Dr. Mustafa Coşkun Kale

Dr. Mustafa Coşkun Kale

Ahmet Abi, Nâmı diğer Baytar Ahmet

Ahmet Abi (Yalçın) Faik Bey ve Hatice Hanım'ın sekiz  çocuğunun beşincisidir. 
Babası Faik Bey'in aslı Çemişgezek ilçesinden olup, sonradan Maraş'a yerleşmişlerdir.

Annesi Hatice Hanım ise; Andırın Yaycıoğulları'ndandır. Babası Yusuf Çavuş, Maraş Harbine destek amacıyla Andırın'dan Maraş'a gelirken Ermenilerce şehit edilmiştir. Türbe mezarı halen Başkonuş Yaylası'ndadır. 

Ahmet Abi'nin babası Maraş'da uzun yıllar dava muhakkikligi yaparken, o zaman yayğın olan trahom hastalığına yakalanır ve gözünün birini kaybeder. 

"Kör Faik" lâkabıyla da bilinen Faik Bey'e; doktorların "burası riskli bölge, öbür gözünü de kaybetmemen için sen en iyisi hastalığı bulaştıran karasineklerin
az olduğu yayla bir yere git" tavsiyesiyle 1915 yılların da Göksun'a yerleşir. Dava muhakkikligine burada da devam eder.

Faik Bey'in Maraş'da ki kardeşi Şakir Yalçın vefat edince, yiğenleri olan Ziya Dikeç, Fehmi, Lütfi ve Olcay Dikeç'i Faik Bey Göksun'a getirtir. 

Ziya Dikeç malum önemli eşrafımızdandı. Oğulları; İzmit de sanayici olan Göksun'un  gururu Muzaffer Dikeç ile yine İzmit de iş adamı, bizim kuşağın "Bölükbaşı" dediği Osman'ı, rahmetli Mete ve Atilla'yı tanırsınız. 

Şakir Yalçın'nın diğer oğlu Fehmi Dikeç; Göksun'un hatırı sayılır terzilerinden olup, Göksun ve Afşin'li çok sayıda genci mesleğe kazandırmıştır. Fehmi Dikeç daha sonra da "Büyük Sineması"nı hizmete açmıştır.

Şakir Dikeç'in diğer oğulları ise, uzun süre Ortaokulumuz da Müdürlük yapmış Lütfi Dikeç ile TRT yönetmenlerinden Olcay Dikeç'lerdir. Aliye adlı kızı ise, Afşin'e gelin gitmiştir.

Faik Bey'in yiğenlerinin yani Şakir Dikeç oğulllarının soy isimleri hep "Dikeç" olarak kalırken, Faik Bey Göksun'a geldikten bir müddet sonra "Yalçın" soy adını almıştır.

Faik Bey'in büyük oğlu, "Körrızalar" olarak bilinen Rıza Yalçın'dır (Kör Rıza). Oğlu; yine önemli  eşraflarımızdan "Yılmaz Ticaret" ve "Saray Sineması"nın sahibi rahmetli Yılmaz Yalçın'dır. Oğulları ise "Yılmaz Ticaret" in sahibi Faik ve Fatih Yalçın'ları tanımanız lazım.

Göksun'a ilk sepetli motorsikleti getiren rahmetli Mehmet, ögretmenimiz rahmetli Korkmaz ve Tek'den emekli Şakir Yalçın'da Rıza Yalçın'ın diğer oğullarıdır. 

Faik Bey'in Ahmet Abi harici diğer evlatları ise; Deniz Albay'ı Tevfik Yalçın, Levazım Albay Kore Gazisi Fikret Yalçın, Kayseri Polis Okulu öğretmeni sonrada Gazi Üniversitesi Spor Akedemisi Öğretim görevlisi Halil Yalçın ve Uzun Süre Sabancı Holding de Tarım Danışmanlığı ve yöneticilik yapan Ziraat Yüksek Mühendisi Mustafa Bayram Yalçın ile Halide ve Huriye adlı iki de kız evladı vardı.

Ahmet Abi'nin ailesini  geniş bir şekilde tanıttıkdan sonra, 1917 yılın da Göksun'da doğan Ahmet Abi kısa bir süre PTT' de görev yaptıktan sonra, Osmanlı dönemin de açılan Selimiye Veteriner Sağlık Teknisyenleri Meslek Lisesini 1939 yılın da bitirerek Göksun da göreve başladı.

