Harun Çitil
Hamam Tası
Kış Afşin’de kış yumuşak geçmiş,kar az yağmıştı ama yağmur çok yağdığı için bahçeler,bağlar,tarlalar her taraf yemyeşildi.1992 yılı Mart ayının ortasıydı.Havaların güneşli ve sıcak gitmesinden dolayı kayısılar,kirazlar,vişneler.badem ağaçları bembeyaz çiçeklerini erkenden açmışlar,sanki herbiri beyaz gelinlik giymişti.İnsanın baktıkça bakası geliyordu.Arılar ağaçtan ağaca,çiçekten çiçeğe neşeyle dolaşıyordu.Tabiat ilkbaharla birlikte kış uykusundan uyanmıştı.Atlasın eteğinde otlayan koyunların meeelemesi ,boyunlarındaki çanların(tokların)sesleri lojmanlardan duyuluyordu.
Türkan Öğretmen, Afşin Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na geleli altı yıl geçmişti.YİBO’nun çalışma şartları oldukça zordu.Öğretmenler, lojmanlarda kirasız oturuyor,ısınma parası ödemiyordu; bunun karşılığında , yirmi dört saat nöbet tutuyorlardı. Nöbetçi erkek öğretmen, geceyi erkekler öğrenciler yatakhanesinde;nöbetçi kadı öğretmen ,kız öğrencilerin yatakhanesinde geçiriyor.Sabah kahvaltısını yaptırdıktan sonra nöbet bitiyor ama dinlenmeden derslerine devam ediyorlardı.Akşam etütlerinde ise bütün öğretmenler kendi sınıflarında etüt görevini yerine getiriyordu.
Türkan Öğretmen YİBO’ya geldiğinde kızı üç,oğlu bir buçuk yaşındaydı.Gece nöbetlerine gitmesini istemiyor,annelerinin eteğine yapışarak ağlıyor ve onu engellemeye çalışıyorlardı.Kendisi de çok üzülüyor ama elinden bir şey gelmiyordu,görevini yapmak zorundaydı.Kaynanası ve kendisi gibi öğretmen eşi de çocukları teselli ediyor,ikna etmeye çalışıyordu.Normalde haftada bir nöbet geliyordu fakat doğum yapan kadın öğretmenler nöbetten muaf oluyordu.Başka sebeplerle kadın öğretmen sayısı azaldığı zaman ,kadın öğretmenlere üç günde bir nöbet geliyordu.Bundan dolayı sık sık nöbet tutan kadın öğretmenler çok yıpranıyordu.
Türkan Öğretmen,okulda herkes tarafından sevilen sayılan bir öğretmen olduğu gibi, ev hanımları tarafından da çok sevilirdi.Ev hanımlarının ayda bir yaptığı altın günlerine katılırdı.Onlardan yemek tarifleri,pasta tarifleri alır,kendisi de yemek tariflerini,tatlı tariflerini faydalı bilgileri onlarla paylaşırdı.Aliminyum tencerelerde yapılan yemeklerin, insanlarda Alzheimer hastalığı gibi sağlık sorunlarına sebep olduğu söylenmekteydi.Bunların yerine yemeklerde paslanmaz çelik,dökme demir veya seramikten yapılmış tencere ve tavaları kullanmaya başladılar ;ayrıca yemek yapılan eskibakır tencerelerin ,tepsilerin,tabakların da iyi kalaylı olması tavsiye edildi.Bütün bunlardan dolayı Türkan Öğretmen,aliminyum tencereleri ve kapları kullanmıyordu. Hijyene çok dikkat ediyor,komşularına porselen tabaklarda ya da cam kaplarda yemek ikram ediyordu. Komşularında aynı şekilde yemek ikram etmelerini istiyordu. Komşuları da yemek ikramlarında bu hususa dikkat ediyorlardı.
