
Fatmagül Abacı
Sen Bildiğini Oku
Kısık gözleriyle etrafı taradı. Çalışanları tek tek süzgeçten geçirdi. Kimin ne yaptığını takip etme işini tamamlayınca usulca ofise geçti. Masasına kuruldu ve işçi yevmiye defterini açtı. Atölye için on beş kişi fazlaydı. Gelir gideri karşılamıyordu. Yemekti, yol parasıydı, Sigorta, haftalık yevmiye derken epey yekun tutuyordu. Kendisi bile rahat yaşamı dizginlemiş, evde dahi tasarruf tedbirleri almıştı. Sakalını eliyle düzelti. Kimsenin ekmeği ile oynamakta istemezdi ama daralmaya gitmek zorundaydı. Kaç kişi çıkaracaktı ki? Sadece el işçilerinden eleme yapabilirdi. Makinacılar çalışıyordu, iyi kötü.
-Offf !
Defteri kapattı. Firma telefon numaralarını barındıran ajandasını açtı. Firmaları arayıp iş için bir gelişme var mı diye soracaktı. Onlarda gelişme olursa kendileri de rahat çalışabileceklerdi. Gözüne kestirdiği kodaman şirketlerin birini aradı. Cevap olumsuzdu. İkinci firmayı aradı. Cevap yine olumsuzdu. Üçüncü dördüncü derken beşinci de firma yetkilisi olumlu cevap verdi. Salı günü malları vereceğini diğer haftaya istediğini belirtti. Tamam dedi, fasonu sordu;
-Yüz elli dedi, karşıdaki ses.
-Modeli fakslayabilir misiniz?
-Siz iş istiyor musunuz?
-Ama diyecek oldu, yutkundu. Piyasa çok kötüydü ve iş bulmak çok zordu. Ve “tamam gönderebilirsiniz” dedi.
Karşı taraf insan kaynaklarına bağladı ve adres verildi, telefonlar verildi. Telefonu kapattığında öyle sıkıntılanmıştı ki. Tekrar eline yevmiye defterini aldı. Merhametliydi. Kimse bayram üzeri işsiz kalsın istemiyordu. Ama her şey o kadar üstüne geliyordu ki, mecburdu. Şu son üç yıldan beri Mısır da sekte vurmuştu işlerine. Zaten Çin tekstil konusunda üretim de kimseye aman vermiyordu ki !
Erdal, Yasin’e yol verecekti. Kızlardan da Nebahat ve Mine’ye dört çay paydosunda söyleyecekti. Haftaya onlarla yolunu ayırdığını söyleyecekti. Saat henüz üçü yirmi geçiyordu. Kendi de üzüldü çocukların durumuna. Bayram üzeri nerede iş bulacaklardı. Bir ay vardı bayrama. Hayırlısı dedi defteri kapattı.
***
Mine ağlıyordu ;
-Ben evi geçindiriyorum sözü birden döküldü dilinden. Herkes başını Mine’ye çevirdi. Utandı, kıpkırmızı oldu kızcağız. Nereye saklanacağını bilemedi. Demişti patron, daha iyi iş bulabilirsiniz, biliyorsunuz sektör çok zor durumda. Bir iplik olmuş altmış yedi lira. Ben de istemezdim ama durum bu çocuklar.
İçlerinde en küçükleri de Mine idi. Henüz on yedi yaşındaydı. İş bulduğu için sevinirken olmamıştı bu. Üstelik makinacıydı. Ninesi ve kendisiydi. Ailesini trafik kazasında kaybetmişti. O ninesin de kalmıştı, dönüşte alacaklardı anne babası ve küçük erkek kardeşi. Fakat bir daha dönememişlerdi. O günden beri ninesiyle yaşıyordu tek katlı gecekondu da.
Şimdi ne diyecekti, nerde iş bulacaktı?
***
Ve dört kişi eksildi atölyeden. Bu arada diğerleri ne zaman bize sıra gelecek diye bekleyip duruyordu. Patron bildiğini okudu ama kendi bile çok pişman oldu. Söylediğini değersizleştirmemek adına Mine’yi dahi tekrar işe almadı. İki günden beri Kızı gözleri dolu dolu rüyasında görüyor, tam onunla konuşacakken uyanıveriyordu. Düşünüyordu.
***
Bu arada beklenen iş geldi ama o kadar çok süs dikişi vardı ki, nasıl yetişecekti. Üstelik verilen ücret düşüktü. Basit bir tişört değildi ki ! Kendi kendine “hadi bakalım Ömer, bitir şu işi teslim et. Göreyim seni .”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.