Emekli olduğu 1978 yılına kadar bir iki aylık kısa süreler harici görevini hep Göksun da yaptı. Ahmet Abi bu görevine ilaveten Andırın ve Afşin ilçelerinin sorumluluklarını da  üstlendi. 

Cumhuriyet'in yetiştirdiği  "liyakat" ve "sorumluluk" bilincini hep kendi kimliği üzerin de gördü. Bulunduğu her ortamda dikkat çeken biriydi O.

Eskiden "Baytar Binası" olarak adlandırılan  "Hükümet Veterinerliği" şimdiki İlçe Tarım Müdürlüğünün üst tarafın da Kadastro Binasının olduğu yerde, iki katlı üstü lojman alt katı yola bakan bir kaç basamakla binaya ulaşılan, sağlı sollu gül ve çiçeklerle donanmış, çevre düzeni fevkâlade bir yerdi.

Binanın arka tarafı ise, "tabi hayvan ıslah projesi" adıyla yürütülen, sığır ıslahı için boğa, at ve eşek ıslahı için de aygırlar  bulunurdu. Göksun merkezi yer olmasıyla hayvanlar yer yer Afşin ve Elbistan'a nakledilerek oranın da hayvan ıslahı Göksun'dan yapılırdı.

 Ahmet Abi, programlı, prensipli, tertipli ve titiz bir adamdı. Bir zamanlar 200 binleri aşan küçükbaş ve 50 bin civarın da büyük baş hayvan mevcuduyla hatırı sayılır bir ilçe olan Göksun da; Salğın hastalık, muayene, tedavi, ıslah, et kontrolü gibi faliyetleri özveriyle O yürüttü.

Daire içi ve çevre düzeniyle O'nun titiz biri olduğu hemen  anlaşılırdı. Damızlık hayvanlarının kışlık ot ihtiyaçları için oluşturduğu "hayma"sının bile estetiğini görenler, Ahmet Abi'nin tertip düzenini hemen farkederdi.

Yakın köylerin işlerini mesai öncesi bir program dahilin de bitirir, mesaiye tril tril giyimiyle gelirdi. Tabi O'nun bu şık giyimin de, rahmetli Hamit Emmi'nin (Derendeli Hamit) gün görmüş, görgü sahibi kızı Ayşe Abla'nın (Baytar Ânşâsı) etkisi olduğunu da bilmek gerekir.

Şöförü rahmetli Kamil Engizek (Gır Kamil), yardımcı personel "Hacı Hocalar"dan dayımız Mehmet Yıldız (Mesdik Memmed), seyisleri "Sakızlar"dan Memiş Doğan, "Danalar"dan Osman Dana, "Şemşiceler" den amcamız Süleyman Kale bu ağır ve yoğun görev de Ahmet Abi'ye omuz veren "off !" bile demeyen fedakâr insanlardı.

Bunca engin bilgi ve tecrübe sahibi Ahmet Abi, meslek deontolojisine de önem verirdi. "Hocam" diye bahsettiği Veteriner Hekimlere karşı da hep muhabbeti vardı. Onlar da Ahmet Abi'yi meslekte bir "Üstad" bir "Pir" gibi görürlerdi. İşte Ahmet Abi'yi, "Ahmet Abi" yapan nedenlerden biri de buydu.

Sabah mesai öncesi ve ikindi vakti ayğır ve boğalar Kömür Köprüsü, bazen tâ Tabak Mevkine kadar "menaj eğitimi" için seyislerce götürülür getirilirdi. O heybetli safkan güzellerinin seyrine doyum mu olurdu ?

Gerek Baytar Dairesi'nden hizmet alma gerekse de Cuma Pazar'ına bir ritim ve hiyerarşi için de, altlarında da heybetli Kafkas Kısrakları, yular ve eğerleri süslü, sırtların da yamçı, ellerin de gümüşten süslemeli kamçılarıyla; 

Yantepe, Yağmurlu, Temurağa, Hacıömer, Karahmet, Saraycık, Salyan, Mehmetbey, Mahmutbey, Tahirbey, Ortatepe ve Gücük atlılarının Şehre bir gelişleri vardı ki, o günkü seromonileri görenlerin unutması hiç mümkün değildi. 

