M. Arif Balsever

M. Arif Balsever

Enflasyon Verisi ve Kahramanmaraş

Değerli okurlar hatırlayacağınız üzere asgari ücreti konu edindiğim ilk yazımda kısa bir şekilde enflasyona değinmiş, tüketici enflasyonu ve üretici enflasyonu arasındaki makasa dikkat çekmiştim. Bu haftaki yazımızın konusu ise tamamen enflasyon olacak. Zira geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından 2018 yılı enflasyon verileri açıklandı.

Açıklanan verinin detaylarına girmeden önce enflasyonun ne olduğundan kısaca bahsedelim. Enflasyon bir ülkedeki mal veya hizmetlerin fiyatlar genel seviyesindeki artış veya azalıştır. Buradaki önemli nokta enflasyonun bütüncül bir bakış olduğudur. Enflasyon belli bir döneme veya belli bir ürün çeşitliliğine odaklanmaz. Bir ürün çeşidindeki kısa süreli artış enflasyon değildir. Bu fiyat artışı olarak ifade edilir. Enflasyon, ağırlıklarına göre belirlenmiş ürün veya hizmetlerin fiyatlarının genel değişimini ifade eder.

Kabaca örneklemek gerekirse Mahmut amca cebindeki 3,000 lira ile ev kirasından doğalgazına, dolmuş ücretinden mutfak harcamalarına, sağlık giderlerinden kıyafet alışverişine kadar tüm ihtiyaçlarını asgari olarak giderebilecek şekilde hayatını idame ettiriyor olsun. Mahmut amcanın bir sonraki ay bu ihtiyaçlarını yine aynı oranda karşıladığını düşünelim. Eğer Mahmut amcamızın bu ihtiyaçlara parası yetmemeye başlıyor ve bazı ihtiyaçlarından feragat etmek zorunda kalıyorsa enflasyonist bir süreçten bahsedilebilir. Veya tam tersi artık Mahmut amca ihtiyaçlarını gördüğü halde cebinde parası kalıyorsa deflasyon süreci olduğunu fiyatlar genel seviyesinin aşağıya geldiğini ve bununla paralel olarak paranın alım gücünün yükseldiğini söyleyebiliriz.

Enflasyon gerçekten bir canavar mı?

Dilimizde birçok şey için geçerli bir deyiş var: “Azı karar, çoğu zarar.” Bu deyimi enflasyon için söylemekte hiçbir beis yoktur. Enflasyonla gelen fiyat artışı, vatandaşın cebine giren ücretin artışı altında kaldıkça zararlı değil tam tersi ekonomi açısından faydalı bir süreç haline gelir. Nitekim Avrupa yıllardır üretim sektörü için çok zararlı olan eksi enflasyonun (deflasyon) önüne geçmeye, enflasyonu yükseltmeye çalışmaktadır. Toplumumuzda ise enflasyon kelimesinin çok tatsız bir karşılığı bulunmaktadır. Bu durum şüphesiz, sebepsiz yere ortaya çıkmış bir durum değildir. Bizim milletimizde maalesef geçmişte yaşanmışlıkların etkisi olarak ekonomik, siyasal veya dini bazı travmalar bulunmaktadır. Diğer ikisini irdelemek benim alanım değil ancak ekonomik açıdan enflasyon travmamıza biraz değinmek istiyorum. Ben ve benim gibi 30’larında olanlar travmaya sebep olan o dönemleri göremedik ancak büyüklerimiz çok iyi hatırlayacaktır ki ülkemiz uzun yıllar (1984 – 1999) enflasyonun yüzde 50’nin üzerinde seyrettiği hatta yüzde 125’i gördüğü yılları tecrübe etti. “Enflasyon canavarı” bu yıllardan bize medya yoluyla miras kalmış bir tabir olarak hala zihinlerde yerini korumaktadır. Siz asgari hayat koşulları için ihtiyaç duyduğunuz ürünlerde bir sene sonra yaklaşık iki katı fiyat ödemek zorunda kalıyorsanız ve bu bir sene içerisinde cebinize giren para miktarı iki kat artış göstermiyorsa enflasyon bir canavar haline gelip aile bütçenizi yemeye başlamış demektir.

Kısacası enflasyon bir su terazisi gibi ekonomideki balans göstergelerinden biridir ve doğru ekonomi politikasını uygulayabilmek için dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple TÜİK her ay Mahmut amcanın cebini etkileyebilecek toplam 12 ana başlık altındaki 407 kalem ürünün fiyatındaki değişimi takip ederek enflasyon oranını ve enflasyonla ilgili diğer verileri hesaplayıp kamuoyuyla paylaşmaktadır.

