Ali AVGIN
Musıkimizde mah-ı muharrem
Muharrem ayı, tarihimizde birçok acı tatlı olayların hatırasını taşır. Özellikle bu ayda yaşanan Ehl-i Beyt, Kerbela ve Hz. Hüseyin'in şehadetinden doğan hüzün, musıkîmîzde ve edebiyatımızda geniş şekilde yankı bulmuştur.
Bilhassa Kerbela hadisesi ve bu meş'um olayın mağduru olan Ehl-i Beyt dediğimiz Hz. Peygamber (s.a.v.)'in torunları, dini musikimizde; mersiye, nefes diye isimlendirilen formların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Osmanlı döneminde tekkelerde ve camilerde aylara göre seçilmiş ilahiler okunurdu. Muharrrem ayın da Kerbela Vak’asına, özellikle de Hz. Hüseyin’in(r.a) şehadetine, Ehl-i Beyt sevgisine dair okunan ilahilere, “Muharrem İlahileri” veya “Muharremiyye” diye adlandırılırdı.
Muharrem ayında, tekkelerde mersiye okumak ve aşure pişirilmek âdeti, bilhassa kıyâmî ve devrânî tekkelerde daha fazlaydı. Muharremin onundan otuzuna kadar geçen müddet zarfında tekkenin âyin günü veya gecesi aşure dağıtılır, kurbanlar kesilir, yemekler yedirilir ve meşhur mersiyehanlara mersiye okutulurdu. Bu mersiyeleri okutmak için mersiyehanlıkla şöhret bulmuş kişiler tercih edilirdi.
Muharrem ayında tekkelerde yapılan zikirlerde okunmak üzere Muharrem ilâhileri adıyla pek çok eser bestelenmiştir. Kerbelâ şehidleri için su dağıtan sebilcilerin mersiye, kaside ve Muharrem ilâhileri okuyarak dolaştıkları bilinmektedir. Son yılların tanınmış zâkirlerinden Hüseyin Sebilci’de bunlardan biridir.
Özellikle Alevî ve Bektaşî çevrelerince bu hususa dair birçok manzume yazmışlardır.
Hz. Ali ve Hz. Fatıma başta olmak üzere Hz. Hasan ve Hüseyin hakkında birçok eser kaleme alınmış ve Ehl-i Beyt aşığı, yüreği yanık müslümanlar da bu eserleri bestelemişlerdir.
Toplumumuzu Alevi-Sünni diye ayrıştırmak isteyen yıkıcı anlayışa bütün bunlar iyi bir cevaptır. Aslında böyle bir ayrımın temeli yoktur. Kerbela hüznü, Türk-İslam toplumunun tamamına yansımıştır.Aynı musiki parçaları her kesimde zevkle dinlenmektedir. Gerektiği zaman gözler birlikte nemlenmektedir.
Âşık Yûnus'a ait olan:
Şehidlerin serçeşmesi
Enbiyânın bağrı başı
Evliyânın gözü yaşı
Hasan ile Hüseyin'dir
Şeklinde başlayan dokuz kıtalık manzumesi, Muharremiyyelerin en klasik örneklerindedir.
Büyük şairimiz Fuzuli de, Kerbela Vak’asını 60 beyitlik mersiyesinde destansı bir şekilde anlatır.
Mah-ı Muharrem oldu meserret haramdır
Matem bugün şeriata ihtiramdır.
Fuzuli, mersiyesine “Muharrem ayı geldi neş’eli olmak haramdır/ Bugünlerde matem tutmak Şeriat’a karşı bir saygıdır.” İfadesi ile başlaması da çok manidardır.
Ecdâdımızın yüksek irfânının bir tezâhürü olarak, tekkelerde muharrem ayındaki zikirlerde, İmâm Hüseyin Efendimiz ve Kerbelâ Şehidlerine hürmeten enstrüman kullanılmazdı. Yine bu Ehl-i İrfân, Muharrem ayı hâricinde mersiye okunmasını da doğru bulmazlardı.
Mah-ı Muharremin, bütün İslam Alemine hayırlar getirmesini, birliğimize ve beraberliğimize vesile olmasını, Cenab-ı haktan niyaz ederiz.
Selam ve sevgilerle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.