Ahmet Rasim Bey ve Bestenigâr Şarkı

Yeri geldikçe yazılarımda bazen Türk müziğimizin bestekâr ve güftekârlarına değiniyorum. Hayatlarını ve ortaya çıkardıkları güzel eserlerin, bestelerin, şarkıların hikayelerini naçizane nakletmeye çalışıyorum.

Bu yazımda Ahmet Rasim beyden ve Bestenigâr kalfanın vefatı üzerine güftesini yazdığı Bestenigâr şarkıdan bahsedeceğim.

“Çok sürmedi geçti tarab-ı şevkî baharım

Soldu emelim, goncalarım, reng-i izarım”

Mısraı ile başlayan Bestenigâr makamındaki bu güzel ve duygulu şarkının hikâyesini sizlerle paylaşırken, ünlü Bestekâr Ahmet Rasim Bey’in hayatını da kısaca hatırlar isek;

Babası Kıbrıslı Menteşoğullarından Bahaddin Efendidir. Vazifeli olarak gittiği her şehirde evlenmeyi âdet haline getiren Bahaddin Efendi, Istanbul’da bulunduğu sırada evlendiği Nevber hanımı kısa bir süre sonra bırakarak ortadan kaybolmuş.

Ahmet Rasim annesinin karnında iken babasız kalmış. Hiçbir geliri olmayan Nevber Hanım oğlunu yetiştirmeye çalışmış. Okul çağına gelince Darüşşafaka’ya yazdırmış. Zekâsıyla hocalarının ve arkadaşlarının ilgisini çeken Ahmet Rasim. ilk musiki bilgisini bu okuldaki musiki hocalığı yapan Zekâi Dede’den almış. Musiki bilgisi kadar yazarlığı da kuvvetlidir.

Edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.

Ahmet Rasim bey, yağmurlu bir gece arkadaşlarıyla meyhanede keyif edip saz’ü ses’e kaynaştırırken, İstanbul Merkez Komutanı Sadettin Paşa’nın (Sultan Hamid’in Başmûtemeti) adamları gelip kendisini Paşa’nın çağırdığını söylerler. Önce bir korku geçiren Ahmet Rasim çağırılan paytonla Paşa’nın konağına gider Paşanın huzuruna çıkarılır. Bir bakar ki Paşa’nın gözleri kan çanağına dönmüş. “hayrola Paşam” der.

“Ah başımıza geleni sorma Ahmet, Bestenigâr kalfa sizlere ömür” demiş. Uzun süredir hasta olan Bestenigâr Kalfa, Paşa’nın sazının baş hanendesiymiş. Bestenigâr kalfanın sesi çok güzelmiş. İşte bu üzüntü içindeyken Paşa Ahmet Rasim’e “şimdi sizden ricam bu hâle münasip bir güfte yazmanızı istiyorum” demiş.

“Ferman efendimizindir.” diyen Ahmet Rasim yan odaya geçince içerde Hafız Hüsnü bey de orada. Ahmet Rasim’in yazacağı güfteyi bestelemesi için Hafız Hüsnü beyde konağa alınıp getirilmiş.

“Çok sürmedi geçti tarab-ı şevkî baharım

Soldu emelim, goncalarım, reng-i izarım

Bir bülbülü raksanı tarabnâk idim ammâ

Bilmem ki neden terk-i hava etti hezarım

Bu nağme-i dilsûz-ü gam ile düştü-araka

Ben böyle gönüller yakıcı Beste Nigârım”

Ahmet Rasim bey’in yazdığı bu güfteyi Hafız Hüsnü Bey de Bestenigâr makamında hemen orada besteler. Eser Paşa’ya okunur. Çok hoşuna gider. Paşa hıçkırıklar arasında ağlayarak dinler. Kendilerine yirmişer altın vererek tekrar alındıkları yere gönderir.

Bazı şiir ve bestelerin tekâmül etmesi yıllar aldığı halde. Bazen de Ahmet Rasim ve Hafız Hüsnü bey’lerde olduğu gibi, İlhâm-ı ilâhi hemen tecelli eder. Bu bir nevi Cenab-ı Allahın kabiliyet sahibi sanatkârlara verdiği bir ikramı İlâhidir.

Geçtiğimiz yıllarda Kahramanmaraş Musıkî derneği olarak, Musıkîmizin duayenlerinden Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca hocamızı Kahramanmaraş’ta misafir ettiğimizde, dernek başkanımız Bahaiddin Bilginer, hocaya; “ Nasıl bir duygu yoğunluğu ile bu güzel besteleri yapıyorsunuz?”dediğinde. Alâeddin Yavaşca hocamız “ Biz işin sadece kâtipliğini yapıyoruz “ demişti.

Demek ki kaynak belli; Yapan O, yaptıran O, evvel O, âhir O.

Selam ve sevgilerle.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi