Mehmet GÜLER
Popüler Tarihçiliğe Akademik Bakış
Tarih, Herodotos’tan bu yana önemli aşamalar kaydeden sosyal bilimlerin önemli bir dalıdır. 19. yüzyılda hızlı bir gelişim sürecine giren Tarih; edebiyatın bir şubesi iken edebiyattan koparak bilimsel bir disiplin haline gelmiştir. Tarihsel sürecimizde özellikle Osmanlı’nın 700. Kuruluş yıl dönümü, İstanbul’un Fethi’nin 500. yıl dönümü etkinlikleri münasebetiyle tarihsel yayın, dizi, film ve romanların artması halkın tarihe olan ilgisini arttırmıştır. Bu yayınlar tarihin gündelik hayatla, halkla iç içe olmasını sağlamıştır.
Bu süreçte akademik tarih kitaplarının, belirli disiplin ve bilimsel kalıplarla hazırlanması sebebiyle okurun ilgisi; edebi ciheti daha baskın, akıcı ve okurun zevklerini, ilgisini ön planda tutan popüler yayınlara kaymıştır. Bu nedenle insanlar tarihi bilgiyi, akademik yayınlardan değil, popüler tarih dergileri, televizyon dizileri, filmler ve tarihi romanlar vasıtasıyla edinmişlerdir. Okurun popüler eserlere olan yoğun ilgisi popüler tarih eserlerinin artmasını sağlamıştır.
Popüler tarih eserlerinin oluşturulabilmesi için ciddi bir tarih birikiminin olması gereklidir. Bu nedenle popüler tarihçilik bir nevi akademik tarihçilikten faydalanan bir alandır. Türkiye’de Akademik tarihçiliğin ciddi anlamda yükselişi 1980’ler sonrasında gerçekleşmiştir. 1960 yılına kadar sadece üç tarih bölümü vardır. Akademik tarihçiliğin ağırlıklı olarak yer almadığı durumlarda, araştırmamıza konu olan ‘’popüler tarihçilik’’ bu boşluğu doldurmuştur.
Popüler tarihçilik; akademik tarihçiliğin girmediği konulara girmiş ve öncülüğünü Necip Fazıl Kısakürek’in aldığı ‘’inanmıyorum bana öğretilen’’ şiiriyle dile getirdiği karşı tarih yazımını sahiplenen, tarihçi olmasa da tarihçinin üslubunu kullanarak, belgelere ulaşabilen ama belgeleri belli bir zihniyet paradigması çerçevesinde inceleyen yazar türünü ortaya çıkardı.
Kabul edelim ya da etmeyelim “Muhteşem Yüzyıl” dizisi örneğinde olduğu gibi popüler tarih eserlerinin toplumun tarih algısını doğru ya da yanlış önemli bir biçimde etkilediği bir hakikattir. Tarih algısı üzerinde bu denli etkiye sahip olan bir alanın salt olumsuz bir perspektifle ele alınması pek rasyonel bir davranış gibi gözükmemektedir. Bu tür eserlerin kritik edilmesi sürecinde özellikle toplumdaki büyük bir kitlenin “tarihe olan merakını” perçinleme metodolojisi üzerinde önemle durulmalıdır. Okunmayan duygu ve estetikten yoksun akademik tarih eserlerine bu belki de cihetiyle yol gösterici olacaktır.
Popüler tarihçiliğin tarihsel serüveninin, ürünlerinden yola çıkılarak akademik bir bakışla tespit edilip yazılamamış olması bir eksikliktir. (Özcan, 2011; 5) Literatürü taradığımızda ‘’Popüler Tarih’’ ya da ‘’Popüler Tarihçilik’’ adı altında Ahmet Özcan’ın ‘’Türkiye’de Popüler Tarihçilik’’ isimli doktora tezi haricinde kapsamlı ve problematik bir çalışmanın olmadığnı görüyoruz.
Değerli Yrd. Doç. Dr. Ahmet Özcan’ın hazırlamış olduğu bu kitap dönemin ürünlerinden yola çıkılarak titiz ve özverili bir çalışma ile bu alana akademik bir fener tutmuştur. Akademik bir çalışmanın ürünü olan eserde, yazarın kullandığı edebi dil ise esere ayrı bir zerafet katmış; okuru kitabın satırları arasında tarihsel bir yolculuğun içerisine çekmiştir. TTK tarafından da basılan ‘’Türkiye’de Popüler Tarihçilik’’ adlı kitap, bu sebeple üzerinde önemle durulması ve incelenmesi gereken bir eserdir.
Tarihçi olsun ya da olmasın, tarih içerikli haber, dizi, roman ve sinema filmi ile büyük bir kitlenin doğru ya da yanlış bir tarih bilgisinin oluşumunda çok önemli bir konuma sahip olan bu alan akademik bir perspektifle ele alınıp incelenmelidir. Alandaki bu eksikliğin giderilmesi; toplumun tarih algısını derinden etkileyen ve inşa eden popüler tarihçiliğin akademik bir perspektifle analiz edilmesine katkıda bulunacak ve büyük bir boşluğu dolduracaktır.
Kaynakça: A. Özcan ‘’Türkiye’de Popüler Tarihçilik’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.