Adnan GÜLLÜ
Knıdos Aslanının Turkiye’den Götürülüşünün İbret Dolu Hikayesi
Tarihi eserler, geçmişin birer sessiz şahitleridir.
Sömürgeci devletlerinin, sömürdüğü ülkelerinin coğrafyasında nasıl kültür hırsızlığı yaptıklarından iki örnek. Onun için tarihimizi iyi bilelim ki yağmacıların oyuncağı olmayalım.
Yekpare bir mermerden yapılmıştı. Ağırlığı 6 tondan fazlaydı. Uzunluğu 2.89, yüksekliği 1.89 metreydi. Newton onlarca işçi ile günlerce kazı yaptı. Sonunda Knidos aslanını gün yüzüne çıkarmayı başardı.
Yapının asıl halinin tahmini çizimi. 18 metre yüksekliğinde olduğu ve mermerle kaplandığı tahmin edilmektedir. Aslan 6 ton ağırlığındadır
2000 YILLIK ASLANIN GURBET GÖZYAŞLARI
Tarih MÖ 4’ncü yüzyıldı. Ege denizinde büyük savaşlar yaşanıyordu. Spartalılar ile Atinalılar Akdeniz ticaretini ele geçirmek için birbirine saldırıyordu. Bölgenin en önemli ticaret merkezlerinden biri Knidos’tu. Akdeniz ile Ege sularının birleştiği yerdeydi. Atinalıların en sağlam limanlarından biriydi. Sadece bilim, sanat ve ticarette değil, her alanda çevresindeki kentlerden ilerideydi. Akdeniz’in şarap, incir, keçiboynuzu deposuydu.
Bir sonbahar sabahıydı, güneş daha doğmamıştı. Spartalılar gemilerle Knidos’a saldırdı. Ancak, görülmemiş bir direnişle karşılaştılar. Knıdoslular canları pahasına yurtlarını savunuyordu. Kimi tarihçilere göre başlarında komutan Canon vardı. Savaş günlerce sürdü.. Sonunda zafer Atinalılar’ın oldu. Kent düşmemiş, Sparta filosu ağır yenilgi almıştı.
Knidoslular, bu savaşta kahramanca ölenler anısına limanda bir anıt mezar yaptırdı. Anıt 18 metre yüksekliğindeydi. Üzerinde de dev bir aslan heykeli vardı.. Adı; Knidos aslanıydı. Hem Akdeniz’den, hem Ege’den Knidos’a yaklaşan gemiler yüzlerce metre öteden önce onu görüyordu. O artık kentin koruyucusuydu. Antik çağdaki Anıt mezar ve üzerinde aslan heykeli. Aradan yüzyıllar geçti. Knidos aslanı hep yerinde durdu. Sadece depremlerden etkilenmiş, altındaki anıt yıkılmıştı. Ama ona hiçbir şey olmamıştı.
Yıl 1858 idi, Sıcak bir Ege sabahı bu kez Britanya İmparatorluğu’na ait bir savaş gemisi Knidos açıklarına demir attı. Amacı savaşmak değildi, Yağmalamaktı. Üstelik yağmalamak için izni bile vardı. Osmanlı sarayı ve yetkilileri vatan toprağındaki hazinelerin talanı için İngilizlere izin vermişti. Tıpkı TROYA, BERGAMA, HALİKARNAS, LİKYA, KSANTOS VE ANADOLU’DA TÜM TARİHİ KENTLERİN YAĞMALANMASINA İZİN VERDİKLERİ GİBİ.
Arkeolog Charles Newton batılılar için önemli bir isimdir, Batı Anadolu’nun kültür yağmasında da başrol oynamış isimlerden birisidir. Newton’un Aslında ilk zamanlar Knidos’ta bir araştırma yapma niyeti yok, asıl amacı Dünyanın yedi harikasından biri olan Halikarnassos’taki Mavseolum’u kazmak ve Afrodit heykelini bulmaktı. Burada bulmuş olduğu sanat eserlerini ülkesine götürmek. Ama Kaderin bir cilvesi olarak Charles Newton’un günlüklerinden öğrendiğimize göre 2 Temmuz 1858 de Nicholas Galloni diye isimli bir Rumla tanışır, Galloni Bodrum’daki kazılarda bulunmuş olan aslanlara baktıktan sonra Knidos’un güneyindeki bir burunda çok daha büyük bir aslan heykelini gördüğünden söz eder. Charles Newton Knidos’a gelir gelmez yerel halka Arslan ile ilgili sorular sorar fakat bir bilgi alamaz, bir türlü Yunanlı’nın bahsettiği Arslan’ı bulamaz.