Göksun, Uzunyayla'dan sonra bölgede en çok Safkan Arap Atı ve Dünya literatürüne geçmiş "Kafkas Atı" ve "Uzunyayla Atı"nın en yoğun olduğu bölgeydi. 

Rahmetli Ahmet Abi Göksun'un bu imkanını fırsata çevirmesini iyi bildi.  Kaymamlık, Belediye ve Özel İdare işbirliği içerisin de "Göksun Geleneksel Güreş ve At Yarışları Festivali"nin fikir ve organizasyonun da hep ön saf da bulundu.

Agustos-Eylul ayların da yapılan bu festival de güreşler biter at yarışları başlardı. "Gara Tarla" mevkiin de yapılan festivale; Andırın, Geben, Tufanbeyli, Sarız, Yalak, Pınarbaşı, Afşin ve Elbistan'dan yarış için atlar ve özel binicileri gelirlerdi.

Günler öncesi gerek güreş gerekse at yarışları için hazırlanan pistler, protokol ve esnaf çadırları Şehre ayrı bir renk ve heyecan verirdi.

Kavun, karpuz, çay satıcıları çadır veya söğütten yapılı gölgelikleriyle Şehrin belirli kesim esnafı adeta Gara Tarla'ya taşınırdı.  

Saç da börekler mi dersiniz, soğuk su, ayran, limonata, meşrubat, seyyar kebapçılar, dürümcüler, Antepli Hasan'ın (Sevim) "tazee !" diyerek sattığı lahmacunu, Fırıncı Ahmed Emminin simitleri, köz veya haşlanmış mısır, taze nohut ve ayçekirdeği akla gelebilecek her türlü insan ihtiyacı Gara Tarla'yı doldururdu.

Özellikle de at yarışlarının başlıyacağı gün, Şehir ıssızlaşır, Göksun-Taşoluk yolundan Gara Tarla'ya doğru insan akardı.

İnsanına heyacan, esnaf ve seyyar satıcısına da ekstra bir kazançtı bu.  
Çevre ilçe ve kasabalardan hem güreş hem at yarışı için gelen yüzlerce farklı simayı o günlerin Göksun'un da fazlasıyla görmek mümkündü

İlginçtir, belkide Göksun harici başka yerde görülmeyecek bir farklılık da, at yarışı davulla başlar yarış sonuna kadar; hani şu gelin eve gelince çalınan "endir-bindir" havamız var yâ ? O hava çalınırdı.
 
Yâ şampiyon olan at sahibinin huzurun da, çifte davullarla çalınan "ağırlama" at sahibi için bir onurdu, karşılıksız kalmazdı elbet...

Çağlayan'dan Ümmet Dişçeken'in bindiği kısrak çoğu kez birinci gelirdi. Rahmetli Ümmet Abi bölge de tanınan iyi bir binicimizdi.
 Bilgi, tecrübe, prensip, karizma ve  babacan tavırlarıyla, kendini hizmete adayan tipik bir "Cumhuriyet Memuru" olan rahmetli Ahmet Abi'yi sayfalara sığdırmak gerçekten zor...

2005 yılın da aramızdan ayrılan Ahmet Abi'nin, Allah ömürlerini artırsın Tuyan ve Ayhan adlı iki kız çocuğu ve Faik adlı bir oğlu vardır. Sadece bunlar mı ? 

Ahmet Abi ve Ayşe Ablamız, 8 kimsesiz çocuğu evlatlık edinerek 7'sini hemşire olarak bu ülkeye hizmet aşkıyla  yetiştirmiştir. 8'ci kızı olan ve tanıyan herkesin sevdiği Feride rahmetli de, özel durumundan dolayı malesef okuyamamıştı. 

Tunceli Çemişgezek neree Göksun nere ?
İşte Göksun'u, "Küçük Türkiye'm" yapan bir başka değer;
Ahmet Abi, size ve burada andıklarımızın göçenlerini rahmet,  kalanlarına da sağlık ve afiyetler diliyor bu güzel Şehriniz.

Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin, 
Henüz yayımlanmamış, 
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN " adlı eserinden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Mustafa Coşkun Kale Arşivi