Eski günlere daldı,YİBO’da görve başladığında birinci sınıfı vermişlerdi.Mezralardan birinci sınıfa gelen çocukların hepsi ana kuzusuydu.Okul,müdür,öğretmen kavramlarını bilmiyorlardı.Okula uyum sağlamaları çok zor oluyordu.Sınıf öğretmenlerine çok görev düşüyordu.Türkan Öğretmen,anne şefkatyle öğrencilerine yaklaşıyor.Kendi çocuklar gibi onlarla ilgileniyor, onları çok seviyordu.Öğrenciler ,birbuçuk ayın sonunda okula uyum sağlamışlardı.Okulda uyulması gereken kuralları öğrenmişlerdi.Türkan Öğretmen, üst sınıflarda okuyan kız ve erkek öğrencilerde birinci sınıf öğrencilerine ablalar,ağabeyler görevlendirmişti.Bu uygulama, çocukların okula erken uyum sağlamalarını kolaylaştırmıştı.İçlerinde çok zeki erkek ve kız öğrenciler vardı.Çocukları okumaları için hep teşvik ediyordu.Çünkü,küçük yerleşim birimlerinde mezralarda,köylerde,ilçelerde aileler; genellikle kız çocuklarını mahalle baskısıyla‘’günah’’ diye okutmak istemiyorlardı..Bu sebepten dolayı kız öğrencilerinin okuması,meslek sahibi olmaları,ayakları üzerinde durmaları için çok çaba gösteriyordu.
Türkan Öğretmen, ağı haraketeder, yavaş yürürdü;hiç acele etmezdi.Koştuğunu gören olmamıştı.Konuşurken tane tane güzel konuşurdu.Her zaman yüzü güleçti.Sınıfa güler yüzle girerek, öğrencilerine pozitif bir enerji verirdi.Öğrencilerin tatilde olduğu bir yaz gününde Türkan Öğretmen ve lojman hanımları bahçede çay içiyor,kendi aralarında sohbet ediyorlardı.Çocuklar kendi aralarında çeşitli oyunlar oynuyordu.Bir ara çocuklar kendi aralarında koşu yapmaya karar verdiler.Türkan Öğretmen’den hakem olmasını istediler.Türkan Öğretmen de hakem olmayacağını, yarışa katılacağını söyleyince hepsi birden şaşırarak gülüştüler.Birkaç ev hanımı ve genç kız da yarışmaya katılacağını söylediler.Okulun bahçesinden lojmanlara kadar olan, yaklaşık yetmiş metre mesafeyi koşmaya karar verdiler.Türkan Öğretmen, nöbet düdüğünü koşuya katılmayan ev hanımlarından birine verdi.Okul bahçesini doğu tarafında yarışacak ev hanımları,kızlar, çocuklar ve Türkan Öğretmen yan yana sıraya girdiler.Düdük sesiyle koşmaya başladılar. Yarış bittiğinde herkes donakaldı çünkü tazı gibi hızlı koşarak birinci olan Türkan Öğretmendi.Bu neticeyi hiç kimse beklemiyordu.Herkes,şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu…Kısa zamanda bu koşuyu, bütün okul çalışanları duydu ama kimse inanmak istemiyordu.Okul personelinden biri,koşuya katılan hanımına sormuş:
--Türkan Öğretmen, ev hanımlarıyla yapılan koşuda birinci olmuş,doğrumu?..Hanımı neticeyi doğrulayınca demiş ki:’’Yediğiniz ekmekler haram olsun, dizinize dursun!..Yarım saatte, sağdan sola zor dönen Hocanım’a,koşuda nasıl yenildiniz!..’’diyerek şaşkınlığını dile getirmiş.
Türkan Öğretmen ,nöbetten tuttuğu bir günün öğle sonrası eve çok yorgun geldi.Evde yiyecek bir yemek yoktu.Acele ile elini,yüzünü yıkadı.Üzerini değiştirdi,ne yemek yapayım,diye düşünürken kapının zili çaldı.Kapıyı açınca karşı komşu Nevin Hanım’ın kızı Şerife ile karşılaştı.Elinde büykçe bir tabakta çorba vardı.Nevin Hanım,Türkan Hanım’ın çocukluk arkadaşıydı.Dostlukları çok eskiye dayanıyordu.
Şerife:’’Türkan Teyze,annem Soğuluk çorbası(Semizotu çorbası) gönderdi.’’
