Ali AVGIN
Musıki, İlahi Sırrın Dolaysız Vasıtası
Kültürümüzde musıki beşikten mezara kadar insan hayatının her döneminde varlığını gösterir.
Erzurumlu İsmail Hakkı hazretleri: “Musıki hikmete dair fendir / Bilene bilmeyene ruşendir / Nice esrarı var idrak edecek / Yer gelür sineleri çak edecek.” dizeleriyle musıkimizin hakikatini ifade etmişler.
Hammamizade İsmail Dede efendi ise özel meşk defterine, “Musıki ahlak-ı beşeri tasfiye eden bir ilm-i şeriftir. “ diye yazmış.
Türk musıkimizin ender icracılarından Bekir Sıtkı Sezgin ise; ” Musıki bir nimettir, Hüsn-i istimal gerekir. “ der.
Hem İbrahim Hakkı hazretlerinin, hem de İsmail Dede efendinin musikinin bir fen, yani ilim olduğu üzerinde ittifak etmişler. Ama bu rast gele bir ilim olmayıp, insanlığın ahlakını düzelten, hikmete dair bir ilimdir.
Öyle bir ilim ki ilahi sırrın anlaşılmasında en dolaysız vasıtadır.
“Merhum Sadettin KAYNAK, bir gün sabah namazından sonra yatar ve rüyasında Hz. Peygamber (sav) görür ve alır eline kalemi: “Muhabbet bağına girdim bu gece” diye bir şiir yazar. Bu şiir bestelenir ve güzel bir şarkı olur. Aynı zamanda aşk meclislerinde İlahi olarak ta okunur.
Mehmet Toptaş hoca şifa tefsirinde hatırasını şöyle anlatır; “Bunu birisine anlattığımda, o da; Hocam ben o şarkıyı dinlerken ne kadınlar düşünürdüm. diyor. Onun için kabahat şarkının kendisinde değil, dinleyenle, söyleyendedir.” Der.
“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır” Bestesiyle güftesiyle Yesari Asım ERSOY a ait hüzzam eserde. Unutulmaz şarkının güzel sözleri, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed ( Sav) için yazılmış. Eseri dinlerken duyulan hazın boşuna olmadığını fehmediyoruz.
Bestekarlarımızdan Alaittin YAVAŞÇA; “Ben Kilisli’yim. Dedem hafızdı. Bahçemizde Kur’an okumaya başladığında etraftan bülbüllerin gelip dinlediğini bizzat görmüşümdür. Fakat dedemin ölümünden uzun bir müddet sonra, memleketime gittiğimde baktım ki, ağaçlar kurumuş, evimiz çökmüştü, kuşlar da gelmez olmuştu” diyor. “ Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok” isimli şarkısını bunun üzerine yazdığını ifade ediyor.
…..
“Severim Her güzeli senden eserdir diyerek / koklarım goncaları sen gibi terdir diyerek”
Güftesi Bedii Ziya’ya ait, Lemi Atlı’nın hicaz bestesi.
Muhterem Ömer Tuğrul İNANÇER’in şarkıyı yorumunda:” Sen’den eserdir “ diye bir güzeli sevmek, yaratılmışların hepsinde yaratanı görmek meselesidir. Her nakışta nakkaşı görebilme meselesidir. O, “ benim “ diyen tasavvufla meşgul olmuş kişilerin, erbabı diyemeyeceğim, ehli diyemeyeceğim, meşgul olmuş kişilerin anlayamayacağı bir meseledir, ki tevhid meselesidir bu.
Nakışta nakkaşı bulabilmek, yaratılmışta yaratanı bulabilmek meselesidir. Ve bulduğun zamanda sevmeye zaten mahkum olursun, en güzel O çünkü. yegane sevilmeye layık O. O zaman “ Severim her güzeli senden eserdir diyerek “ dersin.
Bu manada düşünen kişi bu şarkıyı ayağa kalkıp, ceketini ilikleyip öyle dinler. Şarkı diye tahfif etmez.”
İsmail dede efendi; “Ben Seni sevdim seveli kaynayıp coştum/ Aklımı yağmaya verip fikrimi şaştım.” Derken, Ömer Tuğrul İnançer; Şarkılar “ Sen”i söylerken, o “Sen “ aynı zamanda hakikattir. Akıl yağmaya verilmeli ki muhabbet aşikar olsun,” der.
Türk musıkimizde mana yüklü nice eserler vardır. Söyleyene ve dinleyene göre değişir. Boşuna dememişler: “Musıki Alimin ilmini, Aşıkın aşkını, fasıkın fıskını artırır “diye.
Musıki yüce bir hikmet ilmi olması nedeniyle, müstakil bir ifade vasıtasıdır. Sadece eğlenceye dönük olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Tabiî ki eğlenmek ve dinlenmekte olacaktır. Ama tembelliğin adını dinlenmek koymakta, haksızlıktır. O yüce ifade vasıtasını sadece boş şeylere harcayarak geçirmekte musıkiyi israf etmek olur.
Selam ve sevgilerle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.