Knidos’a aralık ayında ulaşıyor hava da soğuk, sert rüzgarlar var, hava düzelinceye kadar keşif biraz gecikiyor. Arslan Knidos’a 3 kilometre mesafedeki Aslan burnunda bulunuyor, aynı zamanda burası Knidos’un nekropol alanıdır, mezarlarının bulunduğu yerlerdir. Knidos’un nekropol alanı antik dünyanın en büyük mezarlık alanlarından birisidir. 6 -7 kilometre sürmektedir, aynı zamanda bu kısımda Knidos’un atölyeleri de bulunmaktadır. Mayıs ayının bir sabahı yapılan keşifte aslan heykelinin olduğu mezar yapısı bulunur Mr. Pullan aslanı aramak için bir komisyon oluşturuyor ve Knidos’un yaklaşık 3 – 4 km güneyinde Kap Krio’ya bakan kalın bir burunda aslan antik mezarın kalıntılarında bulunuyor.
Aslanın bulunduğu antik mezar sütunlu Doruk bir peristil ile çevrili üstü piramit biçiminde örtülmüş kare bir yapı, büyük bir ihtimalle Aslan piramit çatının üstünde yer alıyordu, bir deprem sonucu aşağı düştüğü düşünülüyor. Aslanın yerinden çıkartılıp gemiye yüklenmesi 3(üç) ay sürüyor, yanında bir marangoz vardır onun sayesinde birçok şeyi yaptığını belirtiyor Charles Newton. Günlüklerinde ” Toprak üzerinde uzanmış durumdayken bizler onun yüzünü hiç görmemiştik böylece aslanı kaidesi üzerine oturttuğumuzda gözlerimiz ilk kez onun sakin ve görkemli bakışları ile buluştu, sanki onu rahatsız etsek aslan çağlar boyu devam eden uykusundan aniden uyanacakmış gibi görülmekteydi ” diyor. Makaslar, makaralar aslanın üzerinde dikkatlice ayarlanıyor, heykel yapılan hazırlıklardan sonra kızaklara yerleştiriliyor, kızaklar 100 Türk tarafından yaklaşık 3(üç) günde çekiliyor.
Aslanla birlikte kasanın ağırlığının 15 ton olduğu belirtiliyor, sonunda aslanı uçurumun kenarına indiriyorlar, vincin olduğu yerde bir çift sal varmış, aslan gemiye(Ingiliz savas gemisine)yüklenip İngiltere’ye götürülüyor, bu İngiliz basınında da geniş biçimde yer alıyor, o güne ait bir İngiliz gazetesini açık artırmadan aldım, manşetten verilmiş bir haber olmuş.
Newton ülkesine döndüğü zaman bu çalışmalarından dolayı kendisine sör unvanı veriliyor. 2 89 metre boyunda,1.82 metre yüksekliğindeki Knidos aslanı bugün British müzesinde büyük avluda sergileniyor, gelen ziyaretçilere merhaba der gibi hemen kapının yanında vatanından oldukça uzakta. Oldukça görkemli bir aslan, sadece boyutuyla ağırlığı ile değil yüksek sanat değeri ile de önemli özelliklere sahip. Sakin, baba bir aslan, derisinin görünümünden, yelesinden yaşı ilerlemiş bir aslan olduğunu anlıyoruz. Aslan yüksek mezar yapısının piramidinde orayı korur vaziyette kendinden emin bir şekilde yer almaktaydı, bu etkiyi yaratabilmek bir sanat yeteneği gerektiriyor. 2400 yıl öncesinden hala sayfalarca yazı yazılabilecek bir sanat eseri, yüzüne baktığımız zaman dokunsanız yüzyıllar süren uykusundan beni uyandırdınız gibi bir bakışı var. 8,5 metre yüksekliğindeki aslanlı mezarı her yere hakim vaziyette bugün harap bir halde durmakta. Osmanlı padişahının o dönemdeki zaafından faydalanan İngilizler sör Stanford’un padişah Abdülmecit’le olan yakın ilişkisi sonucu padişah bu faaliyetler de çıkarılan eserleri hediye etmiştir, British Museum’da bu yazı olarak durmaktadır. Sör Stanford İngiliz elçisi, o dönemde kendisine İngiliz sultanı derlermiş, o zamanki bürokraside padişah kadar etkili bir kişi.