Geçen hafta yayınlanan verilere göre ülkemizde 2018 yılı enflasyon oranı %20,3 olmuştur. Bu rakam 2017 Aralık ayında aldığı mal ve hizmetlere 1000 lira ödeyen Mahmut amcamızın bugün aynı mal ve hizmeti alabilmesi için 1203 lira ödemesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bu rakam olması gerekenden yüksek bir rakam olarak görünse de iki noktada olumlu işaret taşımaktadır.

İlk nokta Ekim ayından başlayan enflasyondaki düşüş trendi teyit edilmiş olmaktadır. % 25,24 ile zirveyi gören enflasyon rakamı bu seviyeden düşüş trendine girmiş önce 21,62 ye gerilemiş ardından son gelen rakam olan %20,3 ile düşüşü teyit etmiştir.

İkinci nokta ise Üretici fiyat endeksi ile tüketici fiyat endeksi arasındaki sağlıksız makasın daralması da devam etmektedir. İlk yazıda bahsettiğimiz bu fark Eylül ayından bugüne devam eden ekonomik iyileşme süreciyle gördüğü zirve olan 21,63’ten 13,34’e gerilemiştir.

En Yüksek Enflasyon Kahramanmaraş’ta!

Yazının sonuna doğru bizi özellikle ilgilendiren bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Enflasyon araştırması yapılırken ülke sosyo-ekonomik olarak benzer özellikler taşıyan 12 ana bölge ve 26 alt bölge altında incelenir. Kahramanmaraş ilimiz Antakya ve Osmaniye ile beraber TR63 alt bölgesinde yer almaktadır. Maalesef TUİK verilerine göre 2018 yılı ortalamaları baz alındığında en yüksek enflasyon Kahramanmaraş’ın içinde yer aldığı alt bölgede gözlemlenmiştir. Konunun ayrıntılarını inceledim sizi sayıya boğmadan birkaç şaşırtıcı karşılaştırma vermek istiyorum. Örneğin komşumuz olan Gaziantep’te giyim ve ayakkabı enflasyonu % 12,13 olarak gerçekleşirken tekstil kenti Kahramanmaraş’ta bu oran %21,53 olmuştur. Konut giderleri enflasyonunda belirgin bir farklılık yokken sağlık giderleri enflasyonu Gaziantep’te %13,73 olarak gerçekleşmiş bu rakam Kahramanmaraş’ta ise %18,12 olmuştur. Bir diğer belirgin fark ise Eğitim alanında ortaya çıkıyor. Gaziantep’te eğitim harcamaları enflasyonu %7,53 Kahramanmaraş’ta ise bu rakam %11,52 olarak gerçekleşmiştir. Sanayisi güçlü ekonomisi güçlü olan ilimizde gözlemlediğimiz bu durum acaba Sayın bakanımız Berat Albayrak’ın başlatığı Enflasyonla Topyekün Mücadele kampanyası Kahramanmaraş’ta pek rağbet görmemiş mi sorusunu akla getirmektedir.

Netice

Tüm bu verilere ana hatlarıyla baktığımızda şu sonuçları çıkarabilmekteyiz. Ülkemizde maalesef yakın geleceğe nazaran ciddi bir enflasyon söz konusudur. Bu, verilerin ötesinde artık hissedilen enflasyon kategorisine girmiş özellikle mutfak harcamalarında gözle görülür fiyat farklılıkları aile bütçemizi etkilemeye başlamıştır. Ancak buna çözüm olarak fiyatlar genel seviyesinin aşağı çekilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığı öncülüğünde ülke genelinde başlatılan “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” kampanyasının ve alınan diğer tedbirlerin olumlu sonuçlarının devam ettiğini görmekteyiz. Ayrıca doların son üç aydır gördüğü zirveden aşağı yönlü hareket etmesi, ithalat kaynaklı ürünlerde görünen fiyat artışını yavaşlatmış bu da enflasyonun hızını kesen ana etkenlerden biri olmuştur. Diğer bir husus olan ücret artışı gerekliliğinde ise devlet asgari ücreti ciddi oranda artırarak bir adım atmıştır. Son günlerde bazı sosyal mecralar üzerinden, özel şirketlerin çalışanlarına yönelik ülkemizin içinden geçtiği sürecin hassasiyetine yakışan ücret artışı haberleri de aynı minvalde değerlendirilebilir. Bir toplumun yarası toplumun tüm kesimlerinin hassasiyetle o yaraya odaklanmasıyla çözülebilir. Bunun işaretlerini gözlemliyor, devam etmesini ve yeniden ülkemizde enflasyonu tek hanelerde görebilmeyi ümit ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Arif Balsever Arşivi