
Fatmagül Abacı
Mısır Gezisi
Yolculuk için aslında hiç uygun değildi. Kar yağışı için uyaran meterolojiye inat biz uçakla Mısır’a uçacaktık. Lakin uçağın erteleneceğinden ve hava limanında saatlerce beklemek veyahut eve dönmek zorunda kalmakta cabasıydı. Endişeli başımı taşıyıp bizi hava alanına ulaştıracak servise uzun bir bekleyişten sonra binebildim. Trafik çok yavaş ilerliyordu.Okullar tatil edilmişti.Acabalarla yol alırken turbaşımız Hüseyin bey araca bindi ve bizi rahatlatıcı sözlerle endişelerimizi azalttı.
Hava limanında grubun diğer üyeleriyle birleşip pasaport işlemlerini ve bagaj işlemlerini halledip bekleme salonuna geçtik. Gece uçuşumuz 03.05’ti. Bekleyişimiz uçağa binmekle son buldu. Şarm El-Şeyh’e indik. Gecenin dördü ama soğuktu.
Otele yerleşince güneşli günlerimiz başladı. İlk günümüz de Kızıldeniz’e girebilmiştik. Sonraki günler zamansızlıktan girilemedi. Vakit bulup girenler oldu. Çünkü suyu şifalıydı.Tur programı yoğundu. Bulduğumuz şehir en güzel sayfiye yerlerinden biriydi. Turistik, trafik ışıkları olmayan, rağmen temiz bir şehirdi. Cam teknede balıklarla yüzdük. Aslında biz izledik onları onlar yüzdü.Mercanların güzelliği hayranlık uyandırıyordu.O kadar güzellerdi ki ve işin güzelliği bir tane yabancı cisim yoktu. Akvaryum gibi tertemiz bir sualtıydı izlediğimiz. Hayranlıkla balıkları ve mercanları izlerken İstanbul’da pet şişelerle dolu kağıt atıkları geldi aklımıza. Utandık tabi ki. Bir izmarit bile yok.
***
Mısır’ın Giza, Kahire ve İskenderiye şehirleri rotamızdı.
O gece Mısırlıların gecesi vardı. Biz de zenne, onlarda tennure olmuş. Dansları farklı tennurelerin. Animasyon gösterileri, dans gösterileri ve olmazsa olmazları gecelerin dansöz vardı. Yemekler açık büfe idi. Mısır yemekleri açık büfeydi. Lakin salata dahi bol baharatlı soslu idi. Farklı yemekler vardı. Patlıcan yemekleri fena değildi. İçli köfteye yazık olmuş, fikrimce. Bildiğimiz yemeklerden aldık. Diğer yemekler hep bol baharat ve tat çok farklıydı.
Otelin çoğunluğu bizim gruptu. Kırk sekiz kişiydik. Otel çalışanlarının hepsi İngilizce konuşuyorlardı.
En ünlü kafelerine gittik. Adı Farsh. Gündüz kalabalıktı. Akşamı görün dediler. Akşam çok ışıklı ve güzel olur dediler. Bekledik. Gerçekten her yer ışıklandı ve Mısır ezgileri her yanı sardı. Herkes oturduğu yerden yer bulamayanda ayakta salınıyordu. Alan olarak çok geniş bir alana sahipti. Sakinleşmesi mümkün değil sürekli insan akımı var. Yerli yabancı büyük bir kalabalık. Geç oldu ve otele döndük.
Bir gece de El Soho meydanına gittik. Mutlaka görmek gerek. Işıl ışıl yılbaşı kutlamalarında Taksim meydanından daha ışıltılı. Ve her yer temiz. Rehbere sorduk; elektrikler bedava mı diye .Ucuzmuş.Doğalgaz ucuz. Benzin biz de 40 ise onlarda 12tl. Ama asgari ücret düşük olduğu için insanlar çalışmak bile istemiyormuş.
Safari için Sina Çölüne gittik. Bir gün önce çarşıya çıkmıştık. Hepimiz birer puşi almıştık. Puşilerimizi görevliler bağladı. İki kişilik motorlar, üç kişilik motorlar,dört kişilik motorlar Honda markaydı.Biz de ikiliye bindik. Göz alabildiğine çölde birbirimizin tozunu yutmamak için ağız burun kapatılmıştı. Kimin kim olduğu anlaşılmıyordu. Fotoğraflarda herkes birbirine benziyordu.
***
Sina çölü ülkenin %96 ‘sını oluşturuyormuş. Geri kalanı yaşam alanıymış. Çöl gündüz tozlu ve sıcak, gece soğuktu.
Ertesi gün başkent Kahire yolculuğuna çıktık. Sarm El-Şeyh’in aksine tozlu, trafik yoğunluğu fena olan, sokakları kirli olan, her yer toz içinde. Boyalı ev yok. Yirmi yedi milyon nüfusu var. Binaların çehresi ve şehir savaştan çıkmış gibi. Sarm El Şeyh’te evler iki katlı iken burada yüksek ve çok yüksek binalar vardı. Yeşillik hiç yok denecek kadar az.Her yerde sigara içilebiliyor. Ve sisi kendine yeni Kahire yaptırıyormuş. Sahi bu arada kendine de muhtelif yerlerde elli yedi saray yaptırmış. Gelişmiş düzeyi hiç görünmüyor.
