Dr. Mustafa Coşkun Kale
Mantar Bekir
Kayabaşı'nın renkli kişiliğe haiz, oldukça yakışıklı, buğday benizli, burma-pala bıyıklı, Orta boylu, etine dolgun, "Kurt Bekir"de denilen Bekir Abi'si 1942 doğumludur.
Babası, sırılsıklam garip, yetim ve öksüz büyüyen Mantar Ali'dir. Mantar Ali'nin babası da, aynı lâkapla anılan Afşin'in Kitiz (Esence) Köyünden Göksun'a yerleşen Mantar İsmail'dir. Ailede ki Mantar adı; Bayındır Boyunun "Manta" Aşiretinden gelmektedir. Manta adı söylenenler tarafından kolaylık olsun diye sonuna (r) harfi eklenerek, Mantar olmuştur.
Osmanlı'nın 7 cephede savaştığı dönemde, Mantar İsmail, Yunus (Yonuz) Peltek, Yâkup (Yâb) Hurç'la birlikte askere alınırlar. Mantar İsmail Trenle Filistin Cephesine gideceğini anlayınca,
Yâkup Hurc'a " Gidip de dönmemek de var. Benim eşim Emine, oğlum Ali ve gundakta ki gızım Hüsne evvel Allah sana emanettir" Diyerek, sarılıp, ağlaşarak ayrılırlar.
Mantar İsmail Filistin 'de şehit olur. Aslında O topraklar Mantar İsmail için yabancı sayılmazdı. Bugün bile Filistin'li mücahitlerin savaştığı ve sivillerin korunduğu Gazze Tünelleri, Celaleddin Harzemşah Türkleriyle Filistin'e yerleşen amcazâdelerinden Şeyh Ali Manta(r) tarafından yapıldığı söylenir.
Çocuk yaşında ki Mantar Ali'yi, anası ve kundaktaki ki Hüsne'yi zor günler beklemektedir. Bir sabah Mantar Ali anasını uyandırmada zorlandığında, "Anam öldü öldü !" feryadıyle dışarı fırlar. Konu komşu, Emine'nin gerçekten öldüğünü, Hüsne'nin de O'nu hâla emdiğini görürler...
Nitekim, bir müddet sonra Hüsne bebekte yaşamaz. Mantar Ali bu âlemde tek başına kalır.
Yâkup Hurç (Yâb'lar olarak bilinen ailenin en büyüğü), Mantar İsmail ile kavlileştiği üzere Mantar Ali'yi yanına yani Kulunçtaş'a götürür. Mantar Ali çift- çubuk sürecek olgunluğa gelince tekrar Göksun'a döner.
Mantar Ali, Şemşice Memmed'in kızı yani Çangal Sülemen'in (Kale) ablası Asiye halamızla evlendirilir. Bu evlilikten Memmed (Kete) meydana gelir. Asiye'nin vefatıyla, Mantar Ali 'den memnun kalmış aile bu defa 16 yaş küçük yine Şemşice Memmed'in kızı Fadıma halamızla evlendirilir.
Bu evlilikten Hatice, Bekir, Emine, İsmail, Hüsne ve Pakize adlarında 6 çocuk Dünya'ya gelir.
Mantar Ali, ufak-tefek, etine dolgun, hafif pelte dilli, şakadan hoşlanır, sevimli bir adamdı. En büyük özelliği de, gara patoz önündeki yonca kesini çekme ve samanlığa yonca kesini yerleştirmeden dolayı, köylerde bile aranır olmasıdır.
Bölobâdan, Kenanlar'ın (Koca) Apık (Abdurrahman) Mantar Ali'nin camuzunu tırpanla sakatlaması üzere, bunu duyan Hükümet Konağı'nda ki abisi rahmetli Hacı Omar (Koca) Mantar Ali'yi bularak, "Ali Ağa bizim deli camuzuna zarar vermiş, neyse söylede helallaşak" deyince; gözü gönlü tok Mantar Ali "Bir yiğide bir camuz çok mu ? " Diye karşılık verir. Ali Ağa'nın bu sözü açılmaz bilinen ne kapılar açacağını kim nerden bilecekti ki ?
Mantar Bekir 19'una geldiğinde aileye kız arama telaşı düşer. Derken, Bölobâ'da Tecirli Hâllocâ'nın güzeller güzeli onbeşinde ki Fadıma'yı istemek nasip olmaz mı ? Olur olmasına da, kız anası Hacı Omar rahmetlinin bacısı Melek Hatun şiddetle karşı çıkar, kıyametleri koparır. "Kele gala gala Mantarlar mı galdı, tarla yok takım yok, bir evleklik yeri, arka çıkacak bir eri yok" diye şiddetle karşı çıkıp " Fadıma'yı didik didik eder gurban eder gene de vermem" desede; gardaşı Hacı Omar "Hayırlı olsun ben verdim" dediğin de, O'nun değneğini kim atlayabilirdi ki ?