Ege sularının birleştiği yerde denizcileri selamlayan Knidos Aslanı vatanından çok ama çok uzaklara götürüldü. SİR CHARLES NEWTON anılarında şöyle yazıyordu.
“Bu harikulade aslan heykelini, bu ilkel topraklardan alıp, uygarlığın ve insanlık mirasının koruyucusu, saygıdeğer İngiltere kraliçesinin topraklarına götürmenin gururunu yaşadım.”
Yıl 2016. Knidos Aslanı bugün British Museum’un girişinde ziyaretçileri karşılıyor. Binlerce yıl Ege ve Akdeniz’i selamlayan aslan artık dört duvar arasında, gurbette ömür boyu müebbet yemiş bir mahkum gibi, üzgün, mutsuz ve umutsuz.
Türkiye 2008 yılında aslanı geri istedi. İngilizler ’in cevabı hazırdı. “Biz çalmadık, Osmanlı’nın izniyle aldık.” Düşünebiliyor musunuz? İngiliz sarayı bir arkeoloğa “Git o hazineleri al, buraya getir” diyor. Osmanlı sarayı ise aynı arkeoloğa, “Al bu ucubeleri ülkene götür” diye izin veriyor. Resmen vatanın soyulmasına göz yummak bu..
400 yıla yakın Mısır’ı yönetmiş ama piramitlerle hiç ilgilenmemiş bir devlet yönetiminin cehaleti. Ve bugün birileri çıkmış Osmanlı sarayının o cehaletini bu halka empoze etmeye çalışıyor.
DİDİM APOLLON TAPINAĞI NASIL SOYULDU
Apollon Tapınağı, Aydın'ın Didim ilçesinde bulunan ve Zeus ile Leto'nun oğlu Apollon adına yapılmış bir tapınaktır. Kehanet gücü olduğuna inanılan Apollon'a ithaf edilen tapınağın bilinen diğer adı Didyma, yani İkiz Kardeş'tir. Tapınağa bu adın verilme sebebi ise tanrıça Artemis ile Apollon'un ikiz kardeş olmasıdır.Efsaneye göre Apollon bir gün Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar ve çok sever. Brankhos'a biliciliğin sırlarını öğretir. Çoban Brankhos'ta bugün Apollon Tapınağının yerinde bulunan defne ormanı ve su kaynağının yanına Apollon adına ilk tapınağı kurdu.
Apollon mitolojide müziğin, sanatların, Güneş'in, ateşin ve şiirin Tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrıdır.
Sir Charles Newton 1858 yılında ekibiyle Didim Apollon Tapınağı'na geldi. ('Sir' ön adı İngiltere'de doğuştan verilen bir isim değildir. İngiliz devletine başarılı hizmet yapanlara sonradan verilen bir unvandır.)Soydaşı, George Edvard Bean bakın neler yazmış bu konuda:"KUTSAL YOLUN (DİDİM'DEN MİLETOS'A GİDEN YOL) iki yanında heykeller sıralanmıştır. İÖ. 6. yy tarihlenen bu heykellerin birçoğu 1858 yılında Newton tarafından British Museum'a gönderilene değin, orijinal yerlerinde kalmışlardır. (Dikkat edelim bu Knidos'u da, aynı tarihlerde soyan Sir Charles Newton'un ta kendisidir.)
Milet Antik Kenti ve Apollon Tapınağı’nı birbirine bağlayan, KUTSAL YOL, hem tarihiyle hem de doğal güzellikleriyle büyüleyici bir etkiye sahiptir. 6 metre genişliğinde ve 17 kilometre uzunluğundaki yol antik çağlarda Didyma’daki Panormos limanına kadar ulaşıyordu ve yolun iki yanında Brankhid heykelleri bulunuyordu. Bugün bu yol doğa yürüyüşleri için kullanılmaktadır.
Çoğu Arkaik Döneme özgü, dik bir biçimde oturan figürleri betimler. Bazıları yazıtlıdır. Kutsal yol heykelleri arasında bir aslan ile bir sfenks heykeli de vardır. Antik heykellerin başta Lord Elgin, Charles Fellows ve Charles Newton tarafından - kuşkusuz Osmanlı Devletinin izni ile bulundukları Yunanistan ve Anadolu topraklarından sökülüp Avrupa müzelerine taşınmıştır.
Sonuç: Dünden geleceğe taşıyan bu kültür eserlerinin en kısa sürede yurduna, topraklarına dönmesi tek arzumuzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.