Şiirin şehri Kahramanmaraş’ta, bu hafta şiir bayramı var.

Geç kalınmış bir etkinlik olmasına rağmen “ Kahramanmaraş Şiir festivali” bu şehre yakışan beklide en anlamlı festival.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul kız kulesinde, Belediye başkanımız Sayın Mustafa Poyraz tarafından, başarılı bir organizasyonla tanıtımı yapılmıştı. İnşallah bu başarı sonuna kadar devam eder. Uluslar arası, kalıcı, kaliteli bir şiir festivaline dönüşür.

Bu etkinliği gündeme getiren, akıl, fikir veren herkese, bilhassa Kahramanmaraş belediyemize müteşekkiriz. Gün gelecek belediyenin yaptığı hizmetler belki unutulacak ama. Bu festivali bu şehre kazandıranların ismi unutulmayacak. 

Şehrimizin tanıtılmaya muhtaç, o kadar çok kültürel sermayesi var ki. Şiir ve şairlerimiz sadece bunlardan biri.  

En azından; Germenika antik şehri mozaiklerini, Eshab-ı keyfi, doğa harikalarımızı, Başkonuş’un ve Ahır dağımızın güzelliklerini, Maraş Aslanımızı, hatta Osmanlı sarayına gönderdiğimiz sümbüllerimizi ve daha nice, tarihi ve turizm güzelliklerimizi, İnşallah bir gün gelir Ceyhan ırmağının öbür taraflarında da tanıtırız.

Geçenlerde Sayın başbakanımızın şehrimize geldiğinde, 12 Şubat stadyumunda yaptığı konuşmasının başında, Necip Fazıl Kısakürek’in şu sözünü hatırlatmıştı. “ Birçok eser ortaya koydum, birçok şiir kaleme aldım, düzinelerce yazı yazdım ama hiçbiriyle övünemem. Övünecek bir şeyim varsa o da Maraşlı olmamdır ”

Üstad, kendisini su katılmamış Maraşlılık ruhu taşıması ile her zaman öğündüğü bilinir.

“Maraş'a ekleyebilecek hiçbir şerefim yok, fakat Maraşlı olmaktan gelen bir şeref taşıyorum. Bu şerefi içimde rast gele bir duygu değil, sistemli bir gurur halinde besledim.” diyen Necip Fazıl için Maraş “çocukluk günlerinden beri, masalını dinlediği, bir rüya alemini yeryüzüne kabul ve tasdik ettirecek” şehirdir diyor.Rasim Özdenören’e “Maraşlı mısınız?” diye sorulduğunda “ Evet, Maraşlıyım. İnsanın bir yerden olması ona övünç verirse bununla övünmek de isterim” demişti. Aynı düşünceleri Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Ahmet Taşgetiren ve hatta aslen Maraşlı olmadığı halde kendini Maraşlı addeden Sezai Karakoç’un cümlelerinde de yakalamak mümkün. Şair Gülten Akın şiirinde “Adamın su gibi akanıdır Maraşlı “ diyor. Bu duygu yansımasının temelinde Maraş’ın ruhunda şiir olması yatar.

Yakın dönemde yetişen, şairlerimiz, yazarlarımız ve sanatçılarımız olduğu gibi, geçmiş dönemlerde yetişmiş meşhur şairlerimiz, divan sahibi Maraş’lılarımız vardır.

Sümbülzade Vehbi Efendi; 1718 yılında şehrimizde doğmuş. Uzun müddet kadılık yapmış. Reisü’ş-şairân olarak, döneminin önde gelen mesnevi şairlerinden olmuş.

Bir gün padişah yanına çağırır; Bana öyle bir şiir yaz ki der. İlk mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ödüllendirmek gelsin der. Bunun üzerine meşhur “Azm-ü hamam edelim” şiirini yazar. İlk mısraları muzır gibi algılansa da ikinci mısralarında durum telafi eder. Buraya yazmaya cesaret edemediğimiz şiiriyle, Padişah III Selimin iltifatına mazhar olur.

Ahmet Kuddusi Mar’aşi hazretleri; 1769 da doğmuş. Maraş’lı aileye mensuptur. Niğde’nin Bor ilçesinde 1849 da vefat etmiş. Meşhur Kuddusi divanının müellifidir. Anadoluda Mevlanadan sonra aynı çizginin devamı olarak tasavvufta önemli şahsiyetler arasında yer alır.

Şiirlerinin çoğu günümüzde bestelenmiştir. Tasavvuf musıkimize zenginlik katmıştır. Şiir festivalimizde, en azından Ahmet Kuddusi hazretlerinin, şiirlerinden bestelenmiş ilahileri  konser salonlarında icra edilebilir. Zira, sanatçı Ahmet Özhan grubunun böyle bir çalışması olduğunu biliyoruz.

Görülüyor ki bu Kahraman şehir, bu şiir festivalini çoktan hak etmiştir. İnşallah bu festival,  karnaval ve ucuz eğlence etkinliklerine dönüştürülmez. Seviyesini korur, amacına ulaşır, gönülleri ateşler, yeni cevherler ve yeni şairler ortaya çıkartır diye umutlanıyoruz.

Emeği geçenlere teşekkür ederek, festivalimizin şehrimize ve ülkemize hayırlar getirmesini, başarılı ve daim olması temenni ediyoruz.  

Selam ve sevgilerle.