Mantar Bekir'in bu evliliğinden Orhan, Mukaddes, Ayhan, Mehmet, İlhan, Mesure, Erhan, Eshabil ve Evren adlarında da Allah ömürlerini artırsın 9 sağ, 2'de vefat etmiş 11 çoçuk Dünya'ya gelir. Yeri gelmişken, bu 11 çoçukla ilgili bir hikayeyi de sizlere nakletmem gerekiyor.
Mantar Bekir'le, Gö Memmed Ümmed Çiğdemli Hüyük'de ortak barbunya ekerler. Hasat zamanı geldiğinde, ölçecek ne bir silme ne teneke getirirler. Aslızâtında bu iş Mantar'a ait de olsa ölçü haceti malesef yok. Orada Bulunan naylon leğenle, Mantarın iknasıyla çocuk sayınca ölçmeye karar verirler. Ümmet Emmi 5 leğen alır. Sıra Mantar Bekir'e geldiğinde, Ümmet Emminin şaşkın bakışlarıyla; Mantar Bekir ...9, 10, 11 demesin mi !? Ümmed Emmi de "Olum Bekir ben senin, benden çok çocuğun olduğunu bilirdim de, bu gâdârını bilmezdim, bu ne yavrum ocak batıran çadırcılar gibi ?" diye hem güler, hem söylenir rahmetli.
Mantar Bekir, gözünü daldan budaktan esirgemeyen yiğit de biriydi. O'nun bu şekilde yetişmesinde hiç şüphesiz, kimsesizliğin acısını çeken ana ve babasının da etkisi vardı. Anası Mantar Fâdıma, O'nu horozlar keserek, omâçlarla, camuz yağlarıyla özel besleyerek büyüttü. Kaması vardı. Bunun üstüne Mantar Fadıma O'na hareketli Lagant adlı silahı alınca, gayri kim dutardı ki Mantar Bekir'i ?
Pinelerin Uzun Hamza, Mantar Bekir'in oğlu Ayhan'a anlatır. " Baban çok yiğit bir adamdı Ayhan, Üç kişi mesesle gafasına gafasına vurduk, benimisin demedi. Üçümüzü de eyi bir dövdü. Ahâ şu gafamda ki izler O'nun meses izleri" dediydi.
Mantar Bekir bu hayatta kimseye boyun eğmedi. Kimseden borç para istemedi. Minnettâr olmamak için, borca alış-veriş bile yapmadı. Oğlu Ayhan'a " Ben kaçtım fukaralık govaladı, heç peşimi bırakmadı benim. Baktım olacak gibi deel durdum sarıldık, gardaş olduk, ayrılmadık" Demişti.
Mantar Bekir, mal yaydı, çift sürdü, oduna getti, tomruk yükledi, Çiftçi Malları'nda bekçilik yaptı. Hayatla fukarıkla mücadelesi hiç bitmedi O'nun. En son çaycılık, çayhanecilik yaptı. Kendini de, çayını da seven çok olduğundan buradan bir ekmek yedi rahmetli.
O, daha 13 yaşındayken babasının günler öncesi belirttiği yerden odun yapmak için, babasından erken kalkıp kanıyla oduna gittiğinde; Gaytancı İsmâl (Aşçı) "Hepsi hepsi de yavrum, şu avlâları nasıl getirdin !?" diye hayretini gizleyemez.
Mantar Bekir'le ilgili o kadar aneknot var ki insan hangisini yazacağını şaşırıyor. Mesela dört-beş arkadaşla bir gece gittikleri Cenup Pınarı'nda, Demirci İsmâl'in keyifli anında cebinde ki eşek fışkısını O'na uzatarak "Avrat içli köfte yapmış " Diye yedirmesi. Rahmetli Demirci İsmâl'in ağzına aldığı bu tatsız şeyi çıkarıp da, muhtar çakmağının aydınlığın da gördüğünde, Mantar'ı kovalaması anlatılır durur çayhanelerde.
Mantar Bekir çoğu kez, tavuğu kemikleriyle yiyen adam olarak da bilinir.
Çiftlik'li (Aslanbey Çiftliği) rahmetli Dada Veli'nin, " Bu memleket de goşuda beni yenen bir tek adam varıdı, O'da Mantar Bekir'idi, öyle goşardı ki davşanı dutardı. Elinden dutan olsa olimpiyatçı olurdu" sözü Mantar Bekir'in ismi geçtiği çoğu yerde hep tekrarlanıp dururdu.
Mekanın Cennet olsun halam oğlu...
Burada andıklarımızın göçenlerini rahmet, kalanlara sağlık afiyetler diliyorum.
Dr.Mustafa Coşkun KALE
NOT: Bu yazı Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin henüz yayınlanmamış "Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden Alıntıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.