Mesut Bilal Buğday
Ah dedezade sokak! Vah dedezade sokak!
Arnavut kaldırımların, taş sokakların türküsü, hikâyesi olur. Ancak asfalt sokakların, asfalt yolların hikâyesi ve türküsü yoktur. Sadece çökertme türküsünde bir takım sanatçıların yanlış okuduğu asfalt vardır. Türküdeki sözün aslı aspat’tır ve bir bölgenin adıdır.
Üstad Necip Fazıl kaldırımlar şiiri yazmıştır. Ancak asfalt şiiri yazmamıştır. Hiçbir şair ve yazar da kolay kolay yazmaz. Taşın bile sanatsal yönü, ruhu var iken asfaltın yoktur.
Çok sevdiğim bir türkü vardır: “Eski libas gibi”
“Aşkı sevda cümle derde baş imiş
Ben gönlümü toprak sandım taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş
Ekilmez imiş, ekilmez imiş, ekilmez imiş”
Dedazade sokakta ki faciayı görünce Türkünün bir yerinde ki “taşa tohum ekilmez imiş” sözleri aklıma geldi. Bugün de taşa tohum ekilmiyor ama taşa sıcak asfalt dökülüyor.
Yıllar önce İstanbul’dan memlekete dönüşümde, otobüste yanımda ki koltukta Kayserinin bir ilçe belediye başkanı denk gelmişti. Sık sık telefonla konuşuyor ve emrindeki müdürlerinden çeşitli bilgiler alıyordu.
Ara ara konuşmasında öfkeli bir şekilde: “sıcak asfalt dökün, olsun bitsin”
“La oğlum sıcak asfalt dökün!” Diyordu.
Mesele şu ki; telefonda konuşan başkanın amacı, âlem işte görsün.
1-Çoğu zaman yerel yönetimler, projesiz ve yetersiz ise asfalt ve kaldırımla iş bitirirler.
2- Bu şehirde maalesef bilinçli şehir plancısı yok. Olanlarda kendi kültürel mimarilerinden kopuk. Şehir estetiği ise kimin umurunda.
3-Bu şehirde, usta eleman yetiştirilmiyor, mimari malzeme bulundurulmuyor. Usta yetiştirilemediği için taş yollar ve kaldırımlar tamir edilemiyor. Ya da zahmetli ve maliyetli oluyor. Sırf bu yüzden dök asfaltı bitir işi kolay geliyor.
Asfalt demek kimyasal demek, sel felaketlerine davetiye demek. Ancak yerel yönetimler için çok fazla zahmet gerektirmeyen, işçilik maliyeti daha az. Çok az zahmet ve işçilik demek.
0o0
Şehir mimarisinde; taş ve ahşap kullanılır. Kent mimarisinde ise; asfalt, camik, değişken malzemeler kullanılır.
Ahmet Hamdi Tanpınar der ki:
“şehir inşa eder, kent imha eder” Burdan anlıyoruz ki “şehir üreten; kent tüketen, tüketilen bir yer”
Hiç sürdürülebilir bir icraatımız yok. İyi başladığımız işleri bile kötü bitiriyoruz. Estetik taşlarla bezenmiş Dedezade sokakta sonunda asfalttan nasibini aldı.
Asfalta bezenmiş yollar içinde, bir iki sokağın taş döşenmiş olması bile, bizi mutlu ederken şimdi o da yok.
Ah! Dedezade sokak, vah! Dedezade sokak!
İnsanı yetiştiremedik. Medeniyet, kültür, sanat, estetik ve zarafeti öğretemedik. Yap asfaltı bitir işi dedik.
Bilge Mimar Turgut Cansever diyor ki:
“Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder...”
Maalesef estetik ve zarafetten anlayan bir nesil yetişmedi, bugünde yetişmiyor.
Hala kent ile şehri aynı zannedenler var
“Şehir kent değildir.” Şehir estetiği, zarafeti, esas alır; kent ise gösterişi ve çarpıklığı.
Şehir; medeniyettir, kültürdür, şehir; hayat ve ruhun canlandığı kadim merkezdir.
Şehrin duygusu, ruhu vardır ve sakinleri vardır. Kentin ise kaçkınları vardır.
Şehrin sokaklarında selamlaşan esnafları, ahbapları vardır. Kentin ise somurtkan ve bireysel yaşayan yığınları var.
Şehrin bir ruhu var iken, kent soğuk ve ruhsuzdur.
Kent sekülerdir, hız ve haz çağının eseridir. Şehrin ise bir ruhu vardır. Şehir faniliği ifade eder; kent içinde kibri, ölümsüzlüğü, şımarıklığı barındırır.
Kent çirkindir. Gökdelenlerle gecekondular bir aradadır. Yolları asfalttır.
Şehrin el vermişleri, güngörmüşleri vardır; Kentin sonradan görmüşleri, hazda sınır tanımayanları vardır.
Taş yolların üzerine sıcak asfalt döküldüğü yerde; kenti, şehri konuşmak, yazmak ne kadar doğru ki?
Bu defa da taş devri adamı derler. Derler, derler...
Her ne sürçü lisan etti isek affola
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.