Ali AVGIN
Ney ve Neyzenlik
Ney, Klâsik Türk Müziğimizin yegâne üflemeli çalgısı ve Türk Tasavvuf Müziği’nin baş sazıdır. Tüm tekke mûsikîsinde bendir ile birlikte cevâz gören tek müzik âletidir.
Ney ses rengi olarak insan sesine en yakın çalgılardan biridir. Her türlü müzikâl motifi icrâ etmeye imkan tanır.
Hz. Mevlânâ’nın felsefesinde ney, “İnsan-ı Kâmil” in, yani belirli aşamalardan geçerek olgunlaşmış insanın sembolü olarak tanımlanır.
Benzi sararmış, içi boşalmış, bağrı dağlanarak delik-deşik edilmiş, geldiği yerin özlemiyle yanıp tutuşan, sînesinden çıkan feryâd ve iniltileri ile tüm insanlığa sırlar fısıldayan bu dost, yaratılışın temeli olan aşktan bahseder. Ney, bu nedenle Mevlevîlerce kutsal sayılarak “nây-ı şerîf” diye anılır.
Kutbü’n-nâyî Niyâzî Sayın, ney ve İnsan-ı Kâmil ilişkisi hakkındaki fikirlerini açıklarken şöyle diyor:
“Ney, yapı olarak dokuz deliktir. İnsana yakın bir duruma sahiptir. Kamışlıktan kopması bir insanın olgunluğa erişmesiyle alâkalıdır. Neyi alırsınız, kamışlıktan koparırsınız, kollarını kesersiniz, vücûdunda delikler açarsınız… Yâni insanı (da) olgun hâle getiren bir ney yapıcısı vardır. Onu da Hakk’ın kendisi olarak düşünüyoruz.”
Günümüz mutasavvıflarından Ömer Tuğrul İNANÇER ise sohbetlerinde şöyle anlatır.
Yetiştiği kamışlıktan kesilerek ayrılmış, vücudunda ateşle veya bıçakla delikler delinmiş, altına ve üstüne yani başına ve ayağına hatta boğumları arasına teller sarılmış madeni halkalar geçirilmiş kupkuru, sapsarı bir hale gelmiş içi boş bir kamış parçası. Ancak neyzenin "hû" sadâsı ile içi doluyor ve o zaman içindeki hava yakıcı bir ateş haline geliyor. Onun için galiba şair Nedim:
“Olmakta denununda hava ateş-i sûzân,
Nây'ın diye bilmem ki ne halet var içinde” diyor
Hakkında dîvanları dolduracak kadar çok şiir söylenmiş olan ney için, haklı şöhreti bugüne kadar gelen Nedim bile Nây'ın içindeki haletin ne olduğunu izahda zorluk çekerek
Nây'ın diye bilmem ki ne halet var içinde, diyor.
Ney böylesine içi boş ancak neyzenin sadası ile dolan bir kamış parçası. Neyzenin bir aleti, neyzenin istediği seslerin, sadaların çıkmasına yarayan yani neyzenin arzularının zuhur ettiği bir alet.
Neyzenler hemen her dönemde neylerini kendileri îmâl etmişlerdir. Bunda Mevlevîlik kültüründen gelen bir gelenekle ney satmanın neyzenlerce hoş karşılanmamasının önemli rolü olmuştur.
Bugün hayatta bulunmayan ünlü neyzenler arasında Şeyh Yusuf Dede, Kutb-ı nâyî Osman Dede, Neyzen Yusuf Paşa, Neyzen Dede Sâlih Efendi, Neyzen Aziz Dede, Neyzen Emin Dede, Hüseyin Fahreddin Dede ve Aka Gündüz Kutbay gibi birçok neyzenler gelmiştir.
Allah Uzun ömürler versin yaşayan neyzenlerimiz; Niyâzi Sayın, Hakan Avlan, Ahmet Şahin, Doğan Ergin, Sadrettin Özçimi, Süleyman Erguner, Ekrem Vural, Ümit Gürelman, Uğur Onuk gibi, ilk aklımıza gelen üstadları sayabiliriz.
Şehrimizde ise 1974 yılında kurulan Kahramanmaraş Musıki Derneğinin Türk musıkimize katkısı çok büyüktür. Kurulduğun yıllardan bu güne kadar şehrimizde bir çok neyzen yetişmesine vesile olmuştur.
Şu anda dernek başkanlığını yapan Bahaeddin BİLGİNER’de İstanbul’da Neyzen Ümit GÜRELMAN ın yetiştirdiği neyzenler arasındadır. Harun ATILGAN, Ali AVGIN, Zekeriya TANIŞ, Mustafa ÇAM, Alaaddin ÖTER, Süleyman ÇINGILI , Metin İSPİROĞLU, Remzi İSPİR gibi birçok neyzenin yetişmesinde bu derneğin katkısı çok büyük olmuştur.
Ayrıca şehrimizde hizmet veren,” Hz. Mevlana Kültürünü ve Türk Tasavvuf Musıkisini ve Kültürünü yaşatma derneği “ nin hizmetlerini de takdire şayan buluyoruz. Şehrimizde geleneksel usullere göre semazen yetiştiren bir gönül dergahıdır. Yetkililerine teşekkür ediyoruz. Hizmetlerinin daim olmasını temenni ediyoruz.
Selam ve sevgilerle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.