Asuman SOYDAN ATASAYAR
İnsan kimliğimle
Siz sosyal sorunlara parmak basmak maksadıyla yazarsınız ama birileri tarafından farklı algılanabilir, özellikle şiirde.
Mesela “Parası olandan para çekmek, parası olmayanın emeğini sömürmek gerek” zihniyetiyle gerçekleşen bir olaydan etkilenmiş ve kendim yaşamışım gibi bir şiir yazmıştım.
İlk kıtasında:
“Çıkarsız sevgilere yüreklerde yer mi yok?
Ya cepten ya bedenden bekleniyor menfaat
Almadan vermede ki lezzeti gönlüne sok!
İnsansan insanlıktan, yoktur büyük mükâfat”… demiştim.
Bu şiirdeki “beden” kelimesi tacizi çağrıştırmış bazılarına. Oysa ben insan emeğinin sömürülmesi manasında yazmıştım. Ben genel manada yazmışım; okuyucu bunu özel zannederek yorumlar aktarıyor.
Yakın bir arkadaşım: “kim seni böyle örseledi? ! ” diye merak ederek sormuştu bana .
Emekli olduktan sonra şiir yazmaya başlayan bir şair arkadaşa şiirlerinin konusunu sorduğumda, “Ne yazacağız kardeşim? Aşk, sevgi şiiri yazınca koskoca adam hem de evli barklı diyorlar. Ben de ne yapayım, şiir yazma isteği içimde kaynadıkça ona buna ver yansın ediyorum; taşlama, haşlama, kovalama yazıyorum” demişti.
Ne tuhaf değil mi? “Hem aşktır her işin temeli” diyoruz. “Sevgi toplumuyuz” diyoruz. Mevlanalar,Yunuslar yetiştirdiğimiz için övünüyoruz. İnancımız gereği dünya sevgi üzerine kurulmuştur diyoruz; ama korkuyoruz bu duyguyu dışa vurmaktan. Her sevgi sözünün ardında gayri meşruluk veya belden aşağılık düşünmeye alışmış bir toplumuz malesef! Halbuki sevgi ve aşk konulu şiir ve yazı oranı arttıkça toplumdaki kaoslar azalacaktır. Sadece taşlamaların, haşlamaların artması kine, ihtirasa, intikama sürükler toplumu.
Edebiyatcı hayata dair ne varsa yazar…yazmalı…siyasi bir görüşün borazanı olmadan yazmalı…
Ne var ki; şiirlerin konusu bizi çeşitli siyasi görüşlere yamama riski taşıyor.
Kadın sorunlarını ele alan şiirimi okuyan bir gruptan devrimci yürüyüşlerine ve derneklerine davet ediliyor, “devrimci, emekçi kardeşim! ”diye hitap ediliyorum.
Bir satır mistik söz içerse şiirim, yağmur gibi yorum yağıyor cenneti garantilemişler tarafından(!). Ve tarikatçıların sitelerinde yayınlanıyorum. Guruplarına davet ediliyorum.
Ben asıl görevimin evrensel düşünüp, hiçbir etnisiteye bağlı kalmadan insanları kucaklayıcı olduğunu düşünüyorum. Demokratik bir çerçeveden sadece insan kimliğimle bakıyor; insan kimliğimle yazıyorum; ancak onu beceriyor ve onu resmediyorum.
Hiçbir grup veya siyasi görüş mensubu olmadan, salt bir insan olarak düşünemez miyiz? Sosyal sorunların konusuna göre bir görüşe mensup olmadan düşünüp yazamaz mıyız?
Ne yazık ki toplumsal meselelerimiz parsel parsel kapışılmış farklı görüşler tarafından. Kadın sorunları birilerinin tekelinde, milli duygularımız başkasının, dini inancımız bir başkasının v.s.
Oysa insani olan her meseleyi kucaklayıp içimizde hissetmek, her meseleyi ele alıp değerlendirmek, sahip çıkmak her insan evladının vazifesi değil mi?
Hedefimiz insanlığı inşa eden zihniyet olmalı. Edep kökünden gelen edebiyatta ayrımcılık yapmanın büyük edepsizlik olduğuna inanıyorum. Ben değil biz olabilmek, insanı özünden ele almak ve bir bayrak altında birlikte çözüm aramak olmalı görevimiz.
Nihai hedefleri belirsiz olan, çıkarları uğruna toplumu ayrıştırmaya çalışan partilerin çığırtkanlığına soyunarak Allah’ın verdiği bu güzel yeteneği heba etmemeliyiz diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.