Mehmet Dobaoğlu
ZİKİR VEYA SAVAŞ MEYDANI, FARKEDER Mİ?
Öncelikle, Kadir Gecemizi kutluyorum. Allah hepimizi Kur’an’ı anlayıp, yaşamayı nasip etsin. Sözlükte “bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir kelimesi (çoğulu zükûr, ezkâr) dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır. Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur. Şöyle bağlayalım: “Kur’an’da türevleriyle birlikte birçok ayette geçen zikir Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek; nimetlerini anmak, bunları kalple hissetmek ve tefekkür etmek; kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek; namaz kılmak, dua ve istiğfarda bulunmak, kevnî âyetler üzerinde düşünmek şeklindeki kullanılmıştır. Yine Kur’an’da, Allah’ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiş. O’nun için zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış (el-Ankebût 29/45)
Sizler hiç zikir halkasında ya da meydanında bulundunuz mu bilmiyorum ama gençliğimde meraklı olduğum için, birkaç kez zikirlere katıldım. Hem Kadirilerin sesli zikirlerinde hem de Nakşilerin sessiz yapılan zikirlerini yaptım. Her ikisi de kalbimize lezzet verdi elhamdülillah! Ancak, Allah’ı(cc) dil ile anmanın sesli ya da sessiz yapılması hususunda çeşitli rivayetler vardır. Kur’an’da Allah’ın içten yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle tesbih edilmesi emredilmiş (el-A‘râf 7/205). Öte yandan bir kutsî hadiste, “Kulum beni bir toplulukta anarsa ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım” dendiği (Buhârî) kaynaklarda gösterilmiş. Konu uzun zikir konusunu burada kapatayım.
SAVAŞ YA DA CİHAD
“İslam hukukunda savaş, Allah'ın insanlığın maslahatını en iyi şekilde karşılayacak ve onların mutlak yararına olacak en son ve en mükemmel iradesi olan İslam'ın, insanlara ulaşmasını engelleyen güçlerle Allah yolunda can, mal, dil ve diğer bütün vasıtalarla mücadele etmek ve bu uğurda bütün gayretini harcamak” şeklinde sözlüklerde tanımlanır, Allah’ın için yapılan savaşlar ya da diğer cihatlar, kötülükle mücadele etmeyi amaçlar. Kendine göre bir hukuku vardır. Özetle bir Müslüman hem zikir meydanında hem de savaş meydanında Allah için vardır. Özetle insanın yaşamı da ölümü de Allah için olmalıdır deyip, konumuza girelim. Önce şu soruyu soralım, zikir mi, cihad mı daha üstün? Açalım.
“Beyzavi, Nesevi, İ. Hakkı Bursevi gibi çoğunluk müfessirler; en sıkıntılı günlerde bile Allah’ı zikretmek, dua, yakarış, tesbih, tekbir ve bütün hallerde Allah’tan uzaklaşmamak, kalp ve dilden Allah lafzını terk etmemek gerekliliği üzerinde ısrarla durmuşlardır…
Hicazi tefsirinde: “Harpte bile zikrullah ile memur olduğumuza göre, zikri terk etmek için hiçbir özür yoktur. Ölümle burun buruna gelindiğinde bile Allah’ı hatırlamamız gerektiğine göre rahat ortamlarda zikrullah nasıl terk edilebilir diye sormaktadır…
Zikrullah savaşta, hayat ve ölüm arası bir çizgide veya en zor anlarda bile yalnız ve yalnız o müstahak ve ta’zime layık olan zât için olacaktır! Allah’ı, Allah olduğu için her türlü rezervden arınmış mutlak muhabbet ve hesapsız bir aşk ile anmak derecelerin en yücesidir.
Nebî(sav) efendimize, Kıyamet günü, Allah katında ibadet yönünden en üstün kul kim olabilir sorusuna Cevaben: “… Allah’ı çok zikredenlerdir…” buyurmuştur.
Sahabe şaşırarak, Allah yolunda cihad eden mücahidlerden daha hayırlı mıdır? Sorusuna cevaben:
“ Evet, o Gâzî, düşmanla çarpışırken kılıcı kırılıp kanlar içinde kalsa dahî, yine Allah’ı çokça zikredenler, derece itibari ile efdal ve üstündür…” buyurmuşlardır. (Tirmizi)
Bu hadis-i şeriften murat, mücahidin görevinin süreli olmasındandır… Üzerine vazife olarak düşen, Allah yolunda Cihad ibadetinden kaçmayıp, vazife yerine getirildiğinde kendisi için iki onur beklemektedir. Şehadet veya Gazilik…Her iki onurlu görevin karşılığı Allah tarafından belirlenmiştir… Zikrullah ise bir ömür sürecek olan ibadettir… (Mehmet Hüsrevli, Kur’anda Zikir ve Dualar Kitabından)
Benim anladığım şu ki, insanın her anı Allah’ı anmakla geçmelidir, işte bundan dolayı hep deriz ki, öyle bir nesil yetiştirelim ki, kimsenin olmadığı yerde beni Allah görür şuuruyla hareket etsin! Rabbim böyle nesillere kavuşmayı nasip etsin inşallah!
Bu arada bayramımız da kutlu olsun, inşallah bir gün gerçek bayramımızı da birlikte yaparız...
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.