M. Arif Balsever
Asgari Ücret Muamması
Kıymetli okurlar, bugünden itibaren nasip olursa haftada bir gün ekonomi odaklı yazılarımla bu köşede olacağım. Hatasızlık kul işi değil. İllaki eksik veya kusurlarımız olacaktır. Yazılarımla ilgili her türlü yorum veya görüşlerinizi bana ulaştırabilirsiniz. Elimden geldiğince cevaplamaya ve karşılıklı fikir alışverişi haline getirmeye gayret edeceğim. İlk yazımızda gündemin sıcak konusu yeni açıklanan asgari ücret olsun. İstifadelerinize sunuyor bu vesileyle İstanbul’dan selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Değerli okurlar, 25 Aralık’ta Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Zehra Zümrüt Selçuk tarafından 2019 yılına ilişkin asgari ücret rakamı açıklandı. Bu haberin birçoğunuz tarafından takip edildiğini tahmin ediyorum zira asgari ücret, bir ülke için ekonominin tüm unsurlarına sirayet edebilen temel ve hayati bir olgu olduğundan toplumun çok geniş bir kesimini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bunu 3 ana kategoride toplamaya çalışırsak:
- İşçiler: Türkiye’de resmi kayıtlara göre sigortaya kayıtlı çalışanların yüzde 37’si (yaklaşık 13 küsür milyona tekabül ediyor) asgari ücretli çalışanlardan oluşmaktadır.
- İşverenler: Asgari ücrete yapılacak zam işveren için yeni bir sabit maliyet anlamına gelmektedir.
- Diğer maaşlı çalışanlar: Asgari ücret artış oranı beyaz yakalı veya mavi yakalı olarak adlandırılan ağırlıkla finans olmak üzere çeşitli sektörlerde alt, orta ve üst düzey yönetim kadroları içinde psikolojik karşılaştırma ölçütü olmaktadır.
Kısacası asgari ücretin bir ülkedeki ekonomik atmosfere çok ciddi etkisi olmaktadır.
Konuyla ilgili rakamlara göz atacak olursak, açıklanan rakam Net 2,020 lira olmuştur. Burada bazı mecralarda kafa karışıklığı olduğunu gözlemliyorum. Bu rakam Ocak ayı itibariyle işçinin eline geçecek net rakamdır. Brütü 2,558.40’a tekabül etmektedir. Diğer primlerle beraber işverene toplam maliyeti ise 3,006 lira olmaktadır. Geçen yıla göre artış oranı yüzde 26 olarak gerçekleşmiştir. Şu an yüzde 22 bandında seyreden enflasyon rakamına göre ilk defa asgari ücretli, enflasyon üstü bir getiriyle yeni yıla girmiş olacaktır. Bu şüphesiz ki milyonlarca insan için çok sevindirici bir gelişmedir. Ancak bir bedelinin olmayacağını düşünmek yanlış olacaktır.
Ekonomide her şey birbiriyle bağlantılı bir şekilde cereyan eder. Organik veya piyasa talebiyle oluşmayan tüm düzenlemeler er yada geç sistemin başka bir halkasının kopmasına sebebiyet verecektir. Bu yüzden ekonomistlerin “diğer yandan” tabiri meşhurdur. Zira bir yönüyle çok olumlu görünen bir husus diğer yönüyle son derece negatif etkiler doğurabilmektedir.
Söz konusu asgari ücret gibi önemli bir faktör olunca biz ekonomistlerin haklı olarak “diğer yandan” korkusu ister istemez kendini göstermektedir. Zira resmin diğer yanında işveren bulunmaktadır. Burada çok kısa Merkez Bankası enflasyon verilerine göz atalım. Geçtiğimiz üç ayın Üretici Fiyat Endeksi ortalaması %42 bandında gerçekleşmiştir. Aynı dönem tüketici fiyat endeksi ise %22 bandında seyretmiştir. Bu tabloyu çok kabaca üreticinin kendi artan maliyetlerini sağlıklı bir şekilde tüketiciye yansıtamaması olarak okuyabiliriz. Buna pek ala daralan tüketici talebini veya azalan alım gücünü de yorum olarak eklemekte ekonomik açıdan bir beis bulunmamaktadır. Şimdi bu resmin arkasına birde işverene maliyeti yüzde 30’ları bulan asgari ücret artışını eklemekteyiz.
Resmin bir yönünde gelir adaleti açısından oldukça sevindirici bir durum varken resmin diğer yönünde zaten halihazırdaki maliyetlerini satışlarına yansıtamayan üreticinin beline daha fazla yük binmesi gibi sıkıntılı bir portre bulunmaktadır.
Peki bu nasıl bir sonuç doğurabilir. Ekonomi literatüründe asgari ücretin en kısa vade etkisi işsizliğin artmasıdır. Zira artan işçi maliyeti karşısında işveren işçi çıkarma yoluna gidebilir. Topraklarımızda şu an ciddi sayıda göçmen bulunmaktadır. Halihazırda bile bu göçmenler bir ülke ekonomisi için hiç istenmeyen bir durum olan kayıt dışı iş gücü olarak sanayilerde veya fabrikalarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bundan sonraki süreçte kayıt dışı istihdamın dikkatle takip edilmesi gerekmektedir.
Bu bakış, veriler ışığında rasyonel çıkarımlardan oluşmaktadır. Ancak gelin bu bakışa birkaç etken daha ekleyelim.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu 4. Oturumda kararı oybirliğiyle alarak kamuoyuna duyurmuştu. Buradaki oybirliğine dikkatinizi çekmek istiyorum. Hükümetin, işçilerin (burada işçilerin hükümetle hiçbir dirsek teması olmayan katı muhalif bir sendika tarafından temsil edildiğini hatırlatalım) ve işverenin hakkıyla temsil edildiği bir komisyondan oybirliğiyle karar çıkması piyasayı oluşturan tüm unsurların elini taşın altına koyacağının bir kanıtıdır ve şüphesiz çok olumlu bir sonuçtur.
KÖTÜ SENARYOLARI ENGELLEYEBİLECEK BİR ÖNLEM
Özellikle işveren tarafı sırtına binecek bu yükün altına şu koşullarda imza atmakla son zamanların meşhur tabiriyle “babayiğitlik” yapmıştır. Yine de devletin imkânlar çerçevesinde bu babayiğitliğe karşı jest olarak üreticinin sırtındaki yükü hafifletmek adına asgari ücrette yer alan sigorta primleri veya vergilerle ilgili destek paketi açıklaması oluşabilecek kötü senaryoları engelleyebilecek bir önlem olacaktır.
Tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle asgari ücreti ve olası etkilerini kısaca ifade etmeye çalıştım. Ne olursa olsun şunu da unutmamak gerekir. Yapılan bu ciddi artış şüphesiz asgari ücretli bireyler açısından çok faydalı olacaktır. Ancak bir insanın bağımsız olarak insani şartlarda yaşaması için bu tutarın da yeterli olmayacağı da hepimizin malumudur. Gelir dağılımının daha adil olduğu, kazançların daha yüksek olduğu, kimsenin kimseye muhtaç olmadığı bir ütopya bizim tarihimizde daha önce gerçekleşmiş, kodları ve haritası dinimizde ve kültürümüzde olan bir ütopyadır. O günlere erişebilmek dileğiyle sağlıcakla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.