Teşekkür ederek çorba tabağını aldı.O kadar yorgun ve acıkmıştı ki tabağın kaşık madeninden olduğuna bile dikkat etmedi.Salondaki masanın üzerine koydu.Mutfaktan kaşığı aldı, çorbanın tadına baktı.Soğukluk çorbası,soğukluk kurutundan et suyu ile yapılmıştı.İçinde yarma,nohut,barbunya vardı.Tadı ,çok hoşuna gitti, iştahla kaşıklamaya başladı.Kapı zili tekrar çaldı.Gelen Nevin Hanım’ın küçük oğlu Ahmet’ti.Türkan Hanımın oğlu Halil İbrahim’in arkadaşıydı,onunla oynamaya gelmişti.Ahmet’le Halil İbrahim birlikte top oynamayı,gezmeyi,ateri oynamayı çok seviyorlardı.Türkan Öğretmen iştahla çorbayı içerken Ahmet, Türkan Öğretmen’in içtiği çorba tabağına gülerek baktı,çocuk saflığı ile şaşkınlığını dile getirdi:
--Amaaa!..Annem, çorbayı hamam tasıyla göndermiş!..’’ dedi. Türkan Öğretmen’in elinden kaşık düştü.Ahmet’e dikkatlice baktı:’’Ahmmet,beni huylandırmak için yalan söylüyorsun?. İnanmıyorum sana!..Doğruyu söyle!..Deyince Ahmet , kendini savunmaya geçti ve dedi ki:’’Vallahi,billahi yalan söylemiyorum Türkan teyze!..Dün, annem beni banyoda yaptırdı, bu hamam tası ile çimdirdi.
Türkan Öğretmen, üzüntüyle ayağa kalktı, tabakta kalan çorbayı çöp kovasına döktü.Tabağıçalkaladı,Nevin Hanım’ın kapısını çaldı.Kapıyı Şerife açtı.Şerifeye’’ Anneni çağır!..’dedi.Nevin Hanım orta boylu, beyaz tenli, pembe yanaklı,her zaman güleç yüzlü, biraz şişmanca bir ev hanımıydı.Lojmanda herkesin sevdiği,saydığı melek gibi bir kadındı.Çocuklarını çok sever ,onlara bağırdığı,kızdığı duyulmamıştı. Nevin Hanım yöresel yemekleri de çok güzel yapardı.Yavaş adımlarala kapıya geldi.Türkan Hanım’ı görünce güleç yüzle eve davet etti ama Türkan Hanım içeri girmedi,biraz sinirli ve sitemli bir sesle konuşmaya başladı:
---Nevin !... Benim yemek tabağı konusunda ne kadar hassas olduğumu bildiğin halde soğukluk çorbasını, kaşık madeni tasla göndermişsin!..Hadi onu da geçtim!... Ahmet, Hamam Tası ile çorba gönderdiğini söylüyor. İştahla içtiğim çorbayı yürek bulantısından çıkaracaktım!..Hamam tası ile çorba gönderilir mi?..Bunu senden beklemezdim!..Bundan dolayı canım çok sıkıldı!..
Nevin Hanım,Türkan Hanım’ın konuşmasını sakince dinledikten sonra gülmeye başladı,neredeyse gülmekten yıkılacaktı. Bir süre gülmekten dolayı konuşamadı.Kendini zor da olsa topladı:’’Bekle,geliyorum!..’’diyerek gülerek içeri gitti.Biraz sonra, elinde kaşık madeni bir tasla ağır adımlarla geldi ama gülmesi devam ediyordu:
--Türkan Hanım!..Kusura bakma!..KerimBey,kaşık madeni,bu tastan iki tane satın almış.Bu tası, banyoda hamam tası olarak kullanırken, elindeki tası mutfakta kullanıyorum.Senin, tabak hususundaki titizliğini biliyordum ancak beş kişilik aile olduğunuz için, çorbayı çok vermek amacıyla bu tasa koydum, kusuruma bakma!..deyince yanlışlık anlaşılmıştı, ikisi birden gülmeye başladılar.
Hamam tası ile çorba verme hikayesi,lojman hanımları arasında fısıltı gazetesiyle hemen yayıldı.Komşular,birbirlerine yemek ikram ederken bu hususa dikkat ediyorlardı.Hele hele Türkan Öğretmen’e yemek gönderirken ya porselen tabakta ya da cam kapta olmasına özellikle dikkat ediyorlardı.Bir yıl sonra Türkan Öğremen,YİBO’dan ilçe merkezine tayin oldu ve evini lojmandan ilçe merkezine taşıdı.YİBO’da Lojman Hanımları, birbirlerine yemek ikram derken ya porselen ya da cam tabak kullanarak uzun sürebir süre Türkan Öğretmen’i andılar ve onun kulağını çınlattılar!..
‘’ BAKİ KALAN KUBBEDE BİR HOŞ SEDA İMİŞ...’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.