KRAL ÖLDÜ, YAŞASIN YENİ KRAL

-Bu yazı yazarın uydurmasıdır-

Hani herkesin bildiği bir hikâye vardır ya; “Kral Çıplak”, bir de bu hikâyenin “Kral Öldü, Yaşasın Yeni Kral” bölümü vardır. Birinci hikâyeyi kendimizce özetleyecek olursak, bir ülkede kralın soytarılarının türlü dalaverelerle kralı kandırması vakidir. Hatta mesele o kadar ileri gider ki, kralın yaptıkları kepazeliklerin artık kapatılacak tarafı kalmamıştır. Hokkabazların, müneccimlerin, efsunlu söz söyleyenlerin, dalkavukların, yalakaların devlet kurum ve kuruluşlarını bilfiil işgal ettiği bir dönemde hem kralı uyandırmak hem de tüm bu kepazeliklere dur demek adına, sıradan bir adam çıkar ve “Kral Çıplak” diye bağırır.

Bu haykırışın sonu kralına göre değişir. Eğer ki bu haykırış, kralın gözündeki gaflet perdesini yırtar, hakikati görmesine vesile olursa ne ala. Kral Çıplak diye haykıran adam hem canını kurtarmış olur hem de ülkesini. Diğer taraftan kralın da bir müddet daha krallık yapmasına zemin hazırlamış olur. Yok, tam tersine haykırışın ardından kral gaflet uykusundan uyanamaz ise etrafını kepenek misali çevirmiş liyakatten, adaletten, insaniyetten uzak çıkar çevreleri, kraldan çok kralcılar, ilk olarak Kral çıplak diye haykıran adamı yakalarlar, halkın gözleri önünde türlü işkencelerden geçirip kralında bulunduğu meydanda linç ederler. Böylece hem halkı sustururlar hem de krala ders verirler. Biz seni çok seviyoruz, sana yanlış yapanı bu hale getiririz. Sen rahat ol mesajını verirlerken alttan alta da “Kral gücümüzü gör, seni orada kral olarak biz tutuyoruz. Biz olmazsak sana krallık yaptırtmazlar.” mesajını verirler.

Peki Kral Öldü, Yaşasın Yeni Kral Hikayesi neydi?

Elbette kralların türlü türlü ölümü vardır. Bazen hastalanır ölür, bazen attan düşer ölür, bazen yatağında zehirlenir ölür, bazen saray entrikalarına kurban gider, bazen bağlı bulunduğu büyük kralın fermanıyla ölür. Ama neticesinde ölür.

Kral öldükten sonra kendisine yakın adamları, matemlere bürünüp, efendilerini devletin kural ve inandıkları dini kaidelerine göre defnederler. Büyük adamdı, güçlü adamdı, hayırsever adamdı, güzel konuşurdu, yukarıdaki kralla muhabbeti iyiydi, buradaki vezirlerine, veliahtları nazik davranırdı gibi türlü güzel sözlerle taltif ederek, hayırla anarlar. Elbette tam tersi ifadeler de kullananlarda olur. Lakin kralın cesedi daha mezarda çürümeden, saf ve samimi olanların gözyaşları dinmeden bir grup ortaya çıkıverir. Bunlar genelde eski kralın yanındaki gruptan olur. İçlerinden kendince mühim fakat halk nazarında üç kuruş etmez bir adam çıkar ve önce mırıltılar halinde sonra herkesin duyacağı kadar en sonunda hançeresi yırtılırcasına “Kral Öldü, Yaşasın Yeni Kral” diye bağırır. Bu beş kelime koro halinde söylenmeye başlanınca, o büyük, o güçlü, o güzel konuşan, o merhametli, o kahraman kral bir anda unutulur. Yeni kralın henüz ilk saatlerinde olmasına rağmen herhangi bir icraatına rastlanılmamasına rağmen eski kralın tüm güzel meziyetleri yeni krala yapıştırılır. Bazen yeni kral bir duyduklarına, bir de karşısında bu sözleri kendisine sarf eden eski kralın yandaşlarına bakıp, bahsedilen kral ben miyim acaba diye bir şüpheye düşer. Tam tamlar , türlü ritüeller ve bol iltifatlar eşliğinde tahta geçip oturunca, çok önemli bir iş yapmış edasına kapılır ve az önceki şüpheleri beyninden söküp atar. Yani kısa sürede kendisinin de ölebileceğini unutuverir.

