Mehmet TAŞ
Kaybedenlerin Jübile vakti geldi
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Uluslararası Futbol Zirvesinde yaptığı konuşmasında futbolda kullanılan terimlerle siyasete nokta atışı yaptı.
Dedi ki: “ Kaybedenlerin jübile vakti geldi. Sporun içine şiddet girince centilmenlik nasıl kayboluyorsa, siyasetin içine yalan ve iftira girince aynı sonuç ortaya çıkar. Maalesef ülkemizde bunu çok sık yaşıyoruz.”
Türkiye’de merhum Süleyman Demirel kaç yıl iktidarda kaldı? Yakın zamanda bunlar bizim ülkemizde yaşandı. Merhum Demirel’in kaç hükümet kurduğunu bu gün hatırlayanımız var mı? Türkiye’nin 40 yıl mukadderatına hükmetmedi mi?
12 Eylül rejimi ve getirdiği anayasa, yönetim sistemi bu gün için çağın ihtiyaçlarını karşılayamıyor.
Düşünün bir kere; bir insan çıkıyor bir parti kuruyor ve 40 yıl partinin Genel Başkanlığını yapıyor. Bu tek adamlık değil de nedir? Oysa bir Genel Başkan üst üste iki seçim kaybetmiş ise siyasi yaşamına nokta koyabilse ülkede değişim ve dönüşüm daha hızlı olmaz mı?
Bir ülkede yürütmenin başı olacak isim iki dönem ancak bu görevde kalabiliyorsa, o sistem diktatör üretir mi? Tek adamlık üretir mi?
**
Sayın Cumhurbaşkanı yukarıda yaptığı açıklamasıyla 16 Nisan’da yapılacak referandumdan EVET çıkması halinde birçok ismin de siyasi jübile yapacağını satır aralarında söyledi.
Ben bu açıklamalardan şunu anladım.
Seçim sistemi değişecek.
Siyasi Partiler Yasası değişecek.
Bu iki değişikliğin yapılması belki de ülkeye tam demokrasinin gelmesinin de yolunu açacak.
Biz seçmenler en çok neden rahatsızlık duyarız? Bunu açacak olursak; Milletvekili adayları Siyasi partilerin Genel Başkanları tarafından belirlenmesinden yakınırız. Deriz ki; milletvekilini parti üyeleri belirlemelidir. Milletvekili kendini seçen seçmen ve partiliye karşı kendini sorumlu hissetsin.
Ama şimdiki seçim sisteminde Milletvekili adaylarını Genel Başkanlar belirlediği için seçilen milletvekili seçmeni değil de Genel Başkanın iki dudağına bakıyor. Dolayısı ile de seçmenin talepleri değil de Genel Başkanın talepleri karşılanıyor.
Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Sisteminin değişmesi halinde, partili üyeler Milletvekili adaylarını hâkim gözetiminde belirlediğinde ve o liste sıralaması ile seçimlere gidildiğinde seçilen milletvekili kime karşı kendini sorumlu hisseder?
Türkiye’de demokrasinin önündeki en büyük engelin Seçim sistemi ve Siyasi Partiler Yasası olduğunu düşünenlerdenim.
16 Nisan referandumundan EVET çıkması halinde uyum yasaları çıkartılacak. Bu uyum yasaları içinde bunlarında olduğunu düşünüyorum.
İşte o zaman ilk seçimle birlikte Türkiye’de çok şeyin değişeceğini tahmin ediyor ve umudumu koruyorum.
Türkiye daha güzel günlere gebedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.