Abdulbaki GÜNIŞIĞI
Adaletsizliğin turnusolu Özgecan ve küçük Irmak
Kanunun geriye doğru işlememesi kuralı Rabbimin koyduğu bir kural değildir. Dünyada bütün insanların vicdanlarında yer etmiş ortak bir karar vardır, o da insan öldüren aynı ceza ile cezalandırılır ve öldürülür. Mağdurun akrabalarının ve yaşadığı camiadaki insanların adalet duygusu bunu gerektirir. Bunda bir yanlışlık veya canilik yoktur. Her kim bir kişinin canını haksız, sebebsiz ve canice hisler ile almış ise o caniye aynı şekilde bir ölüm tattırılır. Bu aynı zamanda bizim dinimiz islamında emridir.
15 temmuz kalkışması üzerine cumhurbaşkanımızın isteği ile darbeye karşı koymak için sokaklara dökülen Türk milleti onlarca şehit ve yüzlerce gazi vermiş ve darbeyi engellemiştir. Kendi silahları ve kendi askeri tarafından şehit edilen bu insanların bütün yakınları devletten adalet beklemişlerdir ve hala beklemektedirler. Nerede ise kırk yıldır doğu ve güneydoğumuzu aziz vatanımızdan ayırıp orada başka bir devletin uşağı bir devlet kurmak isteyenler ile mücadelede binlerce şehid verilmiş ve ateş hem düştüğü yeri ve hem de bizim yüreğimizi yakmıştır. Bu kadar askerimizi, polisimizi ve insanımızı şehid edenler, bizim paralarımız ile lüks içinde cezaevlerinde beslenmektedir. Bu son kırk yıl içinde, ayrıca idam cezasının da kaldırılmasından faydalananlar tarafından canice hisler ile öldürülen insan sayımızda da büyük artış olmuştur. Türk milletini can evinden vuran öyle hunharca cinayetler işlenmiştir ki, bu tür cinayetler daha önceleri hiç olmazdı. İdam edilmeyeceğini bilen, devletin bazı hastalıklar için verdiği ve defalarca suistimal edilen raporları ile önüne geleni öldüren caniler iyice şımarmış, adalet sistemimizin sayesinde korkusuzca cinayetler işlemişlerdir. Yakalananların bazılarının arsızca bu raporları söylediğine ve ben hastayım beni bırakacaksınız diye bağırdığına şahit olmuşuzdur. Bu kadar açık suistimal olmasına rağmen bu raporları verenler ve bu raporu suistimal edenler hiçbir ceza almamışlardır.
Özgecan kızımızın canice öldürülmesinden sonra, hükümet idam lafını ağzında gevelemiş, fakat sadece milletin gazının alındığı ortaya çıkmıştır. Hükümet üyelerinin başına böyle bir hal gelse acaba aynı şekilde duyarsızlık gösterirler mi idi diye düşünmeden edemiyorum. Son olarak küçük ırmak kızımız, gene bir cani tarafından, hayattan çok korkunç bir şekilde koparılmıştır. fakat haberleri dinler iken hükümetten tek ses çıktığını duymadığımı ifade etmek isterim. Sebebi, özgecan kızımızda orta yerde idam isteklerini seslendiren hükümet, kendi tükürdüğünü yalamak zorunda kalmıştır. Avrupa birliğine verilen sözler dolayısı ile artık idam meselesini dile getirmek istememektedir. 15 temmuz şehitlerinin ve gazilerinin her gün hatıralarını seyretmekteyiz. Bize bu insanların fedakarlıklarını gösteren filmleri çekenler, aynı insanların adalet isteklerini neden göstermezler. Böyle devlet olur mu. Her kim canımdan emin değilim diyor ise. Öldürülenlerin yakınları kanımız yerde kalıyor diyor ise orada adaletten ve devletten söz edilemez. Kendi içinde adaleti tesis edemeyen bir devlet de öyle uzun boylu yaşayamaz. Aziz Türk milletini Avrupa kapılarında dilenci edenler ve onların ahlaksız yasalarına kurban edenleri Rabbime şikayet ediyorum.
Cumhurbaşkanımız her toplantısında, konuşmasında kendisine hatırlatılınca, ben idamdan yanayım. Milletim ne ister ise onu yaparım. Beni sadece milletin istekleri ilgilendirir demektedir. Fakat iş icraata gelince hiç ses çıkmamaktadır. Hükümetten ümidimizi kestik. Ya muhalefete ne demeli. Hükümeti olur olmaz, doğru yanlış her işte tenkit edenler. Asıl idam meselesinde neden seslerini çıkarmazlar. Çünkü bu meselede hepsinin fikri aynı. Ne demişler atalarımız. Dervişin fikre ne ise zikri de aynıdır. Muhalefet gerçekten muhalif olmak istiyor ise en kısa zamanda idam yasasını meclise getirmeli ve oylamanın da açık oy sistemi ile yapılmasını istemelidir. İşte turnusol vazifesi burada ortaya çıkacaktır. Kim idama karşı, kim milletin gazını alıyor, fakat aslında idamı istemiyor ise ortaya çıkar. Aziz Türk milletinin yapılan anketlerde yüzde doksan ile idam istediğini herkes biliyor. Cumhurbaşkanı meclise getirilir ise diyor, fakat meclise getirilmesini gerçekten istese meclise geleceğini biz biliyoruz. Gerçekten meclise gelmesini istemiyor. Fakat bıçağın kemiğe dayandığınıda bildiğinden milletin gönlünü almak, zaman kazanmak ve meseleyi unutturmak gayreti içinde olduğunu herkes görmektedir. Bu minval üzere bir hareketide biz kendisine yakıştıramadığımızı söylemek zorundayız.
Fakat Türk milletini ilel ebed kandırmak mümkünmüdür. Millet acı çekmekte, evlatlarını sokağa bırakmaktan korkmakta, can ve mal güvenliği kalmamış bir halde yaşamaya çalışmaktadır. Abartıyorum diyenler yalancı ve sahtekardır. Benim hükümete tek diyeceğim yeni anayasa ve başkanlık yasası son dönemeçtir. Yeni anayasada ilk şartımız eski anayasalarda olan ilk dört maddenin değişmemesidir. Bu kesinlikle kırmızı çizgimizdir. Birileri istiyor diye milletin adından ve dilinden vazgeçmeye niyeti yoktur. İkincisi ise adi cinayetleri işleyenler ile askerimizin ve polisimizin katillerinin idamıdır. Efendim yaş ta kuru ile yanar diyenlere tek cevabım, adam gibi araştırılsın ve netice kesin olduğu zaman Allahın emri olan kısas uygulansın. İdam yasası bu başkanlık ve yeni anayasada yer almaz ise açık söylüyorum bütün gücüm ile hayır kampanyası başlatacağım. Rabbimin verdiği güç kadar buna karşı duracağım.
Yapılan hizmetleri inkar edenin Allah belasını versin. Türk milleti nankör değildir ve onun için ondört yıldır bu hükümete oy vermektedir. Fakat evlatlarımızın canice hisler ile öldürülmesini hükümet seyretmektedir. Katilleri bizim vergilerimizi ile beslemektedir. Ateş düştüğü yeri yakacak ise benim ne devlete nede hükümete ihtiyacım olmamalıdır. Kendimiz, kendi acımızı alacak ise akan kandan ve kan davalarından Rabbimin huzurunda hükümet suçludur. Devlet denen kurum neden vardır. Devleti ve varlığını sorgulatanları Allaha şikayet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.