Giriş çıkışlar sürekli kontrol altında. Tek tek çantalar, araç aranıyor. Bize rehber dışında bir güvenlikte eşlik etti.
Mısır müzesini Tutankamon ‘un som altın tabutunu gördük. Som altından tahtı ve ayak koymak için kullanılan dikdörtgen kasa şeklinde o da altın işlemeli. Mısırlılar altını çok sevdiklerine bolca kullanmışlar. On iki yaşında kral olmuş ve sekiz yaşındaki kız kardeşiyle kutsal kan bozulmasın diye evlenmiş. Ve on sekiz yaşında savaş arabasından düşerek öldüğü söyleniyor. Ve Mısır’da bir ilk olarak eşi başka bir Mısırlıyla evlenir. Bu hususta onlar evlenmemesi gerektiği inancında.
Ayrıca Akineton alt kısmı kadın üst kısmı erkek olan bir firavun. Çok Tanrılı dini yasaklamış, tek Tanrılı dini benimsemiştir. Akineton un eşi Nefertiti çok güzel bir kadınmış ve aynı zaman da çokta güçü elinde bulundururmuş.
Kleopatra aslen Yunan asıllı imiş. Belirtildiği gibi güzel olmadığı da söyleniyor.
Lotus çiçeği kutsal aşk çiçeği olarak çok önem taşıyor. Parfümleri ve papirus desenlerinde çok önem taşıyor.
Papirus fabrikasını gezdik. Papirusun hammaddesi sulak bir saz olan papirus özünden yapılmış olup kolay yırtılmayan bir kağıt. Üzerinde eski Mısır da kutsal sayılan desenler ve resimler mevcut.
Şans böceği olarak bok böceğine diyorlar. Her yerde satılıyor ve takılarda bolca kullanılmış.
Dünyanın yedi harikasından biri olan Keops piramidi ve diğer Giza piramitleri gezdik. Ama hepsi yağmalandığı için içeride bir şey kalmamış. Yaklaşık yüz on yedi piramit var. Bu arada piramit girişi elli cm yüksekliğinde ve yaklaşık elli metre boyunca kamburlaştırıp girmek ve gezmek gerektiği için ayrıca içeride ki oksijen az olduğundan kimse girmek istemedi.
Dünyanın en büyük aslanbaşı sfenksini görünce şaşırdık. Her yeri sağlam fakat burnunu kırmışlar. Çünkü bazı insanlar onun etrafında namaz kıldığını gören bir inanç sahibi olan biri burnunu kırmış. Bu sfenks namuzsuz, arsız, onursuz biri anlamı taşırmış.
Ellerimize hint kınaları yaptırdığımız bizim kapalı çarşı gibi çarşılarına gittik. Çok büyük ve sokakları çok dar olan çarşıda güvenlik ve rehber eşliğinde alışverişimizi yaptık. Gezdik, müzik dinledik, çay içtik. Seyyar satıcısı çok. Kaliteli ürünü aramakla bulursunuz. Gezerken üç Türk genciyle karşılaştık. Birbirimizi görünce çok sevindik. Sohbet ettik ayaküstü.
El- Hamra sarayına gittik. Fakat Sisi bazı devlet başkanlarıyla içerde olduğunu söyleyen güvenlik nedeniyle gezemedik.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa camisini, Asmalı kiliseyi ve Yunan kilisesini gezdik.
Nil üzerinde tekne turu yaptık ve yine bir Mısır gecesine şahit olduk.
Selahatttin Eyyubi kalesinin sadece surları kalmış. Sur içinde Kavalalı Ali paşa cami ve dört büyük mezhebin eğitim gördüğü medreseler mevcut.
Nil Mısır’ın can suyu. Başka su yok. Nil 6667 km ile dokuz ülkeden geçiyor. Nil nehri 11 ülkeden geçiyor ve beş yüz milyon insana yaşam kaynağı oluyor.
Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye kütüphanesine gittik. İskenderiye şehri güzel kıyısı Akdeniz. Bizim Antalya’nın güneyi İskenderiye şehri. Plajları çok güzel.
En ünlü yemekleri koşari. Haşlanmış nohut, yeşil mercimek,makarna, pirinç ayrı ayrı pişirilip üst üste konmasından meydana geliyor.
Antik tiyatroları bizim Efes gibi. Çok zenginler orada yemek verip, düğün yapabiliyorlarmış. Fakat o büyük boyalı kapı bile toz içinde. Arabaların üstü hep bir karış toz. Hergün temizlesen ne olur ki? Yine toz yine toz. Allah yardımcıları olsun.
Doğduğun topraklar kaderindir derler ya; iyi ki Türkiye de doğmuşum. Canım ülkem seni özlemişim.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.