Gülser YAMAN
Ben Bir Anneyim…
Durup dururken bu da nereden çıktı, dediğinizi duyar gibiyim. Anne olmak, evlat yetiştirmek, dünyanın en zor işlerinden biri. Aşırı sorumluluk ve fedakarlık isteyen bir durum. Ben de bir anne olarak kendi anneliğimi kısaca anlatmak istedim.
Anne olmama bir hafta kalana kadar çalıştım. Doğum sonrası izinlerim bittikten sonra iş yerine gidip istifa dilekçemi vermek istedim. Neden, diye sordular. Bebeğime bakmak zorundayım, dedim. İşten ayrılmamı istemiyordu ne müdürüm ne de patronum. Sana bir ay daha izin vereceğiz, biraz daha büyür ve bu arada bir bakıcı bulursun onun ücretini de biz öderiz, dediler. Şimdi git ve bir ay sonra tekrar görüşelim, diye gönderdiler.
Ben de işimi seviyordum, hatta kalsaydım bir kademe daha yükselecektim. Çevremde bebek bakacak, güvendiğim hiç kimse bulamadım. Annem ve kayınvalidem bakacak durumda değillerdi. Dışarıdan bulduğum herhangi birisine de açıkçası güvenemedim. Bir ay dolmuştu, iş yerine tekrar dilekçe ile gittim. Olmadı bakıcı bulamadım üzgünüm, dedim. Gerçekten de çok üzgündüm, çözüm yolu bulamadım, dedim. Tekrar bana haftada iki gün gelip çalışma teklifini sundular. Ben hem üzgün hem mahcup, bu kadar iyi niyetlerine karşılık onu da kabul edemedim. Çocuğuma kıyamadım.
Bir taraftan evde çocuğuma bakarken, diğer taraftan da çalışma hayatımı özlüyordum. Ama yapacak bir şey yoktu. Biraz büyüsün, kreşe verip tekrar çalışırım diye düşünüyordum. O dönem geldiğinde eski işyerimde bazı değişiklikler olmuştu ve ayrıca o kadar iyi niyetlerini kabul etmeyince tekrar müracaat etmeye yüzüm de yoktu.
Başka firmalara görüşmeye gittim. Verecekleri maaşın neredeyse yarısından çoğu kreş parasını karşılıyordu. Eşim de değer mi çalışıp kreşe ödeyeceksin, çocuğuna kendin bak, diyerek sıcak bakmadı. Bana da mantıklı geldi.
Evet, ne kadar istemesem de 13 yıllık çalışma hayatım bitmişti. Hal böyle olunca ikinci bebeği düşündüm. İlk çocuğum dört buçuk yaşında iken ikinci bebeğim doğdu.
Zaman öyle çabuk geçti ki onların her anlarında yanında bulundum. Eğitim hayatlarında yardımcı olmaya çalıştım. Evden uzakta daha iyi okulda okusunlar diye bir takım fedakarlıklarda bulunduk. Çok şükür, onlar da karşılığını verdi. Temelleri çok iyi olduğu için güzel okullar kazandılar. Şu anda büyük oğlum İTÜ İngilizce Bilgisayar Mühendisliği üçüncü sınıfta. Diğer oğlum da bu sene sınavlara giriyor. Onun da ilk sınav sonucu güzel. İnşallah istediği üniversiteyi, diğer sınavlarındaki başarısı ile kazanır.
Bu yazıyı yazmamdaki sebep iki erkek evladına sahip anne-baba olarak bir çok fedakarlıklarla büyütmeye çalıştığımız evlatlarımızın önce ülkesine, sonra kendisine ve anne babasına hayırlı evlat olmaları en büyük amacımızdı.
Hepimizin evlatları çok değerli elbette, tırnağına zarar gelsin istemeyiz. Bin bir zorlukla büyütüp okutup yetiştirdiğimiz evlatlarımızı her türlü kötülükten korusun Allahım, diyerek dua eder, evden uğurlarız.
Şehitlerimizi ve anne babalarını düşünüyorum. Onlar da en az bizim kadar zorluklarla büyüttüler. Biz evlatlarımızın tırnağına kıyamazken onların durumuna kahroluyorum. Artarak devam eden şehitlere karşı kendimi çaresiz ve suçlu hissediyorum. Yapabileceğim hiçbir şey bulamıyorum, dua etmekten başka. Anne babalarına ve eşlerine sabır diliyor, Allah dayanma gücü versin diyorum.
Bir an önce şehit haberlerinin son bulmasını diliyor, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.