Aslında ne ölen kral iktidar olmuştur ne de yeni kral. Hep kazanan, tam tamcılar, efsuncular, dalkavuklar, yalakalar olmuştur. Bu grup öyle basite alınacak bir grup değildir. Oldukça zekidirler, zengindirler, söz söylemesini, hediye vermesini ve almasını ustaca yaparlar, en önemlisi de işin nereye varacağını gayet iyi bilirler. Hayatta yaş tahtaya basmazlar. Birebir tanışmışlığım olanlar oldu, şu cahil aklımla gösterdikleri sihir karşında nutkum tutuldu. Öyle tılsımlı sözler söylüyorlar ki, insan kendisini bir anda Everest’in zirvesine çıkmış gibi hissediyor. Hal böyle olunca ölen krala da yeni gelen ve yaşayacak olan krala da “Allah yardım etsin!” demek mecburiyetinde hissediyor insan kendini. Neyse konuyu dağıtmayalım;

Aman ha yanlış anlaşılmasın, bu grup öyle alelade bir grup değildir. Okur-yazarlar, protokol kurallarını iyi bilirler, belagatte ustadırlar. Sesleri güzel olduğu için “Kral öldü, yaşasın yeni kral” şarkısını detone olmadan söylerler. “Kral çıplak” sözünü şirk ifadesiymiş gibi söylemekten hasılı ağızlarına almaktan korkarlar ve söyleyenin üzerine sefer-i hümayun başlatırlar. Hiçbir zaman kral olmak istemezler, krallık dışındaki tüm rütbe, makam ve mevkiiye, akçeli işlere talip olurlar, talip oldukları her ne ise onun için her türlü, Çin desisesini, Bizans entrikasını, Siyonist oyununu, Haçlı Seferini yapmaktan geri durmazlar. Kral olmak istememelerinin nedeni bu makamın göz önünde ve hareket alanın sınırlı olduğuna inanmalarıdır.

Yemeyi, içmeyi, güzel, pahalı elbiseyi, soyluluk ifade eden aksesuarlarını, parlak pabuçlarını, devrin son teknolojisi iletişim araçlarını ve silahlarını,  cins atlarını güçlerinin göstergesi olarak kullanırlar. Tüm bunları hak olarak görürler ve “Doğanın kanunu, büyük balık küçük balığı yutar!” atasözünü akıllarının önüne perde kalplerinin üstüne mühür olarak zerk etmişlerdir.

Peki, Büyük Kraldan ne beklenir?

“Bu krallıktaki kralın kim olduğu, kraldan çok kralcıların kimler olduğu ne Büyük Kralın umurundadır ne de halkın. Umulur ki Büyük Kral,  görevlendirdiği krala Hz. Ömer hassasiyetini, adaletini, Hz. Ali bilgeliğini, Hz. Osman masumiyetini, Hz. Ebu Bekir sadakatini tavsiye etsin, eğer ki bu konuda gerekli hassasiyeti göremezse de adaleti tahsis etsin. Adalet mülkü temelidir sözünü, zenginlerin varlığı olarak gören ve davrananlara, milletin üzerinde yaşadığı vatan toprağı olduğunu hatırlatsın!”

Anlattıklarımız, sizlerde karamsarlığa neden olmasın. Bu olup bitenler genellikle krallıklarda olur. Demokrasilerde hele ki ileri demokrasilerde bu tarz şeyler olmaz. Malumunuz 29 Ekim 1923’ten bu yana biz Cumhuriyet ile yani demokrasi ile idare ediliyoruz. Tabi kalbinizde krallık sevdası, ruhunuzda kraldan çok kralcılık yatmıyorsa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Işık Arşivi