Abdulbaki GÜNIŞIĞI
Şehadet ya habibi le ilahe illalah ya habibi
Yukarıda başlığa koyduğum cümleler bir annenin evladına son sözleri idi. Halepten, bizim halepten bahsediyorum. Bizim olduğunu bize unutturduklarını zan ettikleri Halebimizden bir ses idi. Haberlerde elin yurdu gibi gösterilen, fakat bir çoğumuzun neden ise içini acıtan halepten bir ananın feryatları böyle idi.
İslam aleminin bekçisi Osmanlı devletimizin bütün ehli salibin düşmanlığı ve içten vuran dahili bedhahlarımız vasıtası ile yıkılmasından sonra elimizden alınan İslam yurtlarından en bizim olan bir kalpgahtan yükseldi bu feryat.Bütün İslam yurtları gibi Halep te bütün Müslümanların yurdu ve kalpgahı olmalı değimli idi. Her Müslüman, diğer Müslüman diyarlarının da sahibi değilmidir. Müslüman için yurt, içinde ezan okunan hür toprak parçaları değilmidir. Öyle ise elbette halepte diğer İslam yurtları gibi bizim yurdumuzdur. Yurdumuz olduğuna, içinde yaşayanlarda bizden olduğuna göre , bu feryat aslında bizim feryadımız da olmuş oluyor.
Birkaç gün önce, Rus gavuru ile onların içimizdeki uşaklarından esed tarafından bombalanan Halep te ekranlara gelen bir ibretlik görüntü için yazdım bu yazıyı. İçimizdeki iman miktarı kadar etki edecek bu görüntüler, İslam aleminin içler acısı halini gösterir iken, hala bir damarın çok sağlam bir şekilde hayatını idame ettirdiğini de bize göstermiş oldu.
Sivilleri, uçaklara karşı hiçbir savunması olmayan sivilleri vurmada, mahir olan ehl-i salib, gene bir bombalı saldırı yapmış ve bir çok insan şehit olup beton yığınlarının altında kalmış. Bir gençte ağır yaralı olarak ambulans ile olmayan hastaneye ulaştırılmaya çalışılıyor, yanında annesi var. Annesi evladının kanına bulanmış yüzü ile oğlunu teselli eder iken, onun şehid olacağını anlayınca, ellerini öperek ya habibi şimdi şehid olma vaktidir, şehadet getir ey oğlum, sevgilim şehadet getir diyerek vakur bir ifade ile oğluna sesleniyordu. Gözyaşları içerisinde bu haberi seyreder iken, işte bütün dünyanın düşman olduğu bu damar dedim.
Hepimizin evladı var. Başlarına bir hal gelse, çırpınıp yırtınıp ağlayanlarımızda oluyor, sessizce kadere razı olup isyan etmeyen ve en feci halde bile hangi dine inandığını unutmayanlarımızda var. İşte bizim halepte kalıp, kaçmayan, herhangi bir yere sığınmayan ve yurdunu savunan imanlı insanlar, böyle acımasızca bütün dünyanın gözleri önünde tek tek şehid ediliyorlar. Eyyy Müslüman bu ananın oğluna tavsiyesini yapacak kaç tane ana var iyi düşünün. İmanımızdaki erozyonu iyi düşünün. Bir de oğluna ey oğul, ya habibi le ilahe ilahlah de, şehadet getir ey oğul, şimdi şahid olma zamanı diyen bir anayı düşünün.
Nerede bir kan ve gözyaşı var ise daima Müslümanların olan, üç yüz yıldır da dinmeyen bu gözyaşlarını ancak tevhid ile silme imkanımızın olduğunu biliniz. Tevhidin şartı ise adalettir. Müslümanlar Allahın adaletinden şaştıkları için başlarına bu belalar geliyor. Ülkemiz başta olmak üzere haberlere bir bakınız. Gördüğünüz şey devletin kendi vatandaşının hukukunu koruyamadığı, seçilmiş milletvekillerimizin ve hükümetlerimizin de böyle bir dertlerinin olmadığı, çıkardığımız uyduruk yasalarında adaleti tesisten ziyade, edepsiz ve zalim insanların işine yaradığıdır.
Madem ki tevhidin şartı adalettir. Öyle ise her İslam devleti kendi vatandaşına adalet ile muamele edecek kanunları çıkarır ve uygular ise o zaman , zalimlerin bizlere her hangi bir zulmü de olamaz. Neyler ise Rabbim güzel eyler. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.