öfke ile namaza diye dışarı çıkan kadı, yol boyunca rastladığı Müslümanlara “İngiliz bana pezevenk “dedi, şeriat-ı Muhammedi ye ortadan kalktı, artık İslamiyet kalmadı” diyerek halkı dükkânları kapatmaya, mahkeme önünde toplanmaya çağırdı.
Maraş kadısının isyan çağrısı etkisini göstermekte gecikmedi. Bir kaç yıldır gösteri yapmaya alışan Maraş halkı, istenilen yerde toplanmaya başladı. Kadı, İslâm dininin İngiliz tüccarının katline cevaz verdiğini ileri sürerek hem halkın cesaretini arttırdı, hem de isyana meşrutiyet kazandırdı. Kısa sürede 4000 civarında kişi mahkemenin önünde toplandılar. Kadı bunun üzerine, kalabalığı İngiliz tüccarın hükümet konağının yanında bulunan evine yönlendirdi. Bu arada, Maraş’ta ki devlet temsilcilerinin ve az sayıda ki güvenlik kuvvetlerinin kalabalığı durdurmak için yaptıkları girişimlerden sonuç alınamadı. Zaten güvenliği sağlamakla görevli askerlerin yakınları da isyancıların arasında idi. Saf yöre halkı din için cihada çıktıklarına inandırılmışlardı.
Ailesi İle Yakıldı
İngiliz tüccar, ailesi ve yanında çalışanlarla konağa kapanmış, olacakları korkuyla bekliyordu. Binayı kuşatan gözü dönmüş kalabalık, pencerelere ve kapılara bir yandan taşlar yağdırıyor, diğer yandan da evin etrafını ateşe veriyorlardı. Bu sırada konaktan kalabalığın üstüne açılan ateş sonucu isyancılardan altı kişi yaralandı, ikisi de öldü. Binanın ahşap olması, yangının yayılmasını kolaylaştırdı. Alevler evi hızla sardı ve katledilme korkusuyla dışarıya çıkamayan İngiliz tüccar, karısı, bir de çocuğu ve Hasan adında ki hizmetkârı yanarak feci şekilde can verdiler. İngiliz’in diğer çocuğu ile iki yardımcısı ise kurtuldu.
Tutuklama Furyası
İsyan sırasında Maraş’ta bulunan iki Amerikalı papaz ailesi de, canlarını bir aşiret reisinin himayesi sayesinde kurtarabildiler. İngiliz tüccarın ele geçirilen eşyaları ile hayvanları yağmalandı, 800 lirası kayboldu. İsyancılar konağı ateşe verdikten sonra dağılmayıp gösterilere geç saatlere kadar devam ettiler. Ertesi gün dükkânlar yine açtırılmadı.
Maraş yöneticisi, Bâbıâliye gönderdiği yazıda, olayın gerçek sebebinin gayrimüslimler hakkında ilan edilen Islahat Fermanı’na duyulan tepkiden kaynaklandığını bildirdi. Olay gayrimüslimlere tanınan yeni statüyü ve özgürlükleri çekemeyen, onları bir esir gibi kullanmak isteyenleri tertipleri idi, eski düzenin devamından yana olanlar, Müslüman halkın dini duygularını kullanarak, Maraş’ta katliama neden olmuşlardır. Diye İstanbul’u bilgilendirmiştir.
Bunun üzerine bölgeye iki tabur asker gönderilerek güvenlik yeniden sağlandı. Suçlular ve yönlendiricileri tutuklandı, bazıları yargılanmak üzere Adana’ya gönderildi.
İsyan kısa sürede bastırıldıktan sonra, olayda yağmalanan mal ve eşyalar bulundu. Ele geçmeyen 800 lira ise İngiltere’ye ödendi. İngiliz tüccarın yetim kalan çocuğuna ömür boyu şartıyla Osmanlı Devleti tarafından aylık 500 frank maaş bağlandı. Ülke genelinde tedbirler artırıldı.
Sonuç
Islahat Fermanı’nın ilk yıllarında sık sık patlak veren isyanlar, alınan önlemlerle gitgide azalarak bireysel olaylara dönüşmeye başladı. Ancak, büyük ümitlerle uygulanan reform projelerinin hayata geçirilmesi kolay olmadı. İmparatorluğunun sonuna kadar sorunlar sürdü ve bazı maddeleri gerçekleştirilemedi. Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacaklarını söyleyen batılılar, sözlerinde durmadılar. Gerekli gördüklerinde, Cidde ve Suriye olaylarında olduğu gibi, Osmanlı topraklarına askeri müdahalede bulunmaktan çekinmediler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.