Esat BEŞER
Anadolu’da, Vurgun Arkeoloji
Anadolu, kendi insanı tarafından pek değer görmemiştir ve her niyeyse, sahipsizliğe terk edilmiştir.
Ki; bu, doğanın bir kanunu: Sahiplenmediğin sahiplenilecektir, en nihayetinde.
Bu nedenle, Anadolu, leziz mi leziz bir petek, benzersiz lakin sahipsiz…
Yabancı arkeologlar ise, doyumsuz birer obur arı… Yürütmüşler yurdumuzu yüzyıllar boyu.
Ki; bu alıp götürmeceler, on sekizinci asra değin sürüp gitmektedir.
Anadolu’dan kaçırılan tarihi eserlerin en büyüğü ve şüphesiz; en önemlisi, Troya buluntularıdır.
1871 yılında, Schliemann, Troya Kralı Priamos’un milyonlarca lira değerindeki hazinesi ile buna benzer birçok buluntuyu, beraberinde ülkesine götürmüştür.
Sir Charles Thomas Newton da yalnızca Artemisia Mausoleion’ununda, Amazonlar’la Yunanlıların çarpışmasından sahneleri gösteren, Paros mermerinden yapılmış kabartmaları değil, aynı zamanda, Muğla – Knidos’taki Knidos Aslanı’yla yüzlerce eseri de 1856 – 1859 yılları arasında, British Müzesi’ne götürmüştür.
British Müzesi adına yaptığı kazılarla, 1869 yılında, Artemis Tapınağı’nın bir köşesini bulan Wood da sürdürdüğü kazılarla, tapınağın İ.Ö. 350. yüzyıldan sonra yapılan son halini ve ayrıca, onun altında yer alan, Kroisos Dönemi’ne ait plânı ve boyutları aynı bir başka tapınağı da bulmuştur.
Ama, her iki tapınaktan çıkartılan heykel parçaları da yine British Müzesi’ne gönderilmiştir.
1874 yılında, Pergamon’da, rastlantı sonucunda, bazı antik parçalar bulan Humann ise, 1878 – 1883 yılları arasında yaptığı kazıda, Zeus Sunağı’nın parçalarını ortaya çıkarmıştır. Bunları söküp numaralamıştır ve Berlin’e götürmüştür.
Bu arkeologlar arasında, yalnızca İngiliz arkeologu Mellaart, adı skandala karışanıdır.
Ki; bu sabıka, onun bilimsel başarısını da gölgelemiştir.
Dahası, Dorak Hazinesi Skandalı ile Çatalhöyük kazısı, Türk hükümeti tarafından durdurulmuştur.
Gerçi, hazineye ilişkin yeterli delilin bulunmayışı, adlî soruşturmayı yarıda kesmiştir ve Mellaart, kazıya İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. O. Gorney’in yönetiminde, asistan olarak tekrardan başlamıştır.
Ama, Gorney, üç hafta sonra, yerini Mellaart’a devredip, Londra’ya dönmüştür.
Bunun üzerine, Mellaart’ın Türkiye’deki çalışma izni, yeniden iptal edilmiştir.
Skandal Yankılanıyor
Mezopotamya Ur Kral Mezarlığı’nın keşfinden sonra, arkeoloji alanında, çağın en önemli keşfi olarak nitelenen, Bursa civarında bir tümülüste bulunan ama bugün nerede olduğu bilinmeyen Dorak Hazinesi de sonuç itibariyle, birçok benzeri gibi, Anadolu’dan kaçırılmıştır.
İngiliz arkeologu Mellaart, konuya ilişkin, The Illustrated London News’de söz alıp, M.Ö. 3,000. yüzyıla tarihlediği eserlere ve özellikle de elektrondan yapılmış olan heykelciklere değinmiştir.
Akabinde, İngiliz arkeologun Sunday Times’de de konu ile ilgili iki seri yazısı çıkması üzerine, bu durum, Türk basınına da yansımıştır.
Ancak, çağın ikinci en büyük keşfi olarak isimlendirdiği Dorak Hazinesi’ni nerede gördüğünü söylemekten kaçınan İngiliz arkeologu, hazineyi önceleri Ödemiş treninde tanıştığı bir Rum kızının İzmir’deki evinde gördüğünü söylemesine rağmen, ne o ev ne de o Rum kızı bulunabilmiştir.
Doğrusu; muamma var bu işin içinde.
Yoksa, İngiliz arkeologu Mellaart, yalan mı söylemiştir?
Velhasıl, kimi Batılı arkeologun adı, böylesine yüz kızartıcı skandallara karışırken, Tahsin Özgüç gibi Türk arkeologları, AFC Büyük Liyakat Nişanı (1979), Japon İmparatorunun Doğan Güneş Altın ve Gümüş Yıldız Nişanları (1988) ve Belçika Krallığı Ulusal Nişanı (1990) ile onurlandırılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.